KUMANDAN MİRZABEYOĞLU’NUN KATİLLERİ KİM?
Alâaddin Bâki AYTEMİZ
Bugün Kumandan Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin 5. senesi devriyesi.
2000 senesinde Kartal’da başlayan ve öldüğü âna kadar aralıksız, kesintisiz, 7/24 18 sene devam eden Telegram işkencesi… 4 Mayıs 2018 tarihinde Telegramcı sapık katillerin, bu defa Kumandan’ı öldürmek kastıyla yaptıkları hamle ile Kumandan’ın beyin kanaması geçirmesi, hastaneye kaldırılması ve 12 gün verdiği mücadele sonunda 1 Ramazan 1439 – 16 Mayıs 2018’de şehadete ermesi…
Kumandan’ı katleden katiller kimler?
Siyasî sorumlu zaten hükümet de, fiilî olarak bu işi kim yaptı, tetiği kim çekti, çektirdi?
Birileri çıkmış hâlâ Fetö diyor.
Sonra, Fetö’cülerin 15 Temmuz’da tasfiye edildiğini söylüyor.
Fetöcüler yaptırdıysa hani 15 Temmuzda tasfiye edilmişlerdi? Yani hem FETÖ’cüler yaptı diye hedef saptırıyor hem de hedef saptırırken kullandıkları Fetullahçılar yaptı argümanı, Fetullahçıları tasfiye ettik diyerek kendileri yalanlıyorlar; kahraman olacağız derken sirkatin söylemiş oluyorlar.
Fetullahçılar bu işin içinde yok muydu?
15 Temmuz’dan önce vardılar ama 15 Temmuz’dan sonra tasfiye edildiklerine göre tetiği çeken ve talimatı veren kim?
Peki Kumandan’ı hedef alan FETÖ’cüler nasıl oluyor da 15 Temmuz’dan zaferle çıktığını söyleyen o “yoğurttan darbenin mukavvadan hançer”cilerini hedef almıyor?
15 Temmuz’da tasfiye edilen Fetullahçı kadronun yerine Telegram kime teslim edildiyse suikasti de o yaptı. Bu teslim edilenler arasında işin tekniğini bildiklerinden dolayı yine bazı Fetullahçı artıkları da olabilir ama orada yeni bir irade ve kontrol ortaya çıktı, bunu kabul ve itiraf etmek gerek.
Fetullahçı irade ve kontrol yerine yeni bir irade ve kontrol; doğrusu bu.
15 Temmuz’da Fetullahçıları kimin tasfiye ettiğinde mutabık mıyız?
Evet, Fetullahçı irade yönetimden tasfiye edildi ve tek bir iradenin iktidarı mutlaklaştı. En başından beri biz bunu kabul ediyoruz. Ve Kumandan’a suikast bu mutlaklaşan irade döneminde oldu, Fetullahçılar döneminde işkence oldu, belki yine suikast teşebbüsü de oldu ama cinayet bu son devrede gerçekleşti.
Tasfiye eden belli olduğuna göre… Ki, 15 Temmuz, milletin samimi hislerle iştirak ederek bir gecede 10 sene sıçrama yapmış olmasına mukabil, emperyalizme hizmet edenlerin kendi aralarında bir kapışması ve kutuplardan birinin diğerini tasfiyesidir ve “yoğurttan darbeye mukavvadan hançer” tesbiti ile beraber düşünüldüğünde taşlar da yerine ancak böyle oturur. Yoksa yapılan açıklamalarda objektif ve tutarlı bir yan zaten yok, olamaz da… Yani hem tasfiye ettim diyorsun ama diğer yandan tasfiye ettim diyerek ardından teneke çaldıklarının, artık hükmü geçmez dediklerinin Kumandan’ı öldürdüğünü söylüyorsun. Dolayısıyla 15 Temmuz’dan kendileri adına bir sahte kahramanlık, sahte kurtuluş hikâyesi çıkartmaya çalıştıkları noktada Kumandan’a yapılan suikast açıkta kalıyor ve bu durumda cevaplanması gereken sual açık: Kumandan 15 Temmuz’dan hemen bir gün sonra değil ki, yıllar sonra şehid edildiği hâlde ve Telegram cihazı da 15 Temmuz’dan sonra el değiştirdiğine, Fetullahçılar da tasfiye edildiği, suikasti yapanlar Fetullahçılar olamayacağı hâlde niçin hâlâ FETÖ denilerek hedef saptırılmaya ve suikastte şüpheli olarak dahi olsa birilerinin adının geçmemesine özen gösteriliyor?
