CANAVARA “BİN KESİK”LE ÖLÜM
Ayhan SÖNMEZ
Ukrayna’da devam eden Batı-Rusya savaşının bu kavşak noktasında tartışılmaz gerçekler şunlardır:
İmparatorluk ve onun Avrupalı vasalları, Ukrayna vekil ordularının üç farklı versiyonunu kullanarak Rusya’yı zayıflatmak için nafile bir teşebbüste bulunarak, fazlalıklarının neredeyse tamamını ve operasyonel savaş araçlarının önemli bir kısmını harcadılar.
Her biri art arda NATO silâhlarıyla daha kapsamlı şekilde silâhlandırılmış üç ordu sistematik olarak Rusya tarafından yok edildi. Ve kalıntılar artık çoğunlukla “savaşma becerisi olmayan” birimlere indirgenmiş durumda.
Ukrayna’nın erkek nüfusunun mühim bir kısmı bu aptalca teşebbüse harcandı. Kiev hükümeti, kendi saflarındaki boşlukları doldurmak için umutsuzca, ürkütücü seviyelerde zorunlu askerlik uygulamasına başvurdu.
Bu savaşta Ukrayna davasını benimseyen ve bu davayı destekleyenler, saflarının artık inkâr edilemez şekilde berheva olmasına rağmen, Ukraynalıların yine de Rusya’ya karşı ciddi bir stratejik üstünlük kurduklarını iddia etmeye devam ediyorlar.
Gülünç derecede fahiş ve tamamen hayalî Rus kayıp rakamları kendinden emin bir şekilde aktarılıyor. Ve bu yenilmiş kuvvetin komuta sığınağından, artık aşina olduğumuz nakaratını duyuyoruz:
“Keşke yüz F-16’mız, bin yeni nesil ATACMS füzemiz, beşyüz daha fazla seyir füzemiz, beşyüz Abrams tankımız, beşyüz daha fazla M-777 ve HIMARS ve beş milyon top mermimiz olsaydı Rusları Moskova’ya geri püskürtebilirdik. Noel’e kadar. Ya da en azından bahara kadar. Yahut da kesinlikle en geç gelecek yaza kadar. Ama buna ŞİMDİ ihtiyacımız var!”
Ve şimdi buna ihtiyaç duymalarının nedeni, NATO’nun Ukrayna’da bir araya getirmeyi başardığı bu üçüncü ordunun, ilk ikisinden daha kapsamlı bir şekilde dağıtılmış olmasıdır.
Bu arada, kendisine ölümcül bir yara açmayı hayal edenlerin aziz kuruntularının tam tersine, Rusya neredeyse askerî, siyasî ve hatta iktisadî her anlamlı ölçüye göre, artık iki yıl öncesine göre çok daha güçlü.
İnsanlar gözlerini kapatabilir, ellerini kulaklarına bastırabilir ve istedikleri kadar “na na na na na” diye bağırabilirler ama artık kolayca fark edilebilen bu gerçeği değiştiremezler.
“Rusya yer alamadı; Ukrayna’yı fethedemediler. Rusya zayıf.”
Onlar sadece “savaşın nesnesi”ni anlamıyorlar .
Savaşın amacı düşmanınızın ordusunu yok etmektir. Diğer tüm stratejik hedefler bu temel prensibe dayanmaktadır. Toprak elde etmek sonraki işler cümlesinden…
Ve, Rusların Temmuz 2022’ye kadar Ukrayna’daki “Tüm Vekil Orduların Anası”nı metodik olarak mahvetmesinden beri, bu savaştaki Rus stratejisi, taktikleri ve operasyonel sonuçları hayranlık uyandıracak ve gelecek nesiller için askerî tarihçiler tarafından incelenecek.
Zamanın şu vakti söz konusu olduğunda, kendi topraklarında, komşu denizlerde ve altında ve kontrol alanlarının üzerindeki havada savaşan Rus silâhlı kuvvetleri, dünyada en güçlü ve savaşta en muhkem askerî güç.
Avrupa, Londra ve Washington’daki askerî akılların önemli bir bölümünün bunun doğru olduğunu bildiği de giderek daha açık hale geliyor. En azından onları Rusya’ya karşı savaştan çekilme ve bu hususta baskı yapmaya yetecek ölçüde. Ukrayna’nın kaçınılmaz akıbeti buna zorluyor.
Evet, kibirlerinin esiri olarak, Rusları “ateşkese” ve ardından Ukrayna’nın bir kısmının NATO’ ya dahil olacak şekilde bölünmesine ikna edebileceklerine inanıyorlar. Moskova’nın bu tuzağa düşmeyeceği umulur. Ateşkes, asla şimdi değil.
Ukrayna’daki savaşın sonuçlanmasının şartlarını Ruslar dikte edecek ve hızla gerileyen imparatorluğun beceriksiz efendileri, bunu kendi halklarının gözünde “stratejik bir zafer” olarak göstermeye çalışmak zorunda kalacak.
Dünyanın geri kalanına gelince, çoğu gerçekte ne olduğunu görebiliyor. İstatistik sayfasını okuyabilirler ve imparatorluğun kilden ayaklarında büyüyen çatlakları görebilirler.
“Fakat bekle! Şimdi buraya bakın! Yepyeni bir savaş sürüyor; yok edilmesi gereken yepyeni bir dizi ‘kötü adam’.”
Ve böylece dikkat eksikliği olan Batı vatandaşları, görev bilinciyle bakışlarını Gazze, Lübnan, Suriye ve Irak’taki ve evet, gerekirse “kötü” adamlar kontrolündeki İran’a dikti.
“Bakın!.. Güçlü Donanmamızı ve yılmaz deniz piyadelerimizi gönderiyoruz! Ah, bir de o yepyeni F-35’ler!.. (Görünmezler, biliyorsunuz.) Kötüler arasında ‘özgürlük ve demokrasiyi’ yaymamızı izleyin. Ve binlerce ton yüksek patlayıcının Gazze’nin yoğun nüfuslu şehir alanlarında meydana getirdiği olumsuzluklara dair görüntüler konusunda endişelenmeyin. Sonuçta bebeklerin kafalarını keserek (!) bunu hak ettiler. Onlar, onlara yaşatmayı seçtiğimiz her şeyi hak ediyor. Bunu unutma. Sadece biz seçilmiş insanlarız. Biz vazgeçilmez milletiz.”
İmparatorluğun başka bir düğümü, tüm diyarda şok edici derecede sınırlı silâh stokları olduğu ortaya çıktı ve hâlâ hızla tükeniyor.
Ancak endişelenmeyin, Wall Street’in borçlu ekonomistleri bize şunu hatırlatıyor:
“Malî türevlerin devasa ticaretinden para kazanmak, maddî şeyler üretip satmaktan çok daha kolay ve ânında kârlı. Yumuşak, bakımlı ellerimizi temiz tutacağız ve ihtiyacımız olan şeyleri yapmaları için barbar dünyasının yıkanmamış kitlelerini işe alacağız ve sonra onlara yeni basılmış senetlerle ödeme yapacağız. Bu mükemmel bir dolandırıcılık ve onlarca yıldır işe yarıyor. Onlarca yıl daha işe yarayacak.”
Bu arada Çin gemi inşa etmeye, ABD Hazine borçlarını atmaya ve altın almaya devam ediyor.
İmparatorluğun dev heykeli binlerce kesik nedeniyle zayıf bir şekilde kan kaybediyor ve çok geçmeden tökezleyip çamura düşecek, burada kır hayvanları ve havadaki kuşların kemikleri tamamen ayıklanana kadar leşle ziyafet çekecek.