İDEALİ OLMAYAN DAVA OLMAZ!

Selim GÜRSELGİL

Bu işlerde eleştirmek çok kolay, ama yapmak çok zordur. Ekonomi kötü gidiyor diye herkes söyler, ama buyur gel düzelt dediklerinde apışır kalırsın. Bir önceki MB başkanı buna bir örnektir. Yenişafak’taki köşesinde yapılan yanlışları ince ince eleştiriyordu. Gel sen yap dediler sonuç ortada: Geldiğinde dolar 7 tl idi, giderken 23 tl. Geldiğinde enflasyon yüzde 16 idi, şimdi tepetaklak.

Bu manzara karşısında ne yapmak lazım? Chp dedi, ben ABD’den uzman getireceğim. Derviş gibi. Yerden yere vurduk onu, yerli ve millî değil diye. Sonra Ak Parti bir İngiltere’den bir de ABD’den iki uzman getirdi. Şimdi bekliyoruz ki bize yerli ve millî çözüm üretsinler.

Ne yazık ki, iktisadî anlayış olarak iktidarla muhalefet arasında hicbir fark yok. Türkiye ekonomisinin büyük problemlerinin ya farkında değiller yahut günlük politikalar ve rakam oyunlarıyla geçiştirmeye çalışıyorlar. Türkiye ekonomisini hem beynelmilel kan emicilerin elinden kurtarmak, hem de kendi içinde yeni bir hak ve adalet ölçüsüne uydurmak gerekir. Hem millîleştirmek, hem sosyallestirmek; tek kelimeyle İslâmîleştirmek.

İyi ama nasıl?

Yanlış işleyen bir makineyi nasıl doğrultursun? Durdurarak. Ama ekonomiyi durduramazsın. Kendi kendine durursa, o başka. Durdurursan kıyamet kopar, durdurmazsan da felâket kaçınılmaz, ne yapmak lazım?

Bir doğrultu çizmek, bir istikamet tayin etmek gerekmez mi? Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerle ekonomide yeni bir anlayışa gecileceginin, millilesme ve sosyallesmenin içiçe yurutuleceginin, ama ne neo-liberal, ne popülist hedefler peşinde kosulmayacağının belirlenmesi gerekmez mi? Ve bu sürecin vatandaşla paylaşılarak, tam bir şeffaflıkla olması?

Belli vadelerle ulaşılan ve ulaşılamayan hedeflerin halkla dürüstlükle paylaşılması, gerekirse bazı kesimlerden belli bir süre için fedakârlık beklenmesi. Mesela orta sınıfın üretime yönlendirilip Çin’e bağımlılıktan kurtarılması, eski ithalat teşviklerinin imalât için devreye sokulması. Ziraate dayalı bir kalkınmanın geliştirilmesi, temel felsefenin toprak üzerine kurulması. Kısacası ithalata dayalı makine kullanımı yerine “makineyi yapan makineyi yapma”nın hedeflenmesi.

Eğri söyledik doğru söyledik, hepsi bir yana şu değişmez (Ben ekonomist değilim ama bir miktar ideolog sayilabilirim): Önce bir gaye olmalı. O gayeye inanılmalı. Ona varmak düsturlaştırılmalı. Ona varmanın en zor ve en kolay yolları belirlenmeli. O yollarda kısa, orta ve uzun vadeli ara hedefler tespit edilmeli.

Ama daha bunların ilki bile yok.

Turkiye’nin ekonomide bir gayesi, İslâmlaşma/millîlşme diyebilecegimiz bir ideâli yok. Biz eleştiriyorsak bu noktadan eleştiriyoruz. Yoksa para olur, olmaz, pasta yeriz, taş yeriz mesele bunlar değil.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: