SEÇİM SATHI MAİLİNDE SİSTEM MESELESİ
Selim GÜRSELGİL
Ben takip edemiyorum ama “sistem meselesi” konuşuluyor mu basında olsun, televizyonlarda olsun?
Mesela CHP’nin böyle bol keseden Cumhurbaşkanı yarımcılığı dağıttıktan sonra, seçimi kazanması halinde, parlamenter sisteme nasıl geçeceği konuşuluyor mu?
Öyle ya, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı “etkisiz eleman”; Cumhurbaşkanı yardımcısı “daha da etkisiz eleman”… Peki bu parti liderleri olsun, belediye başkanları olsun, bu tip Cumhurbaşkanlığına nasıl razı olacaklar? İşte onlara da imza yetkisi verilecek falan deniyor da, Cumhurbaşkanının yetkisi ne ki, onların ne olacak?
Ayrıca mesela adına “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilen bugünkü modelin 5 yılda ülkeye ne getirip ne götürdüğü tartışılıyor mu? Ekonomideki altüst oluşla bu modelin ilgisi üzerine makaleler yazılıyor mu?
Sözgelimi B. Albayrak, önceki modelde gayet başarılı bir enerji bakanlığı yapmıştı. Sonraki modelde yaptığı ekonomi bakanlığındaki başarısızlığı, ekonominin ona büyük gelmesinden mi, yoksa hükümet modelinin kötü olmasından mı ileri geldi?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki bakanlar kurulunu ve bakan seçimini irdeleyen var mı? Bakan parlamento içinden de, dışından da tayin edilebilir. Ama parlamento, bakanları yeterince denetleyebiliyor mu? Veya bakan seçilirken 5 yıl önce başvurulan “alanında başarılı olmuş iş adamları” modeli olumlu mu, yoksa olumsuz mu bulunuyor?
Beş yıl önce, sanırım referandumdan 4-5 ay önce sormuştum: Bu model hangi kötü şeyi iyi yapacak? O zaman cevap veren olmamıştı. Bugün “falan kötü şeyi olduğundan daha iyi yaptı, bu model sayesinde oldu” diyecek var mı?
Bize sorarsanız, parlamenter sisteme geri dönüş, doğru bir düşünce değildir. Parlamenter sistem, Türkiye’nin hiçbir köklü meselesini çözmedi, sadece mesele biriktirdi. Onun revizyonu olarak getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ise öncelikle suya sabuna dokunmaz bir şeklî değişiklik görüntüsündeydi; hiçbir köklü meseleye el atmıyordu. Fakat ilk beş yıl sonunda el atmamasının sebebi az çok ortaya çıktı: El attığı her meseleyi büsbütün çözümsüz hale getiriyor. Mesela ekonomi: Israrla başvurulmasına rağmen M. Şimşek kabul etmiyor. Muhtemelen bu sistemde bir Nebati olamayacağını, B. Albayrak’tan bile başarısız olabileceğini hesap ediyor.
Hasılı sistem meselesi, Türkiye’nin en büyük meselesi olmaya devam ediyor. “Başyücelik Sistemi” (ekonomisiyle hukukuyla her şeyiyle) ele alınıncaya kadar da edecek görünüyor.