GERÇEK TÜRKLER ASİL İNSANLARDIR
Selim GÜRSELGİL
Her toplum, insanî olgunluklar yönünden, muhtelif tabakalardan oluşur. Osmanlı toplumu da böyleydi. Toplumun en alt tabakasını, tabiatça gelişmemiş, faziletten uzak bir hayat tarzını benimsemiş, şaklaban dediğimiz tipte kimseler oluştururdu. Bunlar arasında, Osmanlıların hoy-goycu dediği, bizimse goygoycu bildiğimiz bayağı berduşlar olduğu gibi, Osmanlı eğlence sektörünü teşkil eden köçekler, çengiler, curcunabazlar, tavşanlar, hokkabazlar gibi çeşitli kollar da vardı. Bunların “kolbaşı” (organizatörü) genellikle Rum ve Yahudiler arasından çıkar, bu kesimi Yahudi, Rum, Çingene unsurunun en soysuzları oluştururdu. Balkanlar’dan, Mısır’dan, Şam’dan, İran’dan gelen şaklabanlar İstanbul’un eğlence dünyasını teşkil eder, saray düğünlerine kadar girerlerdi.
Meyhaneler, şaklabanların ana üssüydü. Fetihten sonra Galata’da merkezleşen meyhane kültürü, Ermeni ve Rumlar eliyle Nefs-i İstanbul’a ve oradan da Anadolu’ya yayıldı.
19. yy’a gelinceye kadar Osmanlılar’da bir fuhuş sektörü yoktu. Tanzimattan itibaren görülmeye başladıysa da özellikle Cihan Harbi yılları ve Mütareke döneminde patladı. Bu dönemde toplumda, zaman içinde birike birike gelen yozlaşma, tam bir altüst oluşa dönüştü. Toplumun en işe yarar unsurları harplerde kırıldı. Geriye şaklaban kesim kaldı. Bu kesim, asırlarca Türkler içinde ekmek yemesinin eseri olarak kendi milliyetlerini kaybetmiş ve kısmen Türkleşmişti. Türkler’den de hatırı sayılır bir kütleyi kendine benzetmişti. Cumhuriyetten sonra Türkleşmemiş olanların da Türkleşmeye zorlanmasıyla bugün kendilerine “Türk” diyen, “Osmanlı Türk değildi yea” şivesiyle konuşan, Türklüğün 1923’te başladığını zanneden kesim ortaya çıktı. Yine zorla Türkleştirilen Sabetayistler, Yahudiler, Ermeniler, Rumlar bu kesimin -hatta tüm toplumun- yeni güdücüleri olarak onlarla birleşti ve ülkenin tüm varlıklarını paylaştılar.
Asıl Türkler, asil ruhlu insanlardı. Şehirlerde ve köylerde bu asaletten doğan imrenilecek bir hayat tarzları vardı. Özellikle Batılı seyyahların bu Türkler için yazdıklarını okuyun. Çok küçük bir örnek: 19. yy’da bir misyoner hastahanesi açan Amerikalılar’dan biri, bölgedeki her milletin bedava hizmet deyince koştuğunu, ama Türklerin gelmediğini, gelmek zorunda kaldıklarında ise aldıkları hizmetin bedelini ödemek için direttiklerini, mutlaka ödediklerini yazar. Şimdi bakın, böyle bir Türk bulabilir misiniz? Beleş mezar bulsa ölecek tıynette şoparlaşmış tipler çoğu. Şaklabanlar!
Nereden nereye geldik ve ne olduk?
Bir şey daha ilâve edeyim: Bütün hayat tarzını, düğün-derneklerine, yeme-içmelerine kadar her şeyini bu tarihî şaklabanlardan almış bir kesim, Müslümanlığa “Arap dini” diyor.