“ZAMANIN İSKENDERİ, ŞARKIN FATİHİ: YAVUZ SULTAN SELİM”
Burak KÜÇÜKKAYA
“Ölümüne sevgiyi de ölümüne korkuyu da bir arada ve her daim yaşayan, kabiliyetli ekibi ile, fizik ve teknik bakımdan en üst seviyedeki ordusu ile zamanın ve mekânın şartlarını sonuna kadar zorlayan…”
Kısa ömrüne koca tarih sığdırmış büyük idealist.
İBDA Külliyatı’na kısaca göz gezdiren biri dahi, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Yavuz Sultan Selim HÂn Hazretleri’ne olan hayranlığını, onun “ruh çizgileri”ne eserlerinde yer verirken güttüğü gayeyi hemen seziverir… Dolayısıyla Yavuz Hân’ın şahsiyeti, O’nun İttihâd-ı İslâm Davası neyse, Mirzabeyoğlu’nun İBDA Gençliği’nden beklediği fetihçi ruh ve Başyücelik ideâli odur, demek yanlış olmasa gerek.
Bu çerçevede Yavuz Hân etrafında okuduğum bir eseri tanıtmak istiyorum… Feridun M. Emecen’in “Zamanın İskenderi – Şarkın Fatihi YAVUZ SULTAN SELİM” adlı eseri… 450 sayfalık eser, Yitik Hazine Yayınları tarafından 2010 yılında basılmış… Ve eserin sonunda Yavuz’un hayat tablosundan sahneleri canlandıran nefis minyatürler de esere eklenmiş.

Yazar, kaleme aldığı bu kitapta, hakkında yazılmış birçok esere nazaran Yavuz Sultan Selim’i daha ilmî seviyeden, dönemin bugüne ulaşmış tüm kaynaklarından yararlanarak, özellikle siyasî hayatını, döneminde konuşulan ve bugüne kadar ulaşmış olan efsanelerden bağımsız olarak kaleme almış. Yazar kendi perspektifinden, vakaları daha gerçekçi, ayakları yere basan kaydedilmiş pratik hadiseleri anlatma çabası taşımakta.
Tarihe mâlolmuş vakaları, ulaşabildiği tüm arşiv bilgilerini kullanarak bir nevi “biyografik inceleme” mahiyetinde ele almış. Farklı kaynaklar arasında karşılaştırmalar yaparak, zayıf gördüğü nakillere karşı temkinli bir tavır takınmış. Özellikle Sultan I. Selim’in iç dünyası ve manevî tarafını ele alma iddiasındaki magazinleştirilen subjektif bir tarihçilik anlayışı yerine, bu Büyük Fatih’in iç dünyasını ve manevî tarafını, verdiği siyasî mücadeleleri etrafında takip etmiş. Bu sebeple eserde, Yavuz’un şehzadelik ve saltanat döneminin siyasî mücadeleleri ağırlıklı olarak yer almaktadır.
Kitap bizlere Yavuz Sultan Selim’in doğumundan başlayarak şehzadelik yıllarını, kardeşleri hakkında var olan bilgileri, kardeşleri ile verdiği taht mücadelesini ve bunun sebeplerini, şehzadelik döneminin şartlarını kendi lehine çevirme çabası içerisinde, gerektiğinde ideali için padişah babası (Sultan II. Bayezid) ile nasıl ters düştüğünü; yapılması gerekenin yapılmadığı bir zamanda, gerekeni yapmak için üstlendiği sorumlulukları, tarafsız şekilde anlatma çabası gütmektedir. Saltanatı nasıl kazandığının detayları ile anlatıldığı kitapta, özellikle tahta geçiş sonrası dönemin ayrıntılı işlendiğini görmekteyiz. Padişah olduktan sonra içeriden dışarıya doğru sistematik bir ittihad mücadelesi veren Yavuz Sultan Selim’in hem Osmanlı hem de İslâm tarihi için ne derece mühim bir remz şahsiyet olduğu bu kitap vesilesi ile tekrar kendini gösteriyor.
Sırasıyla, kardeşlerini ideal uğruna feda etmesi, Yeniçeri başta olmak üzere ordu içindeki ayrı ve aykırı sesleri kökünden kesmesi, gerektiğinde hedefleri için dostlarına dahi imtiyaz göstermemesi ilmek ilmek işlenen konular arasında. Devlet bütünlüğü içerisinde zaruri gördüğü düzenlemeleri yaptıktan sonra Ehli Sünnet temelli bir İslâm ittihadı için tehdit olarak gördüğü Safevîlere karşı sefere çıkması… Çaldıran Zaferi öncesi ve sonrası diplomatik hamleleri ve savaş taktikleri yine eserde tafsilâtı ile anlatılmakta.
Doğu Anadolu’daki birliğin önünde engel olan, Osmanlı Devleti aleyhine komşu devletlerle kurduğu ittifaklarla engeller çıkaran Dulkadiroğulları Beyliği’ne son verilmesine de eserde yer verilmektedir.
Ve ittihadın son merhalesi olarak kendisini dayatan hedef, köklü gelenekleri ve devlet sistemi olan Memlük Devleti’ne karşı sefere çıkılması… Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi, “kutsal topraklar”ın “hadîm-hizmetkâr”ı oluşu mânâsına Hilâfeti alışı; Mercidabık ve Ridaniye savaşlarının diplomatik ve askerî yönlerinin detayları ve Tomanbay gibi cesur bir şahsiyetle olan mücadelesi de detaylarla ortaya konulmuş.
Fetihten fethe koşturduğu yıllar sonrasında İstanbul’a bir gece vakti nümayişsiz bir şekilde dönen Sultan Selim Hân’ın kısa bir süre sonra Edirne’ye gitmesi; hastalığının baş göstermesi ve İslâm-Türk tarihinin zirvesini şahsında temsil eden hayatının son bulması… Ve elbette Hasan Can ve diğer yakınında bulunan şahsiyetlerin şahidlikleri ve menkıbeler eşliğinde Yavuz Sultan Selim’in büyük şahsiyetine ait çizgiler eserde gayet yerinde ele alınmıştır.