BU olağan şüphelilerle nasıl bir menfaat veya başka türlü bağ var ki, şüpheliler gözlerden saklanmaya çalışılıyor?
Ergenekon operasyonlarına kadar cihazın başında Kemalist görünümlü işbirlikçiler vardı. Ergenekon operasyonları ile onlar tasfiye edilince cihazı Fetullahçılar devraldı. Peki, 15 Temmuz’da Fetullahçılar tasfiye edilince cihazı kim devraldı?
Kumandan’a Telegram yapılırken, dünyaya kafa tuttuğu iddia edilen AKP liderine niye telegram yapılmadı?
Bu suallerin subjektif değil, objektif cevaplarının verilmesi gerekir.
Yani, ortada bir suç var ama sen bu suçu falancaya konduramıyorsun diye, “e şey, şöyle olmuş olabilir, böyle olabilir” diyerek hüküm yürütülemez. Öyle olmadığına ve bunların dahillerinin bulunmadığına dair objektif deliller, ancak suikast aydınlatılınca, yani Telegramcı ekip ortaya çıkartılıp hesap verdiklerinde belli olur.
Öte türlüsü zan ve şüpheyi üzerlerinde taşımaya devam ederler.
Telegram’ı devletin bildiğini Kumandan söylüyordu ve ekliyordu: “Devlet yok desin!”
Devlet hâlâ yok demiş, diyebilmiş değil.
Peki devlet kim?
Fetullahçılar mı?
Kemalistler mi?
Uzaylılar mı?
Devlet kim?
İşlerine geldiğinde, kahraman pozlarına bürünerek arzı endam etmek istediklerinde, “devlet biziz, vatan bize emanet, yedi düvele karşı aslanlar gibi mücadele ediyoruz, din iman davasıdır bu, bize destek olun!” diyenler, bu konuda niye “devlet biziz, cevap veriyoruz” demiyor, diyemiyorlar?
Telegram’da Kumandan emperyalizma açısından çok kıymetli bir kobaydı. Ama aynı zamanda bertaraf edilmesi gereken bir düşman. Telegram’ın kitlelere uygulanması söz konusu değil, zaten gerek de yok. Lideri hedef alıp bertaraf edersen, kitleler zaten onları yönlendirdiğin liderin peşine takılır. Gerçek varolduğu müddetçe, sahtesinin deşifre edilmesi tehlikesi her zaman vardır. Kumandan neyin gerçeği ki, sahtesi kim olsun, olabilir? Sahtesinin deşifre olmaması için katledilen Kumandan…
Kumandan’ın rolü ve mânâsına (Yeni Dünya Düzeni’ne karşı Başyücelik Düzeni teklifine) binaen niçin hedef alındığı ve bu işte Türkiye’den kimlerin emperyalizmayla Yeni Dünya Düzeni münadiliği eşliğinde iş tuttuğu ortada.
Katiller aramızda ve kahraman pozlarında geziyor.
Ve birileri de bunlara çanak tutuyor.
Düşmanın attığı ok bellidir, Telegramdır. Düşmanın bu okla kimi hedef aldığı ortada olduğu gibi kimleri hedef almadığı da ortadadır. Ki onlar zaten dünden bugüne düşmanla iş tutarak bu günlere gelmediler mi?
Ama her hesabın üzerinde Allah’ın bir hesabı olduğuna ve Allah’ın mekri ile o erişilmez zannettikleri makamları nasıl başlarına geçireceğine hep beraber şahit olacağımız günlerin arifesinde olduğumuza inanıyoruz. Hayır, bu basit bir iktidara o geldi bu gitti davası değil, kastettiğimiz bu zannedilmesin. Kıtalar çapında ihtilâller devrinde, kıtalar çapında meselelerin çözümüne bön bön bakarak, bu bön bakışlarını da kurnazlıklarıyla gizleyip, varoluşu bir ona bir buna yaranmakta arayanların bu sahte dengeyi ve yaranmaya çalıştıkları taraflar açısından da mide bulandırıcı olarak görüldüğünü bildiğimiz oyunu daha fazla sürdüremeyeceklerini söylüyoruz.
Rabbim bizlere İslâm ihtilâl ve inkılâbının madde ve mânâ şartlarına ermeyi ve intikamına vesile olmayı nasip etsin.