SAVAŞ LİDERLE VERİLİR
Alâaddin Bâki AYTEMİZ
Savaş liderle verilir. Lider, önde giden demektir. Lider olacağım diye onca çaba ve emek verdikten, oy istedikten ve makama geldikten sonra, zor zamanı görünce önde gitmek yerine, başkalarını liderliğe davet etmek… Hem de bizzat düşmanı davet etmek… Düşmana, “bize düşman olmayı bırak da, bize, sana karşı liderlik et!” demek… Bu nasıl bir akıldır? Bu akıldakileri lider belleyenler nereden türemiştir?
Sağlık Bakanı Koca, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Şifa Hastanesi’nin bahçesinde bulunan ambulans konvoyuna düzenlediği saldırıya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İçinde hastalar ve yaralılar olan ambulanslar saldırıya uğradı. Uluslararası toplumun harekete geçmesi için daha fazla ne olmalı?” diyerek, kendilerinin harekete geçmeyeceklerini, lider olarak uluslararası toplumun harekete geçmesini beklediklerini bir kez daha itiraf etmiş oldu.
Uluslararası toplum harekete geçmeliymiş…
Siz iktidar değil misiniz? Hani atarlanıyordunuz, “bir gece ansızın geliriz bak ha!” diye… O gece hangi gece? O gecenin gelmiş olması için daha fazla ne kadar katliam yapmalı İsrail?
Sizin harekete geçmeniz gerekmiyor mu?
Bakan Bey! Biz, “Mehmetçik Gazze’ye!” de demiyoruz.
İsrail’e karşı askerî yaptırım ve müdahale zaten sizin çapınızı aşar da…
Aslında kendini dev gösteren bir cüce olarak, kendi çapınızda bir şey yapabilirsiniz belki…
Mesela İsrail’le diplomatik ilişkileri sonlandırmak gibi. bakın birçok ülke bugün bunu yapıyor, hem de müslüman olmadıkları halde. İnsanlık onuru adına. Kimi müslüman ülkeler savaş ilân etti, Yemen gibi. Kimisi savaş yetkisi aldı. Kimisi de İsrail’le normalleşmeyi suç saydı. Biz ne yaptık? Adamlar elçilerini kendileri çekti, siz ise hâlâ diplomatik ilişkileri bitirdik diyemediniz, diyemiyorsunuz.
Ticarî olarak bir şey yapabilirsiniz mesela. İsrail’le ticareti kesebilirsiniz. Diyebilirisniz ki, “ben kardeşlerimi öldürenlere akaryakıt satmam, aracılık da etmem, o akaryakıtı savaş araçlarında kullanıp kardeşlerimizi öldürüyorsunuz, yiyecek satmam, başka şeyler de satmam. Yere batsın sizden kazanacağım para!”… Evet bunu diyenbilirsiniz, ama diyemiyorsunuz…
Kürecik kapatılabilir…
İncirlik kapatılabilir…
NATO’dan çıkılabilir…
Ama hiçbirine esilmiyor. Bir şeyler yapması gereken kendileri değilmiş gibi Uluslar arası toplumun merhametine sığınıyorlar. Aman efendim, Uluslar arası toplum dediği de malûm ki, Amerika ve kuklası Avrupa’nın başı çektiği katiller. Zaten katliamın baş destekçisi bunlar. Katiller merhamete gelecek de… Katillerden merhamet dilenen acziyete bak!
Aman koltuklar gitmesin; davanız bu değil mi?
Hani ya İHA yapıyordunuz, SİHA yapıyordunuz, dünya önünüzde titriyordu, korkuyordu? Uçak gemisi bile yapmıştınız?
Adamlar orada tünellerde ürettikerli roketlerle, patlayıcılarla savaşıyor…
Demek ki iş kemmiyette değil, keyfiyetteymiş. Bir kez daha anladık mı?
Mesele silâhta değil, onu kullanan “el”deymiş…
Evet, kemmiyetlerin de bir keyfiyeti vardır ama işi sadece kemmiyetten ibaret görenlerin ve bunu keyfiyet davası güdenlere karşı bir üstünlük iddiasıyla ortaya serenlerin hali de ortada.
Biz bu hakikatleri anlatmaya çalışarak itiraz ettikçe, “hiç mi iyi şey yapmadı?” diyenler, nerede o yaptıkları iyi şeyler? Neden işe yaraması gereken zamanda işe yaramıyor o iyi şeyler, ortalıkta yoklar? Yani bunların anlaşılması için ille bunca mazlumun kanının dökülmesi mi gerekiyordu? O yaptı denilen iyi şeyler esasın örtülmesi için kullanılıyordu ve şimdi şehidlerin, mazlumların kanları yırtıyor bu perdeyi. Hepiniz mesûlsünüz.
Yani mesele AKP değil aslında, AKP üzerinden bu milletin cüceleştirilmesi, büyük oynama potansiyelinin heba edilmesinde. Milletin iğdiş edilmesinde…
Büyük oynayacak mıyız?
O zaman büyük oynayacak ruhlar lâzım bize.
O da kemmiyet cümbüşlerinde bulunmaz.
O ruhlar, “en küçük çaplarda bile doğru politika” ilkesinin gereğini kim yerine getiriyorsa, oradadır.
Güneş, ceketimizin astarında, dışarda birileri o güneşi getirmeyecek. İbda ruhunu şahsında parıldatanın alnında parlıyor o güneş…
Ne demişti Kumandan?
Hedefi en şaşmaz istikamet bilgisiyle kim gösteriyorsa lider odur!
Kumandanla kıyas edecek bir mükemmellik aramıyoruz yani, içimizde en iyisi kimse, o… Şuuru en açık olan, en mükemmeli yani mücadeleyi taşıyan kadro olma keyfiyetini temsil edendir.
“Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap”…
Hatırladınız mı Üstad’ı?
Kendilerini dev gösteren cüceler için söylemişti hani?
Mesele pazarlıksızlık meselesidir kısacası.
“Ama falan olmasın da!” diye pazarlıklı olanlarla olmaz.
Mevcudun içinde bu işe kim en münasipse, o olacak.
İş bilenin, kılıç kuşananın.
Kim bu işi biliyor veya bilmiyor, kim kılıcı kuşanmaya korkuyor ve çekiniyor…
Kimde sahtelerin peşine takılıyor…
Savaş geldi ve herşey savaş meydanında belli olacak.
Savaş liderle verilir ve o lider de şuurla kendini ifade eden, aksiyonu hedeflendirendir.