EMPERYALİST SALDIRILAR VE İŞBİRLİKÇİLERİNİN ROLLERİ

Alâaddin Bâki AYTEMİZ

Elon Musk, Kovid-19 aşısı üreticisi Pfizer’ın yönetim kurulu üyesi Dr. Scott Gottlieb’in mRNA aşıları aleyhindeki paylaşımlar konusunda Twitter yöneticilerine yaptığı baskıyı ifşa etti.

Musk, “Twitter Dosyaları” ismiyle sürdürdüğü ifşaatın 12.’sini, Kovid-19 aşılarıyla ilgili eleştirel görüşler paylaşan gazeteci Alex Berenson aracılığıyla yaparken, gazetecinin tweet’ini, “Bazı komplo teorileri aslında doğrudur” diyerek paylaştı.

Berenson, Gottlieb tarafından Twitter yöneticisi Todd O’Boyle’a, Trump yönetimi yetkilisi Dr. Brett Giroir’in Twitter’daki, “Artık Kovid-19 doğal bağışıklığının aşı bağışıklığından üstün olduğu açık. Bir kişi önceden enfeksiyon geçirmişse artık aşı kanıtı için bilimsel bir gerekçe yoktur.” ifadelerinden duyduğu rahatsızlığı dile getiren Ağustos 2021 tarihli e-postanın ekran görüntüsünü paylaştı.

Ekran fotoğrafında, Gottlieb’in O’Boyle’a “Bu, yıpratıcı türden bir şey. İsrail’de emsal değerlendirmesinden geçmemiş tek bir retrospektif çalışmadan kapsamlı bir sonuç çıkarıyor. Ancak bu tweet viral olacak ve haber içeriklerini yönlendirecek” diye yazdığı, devamında ise Twitter’ın, Giroir’in twitini “yanıltıcı” diye etiketleyerek bir uyarı notuyla beğenme ve paylaşıma kapattığı görüldü.

Gazetecinin ifşaatları Musk’ın paylaşımından sonra 9 saat içinde 16,7 milyon görüntülenmeye ulaşırken, Berenson, “Twitter, dünyada gazetecilik için en önemli platformdur. Bu yüzden hükümetler ve şirketler onu sansürlemek için bu kadar gözünü karartmış durumda” diye yazdı.

Araştırmacı gazeteci Berenson, kendi internet sitesinde de rapor olarak paylaştığı dosyada, 2022 sonuna kadar ABD Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) Direktörü olarak görev yapan Dr. Anthony Fauci’yi eleştiren twitinin Gottlieb tarafından hedef alındığına da değindi.

Gazetecinin Twitter hesabı, Gottlieb’in kendisini hedef gösteren bu paylaşımından günler sonra süresiz olarak askıya alınmış, Berenson uzun bir yasal mücadelenin ardından Temmuz 2022’de ancak hesabına geri kavuşabilmişti.

Twitter’in yeni yöneticisi ve bağımsız gazetecilerin “Twitter Dosyaları” olarak adlandırılan bu tweet dizileri, Twitter’ın eski yönetiminin, siyasî ve diğer farklı görüşleri nedeniyle içeriklere taraflı olarak müdahale ettiğini ortaya koyuyor.

Bugüne kadar yapılan ifşaatta, ABD Başkanı Joe Biden’ın ekibinin talebi üzerine seçim sürecinde ortaya çıkan Biden’ın oğlu Hunter Biden’a ait sızıntıların sansürlenmesi, Trump’ın hesabının askıya alınmasının yanı sıra Twitter’ın eski yönetiminin ABD ordusunun Orta Doğu’daki manipülasyonlarına alet olduğu ve ABD makamlarının 250 bin Twitter hesabının kapatılmasını istediği ortaya çıkmıştı.

