ÖLÜM-KALIM EŞİĞİNDEKİ İSLÂMÎ HAREKET

Selim GÜRSELGİL

Biz tabiî ki bu zor gününde İsmail Ağa Cemaati’nin yanında olacağız. Bahsi geçen hadiseden bağımsız olarak… Şunun şurasında, bu kıyamet arefesinde hâlâ İslâm’ı savunan kaç kişi kaldık ki?

Şu bir gerçek ki, İslâmî hareket bir ölüm-kalım gününün eşiğindedir. İsterse pek çokları bunun farkında olmasın… İslâm itikadının İslâm ahlâkından ayrıldığı yerde, ortada Müslüman diye bir şey kalmaz. Söylediğiyle yaşadığı ayrı münafık tipi hükümran olur. Bu da kıyametin yaklaştığını gösterir.

Maalesef böyle bir tehlike vardır. Dilinden din kelâmını düşürmeyen ama ahlakça güvenilmez ve yaramaz münafık tipi ortalığa yayılmaya başlamıştır. İtikadı bozuk bir sürü de bu tipin yayılmasına fidelik etmektedir.

Müslümanlar kaçınılmaz bir yol ayrımına süratle sürüklenmektedir. Bu yol ayrımında şu levha yazılıdır: Ya inkılâp, ya Kıyamet!

Pek yakında tüm müslümanlar, belki de çoğunluk yine hiç farkında olmadan, bu tercihi yapacaklardır. Yolun birinden giderlerse İslâm inkılâbına ve yeni İslâm medeniyetine, diğerinden giderlerse, münafıkların arasında yok olmaya ve kıyamete varacaklardır. Ama artık eskisi gibi küfrün hâkimiyetine boyun eğmiş ve razı olmuş müslümanlar olarak varlıklarını sürdüremeyeceklerdir. Zira küfür, Allah’ın razı olduğu bir şey değildir. Yeryüzünde “küfrün hâkimiyetine razı olan müslüman”dan daha saçma bir tip de gelmemiştir. İslâm hâkimiyet dinidir, mahkûmiyete mahkûm edilemez.

Demek ki, müslümanların içinde olduğu bu hâl, İlâhî rızaya uygun olmayan, Allah’ın razı olmadığı bir hâldir. Bu hâlin daha fazla devam etme ihtimali yoktur. Moda tabiriyle “sürdürülebilir” değildir. Müslümanlar “olmak yahut olmamak” günündedir. Ya müslüman olmayı bilmek yahut yeryüzünden yok olup gitmek. Bunun ister farkında olunsun, ister olunmasın. İster bu ölüm-kalım gününün geldiği hissedilsin, ister hissedilmesin.

İşte bu yüzden biz bıkıp usanmadan Müslümanları İslâm inkılâbının gerekliliğini idrak etmeye ve şuurunu kuşanmaya çağırıyoruz. İşte biz bu yüzden ısrarla, her şeye rağmen İslâmî dünya görüşünü (Büyük Doğu-İbda) öğrenmeye davet ediyoruz. Bundan bizim bir kazancımız yok. Hatta bunu söylediğimiz için bütün dünya ayaklarımızın altından kayıyor, Müslümanlar bile bize mânâsız mânâsız bakıyor. Fakat İslâmî dünya görüşünün anlaşılmamasından ve İslâm inkılâbının gerçekleşmemesinden doğan tehlike o kadar büyük ki, zararı bütün mahlûkları sarıyor.

Bu belâlar devede kulak. Daha öyle büyük belâlarla karşılaşabiliriz ki, sokağa çıkıp, “ben müslümanım!” diyecek kimse kalmaz. Kimseyi de, dini ayaklar altındayken, buna izin vermişken, köşesine çekilip şahsî ibadetiyle meşgûl olması kurtarmaz. İnsanın evi yanarken eli tesbihe varır mi? Dinimiz yanıyor bugün ve bir sona sürükleniyoruz. Bunu bilelim yeter. Ötesi öyle veya böyle hâllolur.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: