AZİZ EKMEK – KURU EKMEK

Ahmet ÖLÇÜLÜ

İnsan, ahmak olduğu için ekmek yiyor değil… Dengeli ve düzenli beslenemediği, yani protein ve diğer gıdaları alamadığı, parası yetişmediği için en ucuz gıda maddesi olan ekmeğe yumuluyor. Yumulmak zorunda kaldığı için de beyin ve vücut fonksiyonları gelişemiyor ve arızalar gösteriyor.

Ekmek azizdir ama katık da önemlidir.

Beslenme, ekmekten, yani nişastadan ibaretse, o beslenme değil, karın tokluğudur.

İnsanın beyin ve vücut fonksiyonlarının düzgün çalışması için farklı gıda türlerini tüketmesi gerekir.

Bugün Anadolu bu çerçevede büyük bir açlık ve beslenememe problemi ile karşı karşıya. Çocuklarımızın büyük bölümü yetersiz beslenme yüzünden hastalanıyor ve yine çocuk ölümleri arasında yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklar büyük yer tutuyor. Yine çocuklarımızın büyük bölümü yetersiz beslenme sebebiyle gelişim bozukluğu gösteriyor. Büyük Doğu’nun en baş hedeflerinden birinin neslin maddî ve manevî sıhhatini geliştirmek olduğunu hatırlatalım. Bizde aç insanın varlığı kabul edilemez.

Tabiî karnı tok ve sırtı pek olanlar, dün bizim aramızdayken şimdi balkonlara kurulanlar bu durumu görmüyor, görmek istemiyor.

Son günlerde okula giden çocuklara bir öğün olsun ücretsiz yemek verilmesi konuşuluyor. Anlayın ki çocuklar o kadar aç. Okullarda açlıktan kıvranan çocukların sayısını bilen var mı? Öyle ya, kimin umurunda? Anneler çocuklarının çantalarına beslenme koyamadan veya sırf kuru ekmek koyarak okula gönderiyorsa, o çocuklar neyin eğitimini alacaklar, neyi öğrenecekler ki?

Sadece ekmekle beslenmeye mahkûm ettiğimiz çocuklarımız, gençlerimiz öncelikle şunu ilke ediniyorlar: Ne yap yap, aç kalma!

Zihnî kaabiliyetlerinin gelişimi için gerekli ve yeterli besini alamamış, geriye kalan kapasitesi de sözde eğitim adı altında iğdiş edilmişi nesiller…

“Kuru ekmek”…

Birçok şeyi izâh etmeye yeter bir tabir.

Katıksız kuru ekmek, artık o aziz gördüğümüz ekmek olmaktan çıkmış, açlığımızın, sefaletimizin, başıboşluğumuzun, şuursuzluğumuzun simgesi olmuştur.

Şuursuzluk, evet…

Üstad Necip Fazıl, “açlığımızı şuurlaştırsak yeter!” der… Ve bir yerde, nesillerin yedikleri gıdalarla keyfiyet buluyor olmalarına nazaran, nesiller arası farkı anlatmak için saf ekmek nesli ile katışıklı ekmek nesli gibi bir tabir kullanır.

Niçin açız? Nasıl oluyor da Anadolu kıtası gibi münbit bir ovada kuru ekmek yemeye mahkûm edilmekteyiz? Soframızdan ekmeğimizi, aşımızı kimler çalmaktadır? Bunun çaresi, çözümü nerededir? Nasıldır? Büyük Doğu’nun çözüm teklifleri belli: Her şeyi baştan aşağı yeniden yapılandırırken, iktisadımızı da ziraat temeline oturtacak bir anlayış… Koftiden büyüdük ettik lâfları ile, birileri büyürken birilerinin daha çok açlığa ve sefalete mahkûm edildiği, gelir dağılımı adaletsizliği ile toplum kesimleri arasına uçurumlar açıldığı bir yönetim anlayışına son.

Ekmek azizdir ama imkân olduğu hâlde kuru ekmek yemeye mahkûm edilişimiz habis bir durumdur.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: