STEPAN BANDERA VE UKRAYNALI NAZİLER
Ayhan SÖNMEZ
Güpegündüz bir suikast – 15 Ekim 1959, Münih’in Maxvorstadt öğrenci kampüsünde, KGB ajanı, elinde özel bir püskürtme cihazı olan bir tüple koridorda pusuya yatmıştı. Almanya’da sürgünde bulunan Ukraynalı bir milliyetçi ve Nazi işbirlikçisi olan Stepan Bandera saat 13.00 sıralarında merdiven boşluğuna girdiğinde, ajan yüzüne gazlı bir zehir üfledi. Bandera tökezledi ve düştü. Biraz sonra bulunduğunda hâlâ hayattaydı, ancak zehir zaten işini bitirmişti, Bandera siyanür zehirlenmesi neticesinde öldü.
Naziler, Ukrayna’nın 2013/2014 “Euromaidan” darbesinde belirleyici bir rol oynadı. Akabinde, Ukrayna devlet sisteminin tüm alanlarında çeşitli liderlik pozisyonları üstlendiler; silâhlı paramiliter teşekküller yasallaştırıldı ve Millî Muhafızlara, polise ve düzenli orduya dahil edildiler. Sekiz yıl boyunca özel eğitim kamplarında beyinleri yıkanan çocuk ve gençlerin eğitiminden de sorumluydular.
Tüm bu yıllar boyunca, yalnızca Ukrayna ve ABD, BM’de her yıl Nazizm’i kınayan ve çok şey söyleyen bir karara karşı oy kullandı. Yavaş yavaş, devlet aygıtı Nazi gruplarıyla birleşti; aşırı sağ ideoloji, devlet ideolojisi oldu ve sembolleri, resmî devlet sembolleri oldu. Nazi işbirlikçilerinin sloganı “Slava Ukraini” Slava (Ukrayna’ya Zafer) orduda resmî bir selâmlama haline geldi ve liberal Avrupalı politikacılar bile bunu tekrarlamaktan çekinmiyorlar.
“Bölgesel Savunma” ve askerî personel, SS tümeninin “Totenkopf” (kafatası) amblemini ve diğer Nazi görüntülerini göstermeyi sever. Tabiî ki, ordunun tüm askerleri veya “Bölgesel Savunma” üyeleri Nazi sempatisi beslemiyor veya bir Banderci ideolojiyi desteklemiyor. Ancak hepsi, bir dereceye kadar, Ukrayna ordusunun bel kemiğini oluşturan aşırı sağcı güçlerin önderliği ve kontrolü altındadır.
Donbass’taki “dondurulmuş çatışma” yıllarında, Ukrayna faşizmi geleneksel olarak sahip olduğu sesli bir azınlık statüsüne gerilemiş gibi görünüyordu. Düzenli olarak tertip edilen mitinglere, örneğin Stepan Bandera’nın doğum gününü kutlamasına katılanların sayısı giderek azaldı. Ancak bu yanıltıcıdır, çünkü politik olarak en ürkütücü olmasına rağmen başka bir yönü çok az ilgi gördü: Bu, Ukrayna toplumunda faşist fikirlerin normalleşmesiyle ilgilidir. Bandera, ders kitaplarında ulusal bir kahraman olarak tasvir edilir. Ukrayna İsyan Ordusu’nun (UPA) kuruluş günü, o sırada Sachsenhausen toplama kampındaki önde gelen kişiler için kışlada oturan Bandera tarafından değil, Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN) tarafından başlatıldı. Burası, Nazilerin ileride kullanmak üzere işgâl altındaki topraklardan potansiyel müttefikler topladığı yerdi. 14 Ekim 1942’de resmî tatil ilan edildi ve 23 Şubat’ta Sovyet “Anavatan Savunucusu Günü”nün yerini aldı. Ukraynalı Nazi işbirlikçileri, Batılı güçlere Sovyet karşıtı savaşçılar olarak hizmet ettiler. Örneğin Bandera, 1940’ların sonlarından beri önce İngiliz, sonra İtalyan ve son olarak da ABD istihbaratının hizmetindeydi.
Sovyet raporlarına göre, “Lvov bölgesinin Rava Ruska, Ugniv, Magyrov, Nemirov, Velyka Mostivka ve Yavoriv bölgelerinde faaliyet gösteren büyük çeteler, mağlup SS Galiçya tümeninin kalıntılarından, eski polis memurlarından ve zorla seferber edilen yerel sakinlerden oluşuyor. Yeterli sayıda otomatik silah ve cephaneye sahip olan bu çeteler, UPA sahra okullarında askerî eğitim görmüş iyi eğitimli subaylar ile Karpatlar’da OUN tarafından eğitilmiş özel eğitmenlerin komutası altındadır.” Rapor kapsamında, trenlere haydut saldırıları, barışçıl Ukraynalıların UPA’ya katılmayı reddettikleri için öldürülmesi ve Sovyet sınır muhafızları ile Polonyalı ailelerin öldürülmesi gibi vakalar gösteriliyor.
Ukrayna’nın sorumlu ve rasyonel hareket eden liderleri, ülkelerinin tamamen yok edilmesini önlemek için artık gerekli olanı yapmalıdır. Kendilerini, sırf şahsî çıkarları için intiharı vatansever bir davranış olarak göklere çıkaran tüm yabancı işgüzârlardan kurtarmak zorundalar. Büyük yanlışta ısrar etmek yerine daha anlamlı bir emperyal projeye kendini vererek doğrunun parçası olabilmek adına hayatta kalmak için teslim olmak günün düzeni olmalı. Bugünkü durum, 1945’teki Almanya’daki çılgınlığı anımsatıyor; oradaki durum, “kavrulmuş toprak stratejisiyle”, son direniş, kanın son damlasına kadar savaşan çocuklar ve yaşlı adamlardan oluşuyordu. Ukrayna’nın tek seçeneği -doğrusu da bu-, kaderini, çürüyen bir Batı yerine çiçek açan bir Rusya ile birleştirmek gibi görünüyor.