CİNAYET VE ADALET
Ahmet ÖLÇÜLÜ
İmânsız İslâmcılık rejiminin Türkiye Yüzyılı…
İnsanlar her gün bir vesileyle birbirinİ boğazlayıp kanını akıtmaya devam ediyor…
Bir haber:
2020 yılında 2 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 11 sanıklı davanın tarafları, duruşmanın ardından Bayraklı ilçesindeki adliye binası karşısında bulunan lokantada karşı karşıya geldi. Çıkan silâhlı çatışmada yaralanan altı kişiden biri yaşamını yitirdi. Yaralılardan üçünün durumunun ağır olduğu öğrenildi. On kişi gözaltına alındı.
Adalete güven olmayan yerde insanlar haklarını kendileri almaya kalkınca netice ortada…
Siz insanları adaletinize inandırıp güvendiremedikten sonra, içtimai nizâmı tesis edemez, neticede de çürüme ve kokuşma topluma yayılır gider.
Sorun bakalım sokaktaki insanlar, AKP iktidar olduktan bu yana gençliğin, toplumun ahlâkında bozulma mı, düzelme mi var?
En keskin AKP’linin bile toplum ve gençlik AKP iktidara geldikten bu yana düzeldi dediğini işitmedik.
Ahlâkı düzeltemediğiniz yerde neyi başarabilirsiniz ki?
Nutuk atmak, hamaset yapmak kolay da akan kan durmuyor. Bu kan, neticede bu milletin kanı. Milleti, birbirinin kanını döken seffahlar olmaktan çıkartacak ahlâk ve ruh olmazsa, netice bu olur. Dökülen kanda, milletin ruh ve ahlâkını düzeltemeyenler mesûldür. Kötüye kötü demek marifet değil… İmânsız İslâmcılığın kurnazlığına bakın ki, kötüye kötü diyerek milletten yana göründükten ve milleti kötüden kurtaracağım ayağına çok daha kötü noktaya taşıdı. AKP iktidara geldikten bu yana ahlâkî çöküntünün giderek artıyor olması bu demek değil mi?
Peki, düzeleceğine dair bir işaret var mı?
AKP ile işler her geçen gün daha da kötüye giderken, bu kötüye gidişin mesûlü olan aynı AKP ile, Türkiye Yüzyılı gibi cafcaflı lâflarla bu işler düzelebilir mi?
Anayasa yapmaktan bahsediyorlar. Yapılan açıklamalara bakıldığında orta malı, beylik lâflar. Gerçek bir fikir çilesi ve nefs muhasebesinden eser yok. Ezberlenmiş, tedariklenmiş cümlelerle bir şey söylediklerini zannediyorlar. İnsan ve toplum mesellerinin ancak sistem çapında ortaya konulmuş bir fikirle çözülebileceğini anlamamakta ısrar etmeye devam. Sözde Batı’ya karşılar ama en Batıcılık karşıtı görüneni bile Batı argümanlarıyla mesele halledeceğini zannettiğini serdettiği fikirleriyle ortaya koyuyor. Sözde yerli ve milliler ama yerlilik ve millilik adına ettikleri lâfların tamamı ezber ve daha önce söylenmişlerin taklidi… Batı taklitçiliğinin yerine bu tür bir taklitçilik ve istismar… Dava, sadece Batı taklitçiliğinden değil, esas olarak taklitçilikten, taklitçiliğin her çeşidinden kurtulma davasıdır. O günün şartlarında Batı taklitçiliği denmişse, bu, iktidarda onların olmasındandır. Bugün ise iktidar ve muktedir olanlar, güya Batı taklitçiliğine karşı olan diğer taklitçiler… Sen Batı taklitçiliğine karşıyım diyerek iktidar oldun ama yerine başka bir taklitçilik ikame etmekten öteye geçemedin. Kültürel olarak iktidar olamadık diyorlar ya, sebebi de burada…
Biz Batı taklitçiliğine karşıyız evet ama çok daha şiddetli olarak kendi öz değerlerimizin taklit ve istismarına ve böylece kullanılan mefhumların içlerinin boşaltılarak hiç kimsenin yapamayacağı tonda idraklerin iğdiş edilmesine karşıyız. Bu millete yapılacak en büyük kötülük idrakleri iğdiş etmektir ki, kendilerinden öncekilerin esas buğzedilmesi gereken yönleri olarak, İslâm’a düşman oluşları veya dış yüz inkılâpları değil, idrakleri iğdiş etmiş olmaları işaretlenmişti.
Adalet, şeyleri yerine koymaktır ki, gerçekleşmediği yerde madde ve ruh cinayetleri alır başını gider…