KÜRT MESELESİNDE BATI, İSRAİL, HDP VE HÜDA-PAR

Selim GÜRSELGİL

“Kürd meselesi” üzerine biraz daha konuşalım… Bu mesele bugün Amerikan emperyalizminin ve AB ülkelerinin Türkiye ve Ortadoğu üzerinde yaptığı dizayn çalışması olarak ortaya geliyor. Batı, Kürdlere dayanarak, Türkiye ve Ortadoğu’ya yeni bir düzen vermek istiyor. Kürdleri, Ortadoğu’da Batı’nın çıkarlarını koruyacak, İsrail’i yalnızlığından kurtaracak en önemli unsur olarak görüyor. Bu yüzden de Kürd meselesi sağlıklı bir zeminde konuşulamıyor.

HDP’yi ele alalım. Batı’nın desteğini garantiye almak için, onların bütün liberal saçmalıklarını da savunmak zorunda kalıyor. Partisini ve parti politikalarını buna göre ayarlıyor. Bu durum, Boğaz’daki yalılarda her ne kadar sevinçle karşılansa da Kürd gençleri arasında giderek artan bir huzursuzluğa yol açıyor. İnternette bazı videolar gördüm: HDP mitinglerinde açılan LGBT bayraklarını Kürd gençleri hışımla yere indiriyor, onları taşıyanlara saldırıyorlar. Bazı gruplar oluşturulduğundan ve AB’nin HDP eliyle Kürd gençlerine homoseksüellik propagandası yapmasından şiddetle rahatsızlık duyulduğundan da haberdarız. Bunu HDP’yi destekleyen solcu ve liberaller “Kürd gençleri arasında oluşan faşizm eğilimi” olarak eleştiriyorlar. Oysa asıl faşizm, Batı’nın toplumlara homosekseüllik dayatmasıdır; bu dayatmaya karşı çıkmak değil.

İşte Kürd meselesi, sağlıklı tartışılma zeminini kaybetmesinden dolayı, Batı’nın hem politik çıkarları, hem de ideolojik dayatmalarıyla özdeşleşmiş bir hale gelmesinden dolayı, HÜDA-PAR’ın ortaya çıkışı tarihî bir önem arzetmektedir. Çünkü HÜDA-PAR, Kürd meselesini, asıl olması gereken yerinde, Ortadoğu’nun ve Müslümanların “öz meselesi” olarak konuşmakta ve Batı’nın bu mevzuyu manipüle etmesine karşı çıkmaktadır. HÜDA-PAR’ın meclise girmesi de, bu mevzuyu solcu ve liberallerin aymazlıklarına mahkûm olmaktan uzaklaştırarak, daha doğru bir zeminde tartışılmasına katkı sağlayacaktır. Kürd halkının İslâm bütünlüğünden koparılıp Ortadoğu’nun ayrık otu olarak şekillendirilmesi çalışmalarına ket vuracaktır.

Benim temennim bu noktada. Yoksa herhangi bir parti propagandası, şuna oy verin, buna vermeyin mücadelesi içinde değilim. Zira kime oy vereceğini herkesin en iyi kendisi bildiğini düşünüyorum.

Şöyle bir şey var: Diyelim ki bir Kürd’e bir haksızlık yapıldı. Buna dışarıdan bakan kişi, o haksızlığı ya görmüyor, ya görmezden geliyor. Görmezden gelmesi, ya hoşuna gitmesi veya onu görürse kendi tuttuğu tarafın zarar göreceği endişesinden. Haksızlığı dile getirmek AB misyonerlerine (sol ve liberal) kalıyor. Böylece AB, haksızlık karşısında toplumun koruyucusu imajı kazanıyor.

Bu değişmelidir. AB toplumların koruyucusu değil, onlar üzerinde kendi çıkarlarının koruyucusudur. Haksızlıkların sözcüsü, vicdan ve hukukun savunucusu Müslümanlardır; öyle olmalıdır.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: