ZALİME ORTAK OLMAK VEYA KAHRAMAN OLMAK

Âlâaddin Bâki AYTEMİZ

Kumandan Mirzabeyoğlu boş konuşmazdı.

Sahibi olmadığı mânânın maliki gözükmez, bir şey söylediği zaman, o şeyi yaşamış ve tadmıştır ki söylemektedir; nefsinde karşılığı olan bir sözdür o.

Bilirdik ki artistik olsun diye değil, bizzat yaşadığı ve uyguladığı bir şeyin ifadesidir sözleri. Hani kimi artist palavracı tipler vardır, elime şu kadar para geçse şöyle davaya harcarım, veya elime şöyle imkân geçse bunları yaparım der ya, veya başına gelmeyen bir hâlle ilgili olarak ben yapmam, ben öyle olmam filan der…

İşte, Kumandan böyle boş konuşan biri değildi…

Söylediği sözün bu dünyada bir karşılığı vardı. Yani yaşanmış bir duruma işaret ederdi.

Biri bir şey söylüyorsa, “hayırdır arkadaş, sen bunu niye söylüyorsun, bu sözü sana söyleten sebep nedir?” diye sorulmaz mı?

Mesela, “Zalim olmaktansa, mazlum olmayı tercih ederim!” sözü.

Kumandan zalim olmak istemediğine göre…

İnsan nasıl zalim olur, nasıl zulmeder?

O bir dava adamı olduğuna, onun kişilerle basit şahsî bir hesabı olmayacağına göre, demek ki şahsî olarak sevmediği birine eziyet ve zulmetmeyi kastetmiyor. Sistem mücadelesi içinde olan birinin zalim olabilmesi, zulmedebilmesi için de o zulmedebilme şartlarına, zulüm yapabilmenin maddî imkânına, güce ve kudrete, iktidar vasıtalarına sahip olması gerekir. İnsanın diğer insanlar üzerinde karar alma ve onların hayatına tesir edecek emirler verip bu emirleri uygulatma imkânı olacak ki, zulüm söz konusu olabilsin.

Anlıyoruz ki kendisine iktidar çevresinde yer alma teklifi getirilmiş, “bizimle ol, burada ol!” demişler, önüne böyle bir imkân sunulmuş olmasına rağmen, o bu teklifi reddederken bunu dile getirmiştir: Zalim olmaktansa mazlum olmayı tercih ederim!

İktidar çevresinde yer alıp zalimlerden olmaktansa, bu sistemin zulmüne ortak olmaktansa, sistemin zulmettikleri arasında yer almayı tercih ederim.

Burada kendi nefsi açısından bir tercih söz konusu olduğu gibi karşıdakine yönelmiş büyük bir de itham var: Siz zalimsiniz, ben sizlerden olmam!

Zira sistem zulüm üzerine kurulu, zulmü üreten bizzat bu sistem. Birilerinin yöneticisi olarak koltuğuna oturmak için her şeyini verebileceği sistem. Ürettiği zulümlerden yükselen ahların arşı tutmasına sebep sistem.

Bu sistemin muktedirleriyle beraber olmak, bu zulme ortak olmak demek değil midir?

Adalet Mutlak’a diyen insan, zulmü ve haksızlığı reddediyorum derken, sonra kalkıp bu zulme ortak olması kendine, fikrine, inancına ihanet demek değil mi? İşte Kumandan bu tercihini en ileri seviyede, Telegram işkencesi altındayken dile getiriyor. 7/24 devam eden Telegram’ı bitirmeyi bile vaadettiler belki ama bu cevabı aldılar ki neticede malûm cinayet gerçekleşti ve Kumandan Mirzabeyoğlu teslim alınamayan bir kahraman olarak şehid oldu.

Şöyle bakarsan hiçbir şey yapmıyordu amam bilen biliyor ki, O’nun dik duruşu, palavradan dik duruyoruz demekle değil, diklenerek dik duruşu, teslim olmayışı, teslim alınamaz oluşu başlı başına bir tehlike olarak görülmesine yetmekteydi.

O’nun bu tavrı, şu hadîse de işaret etmektedir, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Sizden sonra öyle bir kavim gelecektir ki saltanatları cinayet ve zulümsüz yürümeyecek, zenginlikleri cimrilik ve böbürlenmeden hali olmayacaktır. Sevgileri, mutlaka azgın nefsî arzulara dayanacaktır. Beni iyi dinleyiniz. O günlere kalanlarınızdan zengin olmak ellerinde iken fakirliğe katlananlar, sevgiye lâyık iken nefrete karşı tahammül edenler, şöhret ve mevki elde edebilecekleri hâlde itilmeye kakılmaya sabredenler ve bütün bunları sırf Allah rızası için yapanlara Allah elli Sıddık sevabı verir.”

Allah Resûlü kafirler gelip size zulmedecek demiyor, bizden gözükecek olanların yapacaklarını haber veriyor.

Zulüm ve cinayetle yürüyen saltanata örnek olarak, Kumandan’a Telegram’la işkence ve sonra da katleden, Kumandan’ın da ortak olmayı reddettiğinden başka örneğe ne gerek var?

Fikri yaşamak ve yaşamayı fikir bilmek diye hayatını özetleyen Kumandan Mirzabeyoğlu, davasına sadakatle bağlı olarak, mürailikten uzak mizacı ile yaşadı ve Kahramanca şehid oldu. Fikir karşısında mürailik yapandan dava adamı da kahraman da olmaz. Fikir, ağızlarda gevelemekle değil, ahlâkta ifadesini bulur. Yani, inandığını söylediği ile yaşadığı tutarlı mı? Ahlâkı fikrinin ifadesi olmayana, inandığını söylediği ile yaşadığı birbirini tutmayana mürai diyoruz. Kılavuzumuz da o, bu değil… Kılavuzumuz fikri yaşayan, yaşamayı fikir bilen Kumandan… Kumandan’ın hayatına, yaptıklarına, söylediklerine bakıyoruz ve diğer herkesi de -kim olursa olsun-, buna göre tasnif ediyoruz. Fikri yaşamanın nasıl olduğunu gösteren Kumandan burada, öbürü de orada. Bakıyoruz Kumandan ne yapmış, öbürü ne yapıyor. Fkri yaşamak, yani fikri ahlâk olarak hayatında yaşıyor olanla fikri nefsi adına dünyalık, makam ve mevki elde etmek için kullanan, fikrin tellâllığını yapan, fikri Kumandan’a -remz şahsiyet- nispet içinde yaşamayan ama davasını güdüyor gözüken -hadiste ifade edildiği üzere- şöhret, makam ve mevki peşinde, fikri buna alet eden ahlâksız, inancını menfaate tahvil eden din pezevengi arasındaki fark… Meselemiz, farkı fark edenlerle…

Şuna dikkat: Bu davada, şartların fırsat ve imkân verdiği vasatta, bu şart ve imkânları davası adına istismar etmeye cevaz vardır. Dikkat; istismarın gayesi dava adınadır. Her şeyi şahsı adına yapan ve bunu da dava adınaymış gibi pazarlayan sahtekârı tanımak zor olmasa gerek. Hani şu içilmesi ancak kanacak kadar bir avuçtan ibaret olan sudan doya doya içenleri görüyorsunuz… Sorsan, düşmana karşı daha çok güçlenmek için yapıyoruz derler, ama seferden geri kalmışlar, iş nefsaniyete dönmüş, ya haberleri yok, veya bunu kabullenmek istemiyorlar. Şartları dava adına istismar edenin elde ettiği varidatın istifadesi kendi nefsine mahsus değildir. Milyon varidatın biri davaya ki o da makam ve mevkiinin korunması için yatırım olarak mecburiyet, diğerleri de “dava adına daha güçlü olmak” diye cukkaya… Mazlumların ahı, feryadı ile birlikte cukkalar da kabarmaya devam etmekte… Ey mazlumlar, sabredin, güçlenecekler ve size de ellerini uzatacaklar… Cukkaların biraz daha dolması, gücün biraz daha artması lâzım… Biraz daha, biraz daha, ahh biraz daha, ne olur sabredin biraz daha…

Bugün değilse ne zaman?

Yok yok, siz sabredin biraz daha…

Kulağımızda, Kumandan’ın sözü:

“Müraîden kahraman olmaz!”

Bu şartlarda ve o makamlarda, o maddî imkânlar ellerine geçmişken kahraman olamıyorlarsa, müraîliklerinden… Zulümleri de cabası…

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: