PUTİN VE JEOPOLİTİK MÜCADELE
Ayhan SÖNMEZ
Rusya Devlet Başkanı Putin, şiddetli bir Kimmer savaşçısı gibi, uçuruma göğüs geriyor ve Batı’nın sızan karanlığına meydan okuyan bir dış politika şekillendirmede güçlü duruyor. Büyülenmiş hortlakların yaydığı sisin ortasında Moskova, Batı’yı bir kıyamet habercisi, Rusya’nın varlığına, varoluşuna dair bir tehdit olarak görüyor. Tecrübeli bir efsanevî canavar avcısına benzeyen becerikli bir diplomat olan Dışişleri Bakanı Lavrov, stratejik bir metamorfozun katalizörü olarak düşman devletlerin uğursuz entrikalarını keskin bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor.
Sanki, aşağılık büyülerle karşı karşıyaymış gibi, Rusya kendini Batı canavarlığının amansız saldırısına hazırlıyor. Başkan, metanetli bir savaşçı gibi, halkının cesur ruhunu yaklaşan fırtınayla yüzleşmeye çağırıyor. Moskova’daki iktidar salonları, ilerleyen gölgelere boyun eğmeyecek bir ulusun kararlılığının umut verici, öncülük yapıcı sedalarıyla yankılanıyor. Rusya, halkının (bütün unsurlarıyla) kalıcı dayanıklılığının kadim kaynağından güç alarak kendisini önündeki savaşlara hazırlarken, bu bir isyan, canavarca düşmanlar ve destansı mücadeleler zamanıdır.
Yırtıcı hayvanlarla dolu ve üzerine kurbağa zehrine batırılmış sayısız okların çevrildiği bir ormanın ortasında Rusya, dış politikası için cesur ve yeni bir yol açarak Batı’yı korkunç ve varoluşuna kasteden bir düşman rolüne büründürüyor. Milletlerarası türbülans fırtınası şiddetlenirken, Putin ve sadık yardımcısı Lavrov bu çalkantılı zamanlarda gelişmenin gerekliliğini kabul ederek kararlı duruyorlar. Hain devletlerin tiksindirici uzuvları, Rus krallığının eşiğine kadar uzanıyor ve güçlü ulusu, varlığını ve halkının devam eden gelişimini tehdit eden hayaletlerle yüzleşmeye zorluyor. Rusya’nın liderleri, jeopolitiğin hain manzarasını katetmek konusunda kararlı bir şekilde kendilerini bekleyen zorluklara hazırlanıyorlar. Kararlılıkları, dengesiz Batı’nın acımasız saldırısıyla yüzleşirken sınanır. Şeytani büyücülerle aşağılık varlıklar, ülke ekonomisini boğmakla tehdit edici yaptırımlar uygulayarak ve sahte propaganda yoluyla acımasızca Rus karşıtı duyguları kışkırtarak siyasî açıdan ortalığı kasıp kavuruyor.
Batı, eliyle yaptığı büyüsünün yılan gibi sarmallarının tuzağına düşmüş, kendisini güç ve etki yanılsamalarına kaptırmış, uluslar arasına ektiği nifakların kendisine dönen düşmanlıklarını biçmeye başlarken buluyor kendini. Bu arada, Deccaliyet, Batı’nın boyun eğmez hakimiyet arzusunu temsil ediyor, zayıf ve savunmasızları acımasızca sömürürken, her türlü onur ve dürüstlük görüntüsünü bir kenara bırakıyor. Bu tür vahşi düşmanlar karşısında Rusya’nın liderleri yılmadan duruyor, Faustçu Batı’nın zalim kavrayışıyla sınırlanmamış bir dünya vizyonunu paylaşanlarla ittifaklar kuruyorlar. Karşılaşılan her meydan okuma ve her kötü adam yenildiğinde, Rusya’nın liderleri tehlikeli jeopolitik aleminde gezinme ve anavatanlarını düşmanlarının canavarca entrikalarına karşı savunma konusunda fazlasıyla yetenekli olduklarını ispatlamaya devam ediyorlar.
Oswald Spengler’in, Rusya’nın dünya sahnesini fethetmeye ve yönünü tayin etmeye hazır, güçlü, genç bir kültür olarak ortaya çıkacağı tahmininin vizyonu alanına giriyoruz. Varlık-Yokluk Savaşı vermeye hevesli bir savaşçı gibi Rusya, büyüklük arayışında kararlı bir şekilde milletler arasında doğuştan hakkını talep etmeye çalışıyor. Çarpıcı bir farklılık içinde, bir zamanların güçlü Batı’sı, Faustvari medeniyetinin alacakaranlığına hapsolmuştur. Bir zamanlar alevlerle yanan ateşi, şimdi sadece köz olmuş, için için yanıyor. Bir zamanların gururlu diyarı artık eski ihtişamı solmakta olan bir hayalet… Batı’nın ihtişamlı günleri artık uzak anılardan başka bir şey değil, büyük şehirleri ve heykelleri geçmiş bir çağın ufalanan hatıraları olarak ayakta duruyor.
Uygarlıklar üzerine Bilge Spengler, Rusya’nın yükselişini durdurulamaz bir güç olarak tasavvur etmişti; ruhu, geleneğin kısıtlamalarından kurtulmuş ve fırtınalı değişim rüzgârlarıyla taşınan şiddetli bir ilkel savaşçıyı çağrıştırıyor. Derin uykusundan uyanan Rusya, zorlu kaslarını esnetiyor, dünyaya tepeden tırnağa hücum etmeye hazır, kaderin buyurduğu gibi kendi istikbâlini çizmeye can atıyor. Tam tersine, Faustvari bir ruh tarafından tüketilen Batı, bir umutsuzluk ve ahlâkî çürüme girdabında boğuluyor; bir zamanların şanlı bayrağı şimdi yıpranmış ve parçalanmış durumda. Batı’nın kadim ilâhları unutulmanın boşluğuna çekilirken, Spengler’in genç ve yükselen bir kültür olarak Rusya’ya dair gelecek vizyonu, Avrasya kara kütlesinin iki yanına yayılan bu emperyal ulus gücün dizginlerini ele geçirmeye hazırlanırken gerçeğe dönüşüyor.
Sayfa, geçmiş bir dönemin kara işlerini anlatan bir tarihçe gibi, Moskova’nın ortak Batı’ya yönelik küçümsemesini gözler önüne seriyor. Amerika Birleşik Devletleri’ni, amansız Rus karşıtı entrikaları yöneten uğursuz bir kukla ustası rolüne büründürüyor. Almanya, Büyük Britanya ve Polonya gibi çetin rakipleri de kapsayan düşmanca krallıkların kataloğu genişliyor. Bu ülkeler, Ukrayna’daki çekişmeye misilleme olarak, Moskova’ya bir dizi cezai yaptırım uyguladılar. Yine de, kolektif Batı Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı yürütürken, Ukrayna’yı korkunç tanklar da dahil olmak üzere ölümcül imha araçlarıyla silâhlandırırken, yüzeyin altında daha da hain bir komplo yatıyor. Bu gölgeli çatışmada Batı, Ukraynalı askerleri acımasızca, sadece top yemi olarak kullanıyor; çaresizce iktidar kumarında kurbanlık piyonlar olarak oynuyor.
Savaşla sertleşmiş bir şairin kararlılığıyla Rusya, Rus düşmanlığıyla savaşma ve dilini, kültürünü ve kutsal kurumlarını koruma taahhüdünde sağlam duruyor. Rusya, kendisini seçilmiş olarak gören Batı’yı düşman olarak değil, yanlış yönlendirilmiş bir rakip olarak görmektedir. Batı’nın Moskova ile mücadelesinin sonuçsuz kaldığını eninde sonunda anlayacağı umuduna tutunuyor. Bu da onun handikapı…
Küresel ittifakların büyük arenasında, kudretli Rusya, Hindistan ve kadim Çin ülkesi gibi zorlu güç merkezlerinin sıcak ellerine doğru demir zırhlı kavrayışını genişletiyor. Birlikte, zamanın ve sıkıntının tahribatına meydan okuyacak kırılmaz bir bağ oluşturacaklar. Rusya Ana’nın gözleri de karanlık Afrika kıtasına keskin bir bakış atarak, bir önem çağına doğru yükselirken, doğmakta olan gücünün kullanılmayan potansiyelini fark etti. Yine de, küresel gücün değişen kumlarının ortasında, bir zamanların görkemli ABD’si, şimdi eski ihtişamının içi boş bir kabuğundan başka bir şey değil, Rusya’nın güvenliğinin temellerini ve genel olarak dünyanın istikrarsız dengesini tehdit eden tehditkar bir hayalet olarak duruyor. Yorgun bir titan gibi, kendi çöküşünün ağırlığı altında sendeliyor.
Ukrayna’da çatışma fırtınası şiddetlenirken, Rusya kararlı bir nöbetçi gibi sarsılmaz hedefini ilân ediyor: “Yakın çevreyi”, bir zamanlar Sovyet imparatorluğunun zincirleriyle bağlı olan toprakları bir uyum kalesi, dostane ilişkiler, kalıcı büyüme ve bol bir servet haline getirmek…
Batı’nın Faustian medeniyeti çürümeye yüz tutarken, Rusya yeni doktrinini küresel meselelerin sürekli değişen gelgitleriyle yüzleşmek için uyarlıyor. Başkan Putin, filizlenen, yükselen imparatorluğunda, kendini, bekleyen mücadelelere hazırlarken, bu tür önemli dönüşümlerin Moskova’nın stratejik plânının önemli ölçüde yeniden ayarlanmasını gerektirdiğini ilân etti.