BATI CEPHESİNDE DEĞİŞEN ÇOK ŞEY VAR
Haber-Yorum / ADIMLAR Fransa
27 Haziran tarihinde Fransa’nın Nanterre şehrinde 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nael M. isimli gencin ehliyetsiz araba kullandığı gerekçesiyle polis kurşunuyla öldürülmesi sonucu bu duruma tepki gösteren özellikle Afrika kökenli Fransızlar (!), Fransa’nın birçok şehrinde sokağa çıkarak polisle çatıştılar. Devam eden günlerde şiddet dalgası katlanarak büyüdü, birçok kamu binası ve araç ateşe verildi. Alışveriş merkezleri ve iş yerleri yağmalandı.
Hadiseler üzerinde Fransız kamuoyunda çok şiddetli tartışmalar yaşandı, yaşanıyor. Tartışmalar kabaca şu iki cephe arasında oldu: Karşı tarafın adlandırmasıyla “ İslamo-gauchiste” (İslâmcı-sol) ve aşırı sağcı ırkçılar. Solcu cephe banliyölerde yaşayan topluma karşı empati yapılması gerekliliğinden bahsederken protestoları haklı bulduklarını ifade etmekten çekinmediler. Hatta zımnen şiddet olaylarını desteklediklerini bile beyan ettiler. Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin lideri Jean Luc Melenchon’un isyancı gençlere yönelik, “kütüphaneleri, parkları yakmayın; oralar bizim ortak mekânlarımız” sözlerine karşılık muarızlarının, “ne yani, diğer yerleri yakabilirler mi?” mealindeki tepkilerine şahit olundu. Aşırı sağcı cephe “ama”lı cümlelerle polisi haklı çıkartma gayreti içine girerek solcuların toplumun gerçekleriyle bağlarının kalmadığını ileri sürdü. Kısaca, Türkçe’deki deyimle, birbirlerini Fransa’nın gerçeklerine “Fransız” kalmakla suçladılar. “Bir Fransız, diğer Fransızı, Fransa’nın gerçeklerine “Fransız” kalmakla suçladı!” denilse sezâdır.
Yaklaşık bir haftadır devam eden şiddet olaylarında 200 büyük mağaza, 400 banka şubesi, 250 tekel bayii, 5000 araç, 1000 karakol ve konut yakılmasına karşılık sivil protestoculardan bir, resmi görevlilerden de bir itfaiye erinin ölümü dışında ölüm hadisesinin olmaması dikkat çekici başka bir husus. 700 güvenlik görevlisi yaralanmış… Bu durum, Fransız toplumunun meziyet hanesine yazılan ve gıptayla bakılan “protesto kültüründen” kaynaklanan bir tavır mı ya da kasıtlı olarak “şartların olgunlaşmasına” matuf “bırakınız yaksınlar, yağmalasınlar” toleransı mı? Yahut, “ölüm hadiselerinin çoğalması yangına körükle gitmek olur ve isyan daha da büyür ve iç savaş başlar” endişesiyle mi azamî gayret gösterildi? Bizce cevabı meçhûl sualler…
“Protesto kültürü” dedik… Hakikaten yaklaşık 250 yıllık Fransız tarihinde, Fransız toplumunun birçok acı bedel ödemesiyle sahip olduğu “ana sütü gibi helâl” miras üzerindedir. Yukarıda -dile kolay- istatistikî olarak verdiğimiz rakamları bütün Fransa üzerine yaydığınız zaman Rus bombardımanı altındaki Ukrayna’yı aratmayan manzaralarla karşılaşmamız şüphe götürmeyen bir gerçektir. Böyle bir ahval karşısında Türkiye’deki idarecilerden sıkça duyduğumuz hamasî hakaret cümlelerini Fransız yetkilerden duymayışımız bu kültürün emarelerinden biri olsa gerek. Dün bir valinin, “Ebeveynler söz dinlemeyen çocuklarına iki tokat alıp evlerine götürsünler” sözü kamuoyunda büyük tepki topladı.
Bu kültürün billûrlaştığı ve adeta menkıbe formundaki tarihî anektodunu hatırlatmakta fayda var. Fransız ordusunun Cezayir’deki zulümlerine isyan eden, Cezayir halkının mücadelesine destek olan Jean Paul Sartre ve arkadaşlarının “kulaklarının çekilmesi” teklifine cevaben General De Gaulle:
– “Sartre Fransadır! O’na dokunamazsınız!”
Tarihindeki bir çok badireyi diyalektik hamleler ile atlatan Fransa bu badireyi de aynı şekilde atlatabilir mi? Bekleyip göreceğiz…
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ Mİ?
Cezayir asıllı aşırı sağcı Yahudi siyasetçi Eric Zemmour’un liderliğini yaptığı Yeniden Fetih hareketi mensubu Mısır asıllı Kıptî siyasetçi Jean Messiha’nın önderliğinde katil polisin ailesine yardım kampanyası düzenlendi. Bu yazı kaleme alındığı zaman yaklaşık 1,5 milyon avroyu geçen bir meblağa ulaşıldı. Maktül gencin ailesine ise toplanan miktar 400 bin avro civarında idi. Söz konusu yardımın müstakbel katiller için teşvik olacağı şeklinde kamuoyunda tepkiler yükseldi. Hatta, ironik bir şekilde, “Bir Arap öldür milyoner ol!” şeklinde traji-komik sloganlar bile üretildi. Bu olgu bir anlamıyla gayrı resmî referandum da sayılabilir. Fransız toplumunun büyük bir kısmının polisi haklı gördüğü ve mağdur olduğu kanaatini güttüğünü söyleyebiliriz.
Gettolardaki “racaille” ve harkilerin aşırı “şımartılması”, tuzu kuru mazbut ve mutedil orta sınıf Fransızların güvenlik endişesiyle aşırı sağcı Marine Le Pen hareketine meyletmesi oldukça yüksek bir ihtimâl. Le Pen’in katı yabancı karşıtlığı, kamuya açık yerlerde türbanı yasaklamak gibi faşizan emellerinin olması yukarıdaki soruyu sormamızdaki asıl amil sebep.
Le Pen’in yükselmesi Anglo-Sakson bloğu için istenmeyen bir durum olması kuvvetle muhtemel; çünkü o, Fransa’nın Ukrayna’ya yardım etmesine karşı. Ayrıca partisi için Rusya’dan nakdî yardım alacak kadar dostluk ilişkilerine sahip bir siyasî figür. Hoş, Batılı siyasîlerin “dostluk” ilişkilerine pek kulak asmamak lâzım; Sarkozy de Kaddafi’den partisinin seçim kampanyası için yardım almıştı ama Kaddafi’ye ilk darbeyi vuran da o olmuştu. Le Pen’in geleneksel aile yapısının ve değerlerin muhafaza edilmesi taraftarı ve aynı zamanda LGBT muhalifi olması küreselci Anglo-Sakson cephe için sevilmeme nedeni olacağı su götürmez bir gerçek.
Cumhurbaşkanı Macron’un şehir isyanları karşısında acze düşmesi muhalifleri tarafından alay konusu edilerek, “Üç-beş çapulcuyla baş edemeyen adam Ukrayna’nın yanında savaşacakmış” diye dalga geçildi. Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözünü tam hatırlama zamanı. Böyle bir imaj Rusya’ya karşı Ukrayna’ya yardım etmemek için mazeret sadedinde “Allah’ın bir lütfu” olmuş olamaz mı?
Yine Macron’un mezkûr beyanı muvacehesinde, “Evet, Avrupa, Atlantik’ten Urallar’a kadar uzanan Avrupa, birleşmiş bir Avrupa, dünyanın kaderini tayin edecektir.” cümlesiyle Avrupa sınırlarına bugünkü Rusya topraklarını da dahil edişini, İngiltere’yi Amerika’nın Truva Atı olarak gören, Fransa’nın ruhu De Gaulle’ün Anglo-Sakson hegemonyasına karşı idealize ettiği “Bağımsız Avrupa” ülküsünün Macron’un yahut Fransız devletinin gizli ajandasında gündemde olduğuna dair bir karine diye tefsir etmek mümkün mü?
ADIMLAR FRANSA