*

Bu son ifşaat, bilimsellik perdesine bürünen aşıcıların, bilim, demokrasi ve özgürlükler palavrası altında aslında nasıl faşizan bir zihniyete hizmet ettiklerini, aşı dedikleri nidüğü belirsiz sıvıları satarak para kazanmak uğruna insanlarını canını tehlikeye atmak dahil neler neler yaptıklarını ve yapabileceklerini bir kez daha ortaya koyuyor. Tek yanlı görüşlerini bilim olarak dayatan ve pandemi ve aşılar hakkında sorular sormayı, yani bilimin temeli olan sorgulamayı bilim düşmanlığı olarak lanse etmeye çalışan bu aşı engizisyoncularının, emperyalizmanın kurguladığı bilimselcilik dininin papazlarının temel derdinin bilim, halk sağlığı filân değil, düpedüz faşizan bir zihniyetle ceplerini doldurmak olduğu açığa çıkıyor. Kapitalizm, vahşi yüzüne bilimsellik perdesi geçirmiş, kurbanlarını bilimsellik tuzağına çekerek avlanmaya devam etmekte; ceplerini doldurmak için sağlıklarımıza, hayatlarımıza kastediyor oluşları yeni değil. Bu defa bu vurgunu bizim sağlığımız ve hayatta kalabilmemiz adına yaptıkları palavrasının makyajıyla sunarlarken, şüphe edenlere demediklerini bırakmadılar. Büyük vurgunda tezgâhlarının bozulmasındansa, bırakın insanlara ne oluyorsa olsun. Koyunlaşsınlar, köleleşsinler, gerekirse canlarını versinler. Hadi onlar para için bu yalanları pazarladılar bir de saf saf bilimsellik derdi ile bunlara teşne olanlar çıkmadı mı? Sorulara cevap vermek yerine, bilimsellik kisvesi altında söylenenleri bir dogma gibi ele alıp, sorulara, sorgulayanlara karşı engizisyon rahibi gibi muamele etmediler mi? Toplum mühendisliği ve ekonomik kazanç uğruna, bir panik havası oluşturup, buna direnenleri de susturmaya matuf olarak “woke culture, cancel culture” diye sistematize ettikleri çerçevede linç edercesine aşağılayarak, kişileri, sosyal statülerinin bozulma, ellerinden alınma gibi çeşitli menfiliklerle tehdit ederek bilim putlarına itiraz edemez hâle getirmek istediklerine şahit olmadık, “söyletmen vurun!” ahlâksızlığının çağdaş versiyonlarını yaşamadık mı?

Biz aşıya karşı değiliz. Ama bir şeyi aşı olarak kabul etmek için de o şeyin gerçekten ilmî olarak ispat şartlarının yerine getirilmiş olması gerekir.

Bir de şöyle bir şey yaptı bu bilim putçuları: Bilimsellik rahiplerince aşı diye öne sürülen sıvılara, sözde siyasetçilerin toplumu sürüleştirmek adına yaptıkları abartılara ve güya tedbirlere itiraz edenleri, sorgulayanları, düz dünyacılar gibi abukluklarla eşitleyerek, aynı torbaya atarak, aşı dedikleri sıvı ve tedbir dedikleri sürüleştirme politikaları karşısında gayet makul duranları toplumun gözünden düşürerek, haklı değil de baskın çıkmak… Baskın çıkarak haklı görünmek. “Düz dünyacılar aşıya itiraz ediyor, bunlar da ediyor, bunlar da düz dünyacı… Aşıya itiraz etmek için düz dünyacılar gibi uçmuş olmak gerek…” Ucuz ve basit diyalektik, ama fikir fahişeleri bilir ki, bu diyalektik her zaman işe yaramıştır. Gerçekten fikir ve ilim namusu olanlar dertlerini ilim ve fikrin delil ve ispat yükü ile anlatana kadar, onlar, fikir ve ilimle değil de çamur atarak var oldular, olmaya da devam edecekler. Mahallenin piç veledinin, mahallenin düzgün, çalışkan çocuğu karşısında duyduğu eziklikle, “Bu yatağını ıslatıyor!” diye piçlik yaparak o çocuğu utandırması ve toplum içine çıkamaz hâle getirmesi gibi bir ahlâksızlık bu… Hak ve hakikat yolundan mücadele edemediği kişiyi, alâkasız da olsa farklı şeylerle suçlayıp, çamur atıp, onu toplum içine çıkmaz hale getirmek, bunu yapamasa da toplumda onun söylediklerini itibarsızlaştırmak…

Görüldüğü üzere mesele sadece bir aşı tartışmasından ibaret değil. Aslında topyekûn bir dünya görüşü meselesi. Bu çerçevede emperyalizmin gerçekleştirdiği bu saldırı karşısında AKP iktidarının bir kez daha emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunduğunu da vurgulamamız gerekiyor. Lafta Batı ile mücadele eden AKP, Batı için her hayati meselede son tahlilde Batı ile uyuşmuş ve Batı düzenine eklemlenmeyi tercih etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Batı ile AKP’nin zıtlaşması, Batı için hayatî bir tehdit olacak düzeyde asla değildir, olmamıştır. Bu derecede zıtlaşmalar ise, Batı ile her yerdeki işbirlikçileri arasında yaşanmaya devam etmektedir. Daha düne kadar Afganistan’ı Amerika adına yönetmek üzere atanan adamlar bile yeri geldiğinde Amerika’nın yanlışlar yaptığını söylemekte değil miydi? Bugün Suudi Arabistan, petrol fiyatlarında ve üretiminde Amerika’nın isteğine aykırı olarak davranışlar sergilemiyor mu? Ne yani, bu kadarcık itiraz etmeye kimsenin hakkı yok mu? Bu kadarcık itiraz ediliyor diye kimse anti-emperyalist olmaz. Gerçek karşı koyuşların bedeli gerçek olur. Irak, Libya, Suriye, Afganistan vs olduğu gibi. AKP ise, bütün buralarda hep emperyalizmanın safında yer aldı ve almaya da devam etmekte. Hani Kumandan Mirzabeyoğlu, ülke yönetimini tarif ederken 3000 aileden bahsediyor ve bunların kendi aralarındaki çekişmelere dikkat çekip, bu çekişmelerin yanıltıcı olmaması gerektiğine de zımnen atıf yapmış oluyordu ya… O hesap… Emperyalistler ile işbirlikçileri arasında çekişmeler hep varolmuştur. Efendi ile kölesi arasında bağlılık mutlak değildir. Sahada farklı şeyler devreye girer ve zıtlaşma varmış zannı hasıl olabilir. Birileri de bu sahte zıtlaşma üzerinden gemisini yürütmeye devam eder. Hatta şayet geminin yürümesi buna bağlıysa, bu plânlı olarak icra edilir. “Bu ülkeye Komünizm gelecekse, onu da biz getiririz!” demişti ya vakti zamanında bir devletlû… İşbirlikçi rejimlerin iktidarda kalabilmesi adına halkın desteğini almak için Amerika’ya karşı geliyor görünerek hamamın namusunu kurtarmak ve böylece milletin gururunu okşamak gerekiyorsa, gerçek anti-emperyalistlere teveccüh edilmesindense, aralarında anlaşmalı ve sınırlı atışmalarla işbirlikçiyi anti-emperyaslist gibi sunmak, sahte kahramanlar üretmek de emperyalizmin oyunlarından biridir.

Emperyalizm sahtelikler üzerinden gider, hakikatlere düşmandır. Hakikatler üzerinden rant devşiremezsiniz. Hakikatin karşısında samimi bir ruh, şahsî menfaatini düşünemez. Sahte ile gerçeği ayırmak, anti-emperyalist mücadelenin biricik yoludur. Sahte, samimiyetsizdir, samimiyet taklidi yapar. Ama en ileri samimiyet taklidi bile fikir devreye girdiğinde apışır kalır. Zira fikir malediş çetinliği ister, bunun da taklidi olmaz. Samimiyet, bu malediş çetinliğinde ifadesini bulur. Samimiyet taklidi yapan ise malediş çetinliği yerine, keskinlik yaparak, sloganik düzeyde karşı koyarak sahte kahramanlık icra eder. Fikir mevzuunda kel keleş bir adam, istediği kadar maddede emperyalizmaya karşı olsun, hatta ölümüne çatışmaya bile girse, gerçek mânâda yani ruh ve fikirde anti-emperyalist değilse, gerçek kahraman değildir. Emperyalizme maddede karşı olmakla mahdut bu tavır son tecritte emperyalizmin gönüllü elemanlığı ile neticelenir. Maddede karşı olunan emperyalizmanın değerlerini ruh ve fikirde kabullenmektir netice. Bunun emperyalizme verdiği mesaj açıktır: Ben aslında ruh ve fikir olarak sendenim, sen bana zahirde müdahale etme. Ben yalnız maddede bağımsız kalmayı istesem de zaten ruh ve fikir olarak senden olduğumdan dolayı, o ruh ve fikrin gereğini senin bana dikte etmene ne gerek var? Bırak ben kendi kararlarımı kendim alayım… Buradaki itirazın emperyalizmi var eden değerlere değil, hiyerarşik olarak dayatılan düzene olduğu açık değil mi? Bu bir nevi, kölelikten tam kurtulmayı istemek değil de, kölelik sistemi devam etsin, ben daha özerk olayım talebi… Emperyalizme karşı olmak o kölelik sistemi içinde kendine daha iyi pozisyon aramakla değil de onun ruh ve sistemine karşı ruh ve sistem ortaya koymakla mümkün olur.

Düz dünyacılar ve her şey karşısında istemezükçüler bir tarafa, pandemi vesilesiyle bir kez daha gözüktü ki, emperyalizmin saldırısı karşısında durabilmek, anti emperyalist dünya görüşü, ruh ve sistem çapında varoluş ve bu ilkelere sıkı sıkıya bağlılıkla mümkün olabiliyor. Emperyalizmin ruh ve fikir dünyası dışında bir ruh ve fikir sistemi ortaya konulamaz ve bunun ilkelerine sımsıkı bağlanılmazsa, emperyalizmin çelmesine gelmek ve objektif, gönüllü işbirlikçileri arasına girmek işten bile değil.

Bu saikle Büyük Doğu-İbda’nın, anti-emperyalist dünya görüşünün, dünya üzerinde en ileri derecedeki alternatif ruh ve fikir sistemini temsil etmesi bakımından, anti emperyalist mücadelede en net tavırın da İbdacılarda tecelli etmiş olması rastlantı değil.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: