TÜRKBİNER’İN TV5’DEKİ AÇIKLAMALARININ METNİ

ADIMLAR Fikir-Kültür-Siyaset Platformu Sözcüsü, Gönüldaşımız Cem TÜRKBİNER’in, 9 Eylül 2014 Salı günü konuk olduğu TV5 Televizyonu’nda “Günden Yansıyanlar” programının sunucusu Kadir Öztürk’e yaptığı açıklamalar: Kadir Öztürk: Günden Yansıyanlar’da gündemi konuşuyoruz. Elbette ki Türkiye’nin birçok gündemi var. Hem uluslararası gündem, hem de Türkiye’nin farklı gündemleri. Yalnız bizim biraz daha özel olarak tutup çektiğimiz gündemlerden bir tanesi düşünceyle ilgili. Özellikle 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerle ilgili hassasiyetimiz TV5 ekranlarını takip edenler tarafından biliniyor. Bu anlamda Salih İzzet Erdiş, kamuoyunun bildiği, sizin bildiğiniz adla Salih Mirzabeyoğlu ile ilgili geçtiğimiz günlerde, yaklaşık iki ay önce -49 gün önce- bir tahliye kararı çıkmıştı: “Yeniden yargılanma”… 16 yıl aradan sonra “yeniden yargılama kararı” çıkmış Salih Mirzabeyoğlu’nun kendisi de tahliye edilmişti Bolu’dan. Biz de bunlarla ilgili gelişmeleri sizlere aktarmıştık sürekli olarak. Yalnız dün kendisiyle ilgili, kendisinin de dâhil olduğu başka bir dava ile ilgili bir infaz, daha doğrusu tutuklama kararı çıktı. “İnfazın devamı” ile ilgili bir karar çıktı. Bu konuyu bu bölümde konuşacağız… Değerli bir konuğumuzla birlikte… Adımlar Fikir-Kültür-Siyaset Platformu Sözcüsü Cem Türkbiner şu ânda konuğumuz… Hoş geldiniz. Cem Türkbiner: Hoş bulduk. Kadir Öztürk: Teşekkür ediyoruz. Kolaylıklar diliyoruz. Cem Türkbiner: Biz teşekkür ederiz. Kadir Öztürk: Salih İzzet Erdiş… Salih Mirzabeyoğlu dediğimiz zaman biraz daha net bir şekilde kamuoyu, izleyicilerimiz hatırlayacaktır… Dünkü kararla ilgili -hemen başlayalım- düzeltilmesi gereken bir nokta var. Kamuoyuna yansıdığı şekliyle. Bununla birlikte başlayalım… Evet buyurun. Cem Türkbiner: Evet, bugün özellikle gazetelerdeki haberde bir düzeltme yapmamız gerekiyor. Salih Mirzabeyoğlu’nun iki tane davası var. Bu “yeniden yargılama”, yani tahliye edildiği, serbest bırakıldığı… Kadir Öztürk: 49 gün önce. Cem Türkbiner: 49 gün önce serbest bırakıldığı davası ana davası… Metris’te 1999 yılının sonlarındaki isyan davasının karşılığı olarak tutuklama kararı çıktı. Bu iki dava birbirinden farklı… Yani yeniden yargılama kararı verilen ana davasının bir karşılığı olarak çıkmadı bu tutuklama kararı. Onu düzeltmek istiyorum. Kadir Öztürk: Yani iki farklı dava var. Cem Türkbiner: İki farklı dava var. Kadir Öztürk: Kamuoyunda böyle bir yanlış bilgi var. Mesela hemen önümde birkaç haber var. Mesela deniyor ki, “daha önce infazın durdurulması kararı alan mahkeme, tekrar infazın devamına karar verdi.” Bu doğru değil diyorsunuz. Cem Türkbiner: Aslında şöyle; o metin doğru ama Salih Mirzabeyoğlu’nun serbest bırakıldığı davanın değil. Yani Salih Mirzabeyoğlu iki davasından da “yeniden yargılama” aldı… Şimdi aslında mevzuu gelmişken, o garabeti belirtmek istiyorum… Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bu “İsyan Davası”na bakıyor. Metris Cezaevi’ndeki “İsyan Davası”na bakıyor; 1999’daki. Bu mahkeme, Salih Mirzabeyoğlu ve yaklaşık 60 küsur insanın –İbdacının– oradaki isyan davasına “yeniden yargılama kararı” verdi. Yeniden yargılama kararını bir üst mahkeme olan 4. Ağır Ceza kabul etti ama onun uhdesinde olmamasına rağmen tutuklu olarak devam etmesini istedi… Şimdi, “yeniden yargılama” şu demek: Daha önce verilmiş kararda bir hata olabilir, bu dosya yeniden gözden geçirilsin… Bu da bir sürece yayılıyor tabii; üç ay, beş ay, bir sene, artık neyse… “Ama siz o sürede tutuklu kalın. Karar sizin lehinize gelişirse de, artık tazminat filan, bir şekilde…” Böyle komik, garabet bir durum söz konusu şu ân. Kadir Öztürk: Hukuken kabul edilemeyen bir şey. Avukatların yaptığı açıklamalar ortada. Cem Türkbiner: Tabiî ki! Kabul edilemeyecek bir şey. Yani, tekrar edeyim; “yeniden yargılama” demek daha evvelki yargının ötesinde yeni bulguların çıktığını, yani kararın hukukiliğinin tartışmaya açıldığı bir durumu belirtir. Şimdi böyle bir durumda tekrar tutuklama… Bu sadece Salih Mirzabeyoğlu’nu değil, 30 küsur İbdacıyı da etkileyen bir durum… Kadir Öztürk: Şu ânda tutukluluğu devam eden kişiler… Cem Türkbiner: Tutukluluğu devam eden de var, dışarıda olan da var… Şöyle ki, bu verilen ceza yaklaşık 16 aylık bir infaz süresini öngörüyor. Şimdi bu çıkan yeni kanunlarla son 12 ayı zaten “denetimli serbestlik”te geçiriyorsunuz. 4 aylık bir ceza yatarı olmasına rağmen boyundan çok büyük bir şeye sebep oluyor. Şu ân cezaevinde olan, misal olsun diye söylüyorum, Cemil Şahin gönüldaşımız var. Normalde 2 sene sonra tahliyesi gerçekleşecekken, bu ceza onaylandığı takdirde, daha evvelki cezasından infazı yandığı için 2033’e kadar cezası uzuyor. Yani 4 aylık bir ceza, size 10-15 yıl gibi bir süreyle geri dönebiliyor. Çünkü İbdacıların genelde, cezaevi yatmış olanlarının hepsi şartlı tahliye durumunda olduğu için, benzer suçtan geldiği için… 4 aylık bir ceza ama karşılığı 10 sene 15 sene gibi bir şeye gelebiliyor. Kadir Öztürk: Böyle bir durum da olabilir, diyorsunuz? Cem Türkbiner: Böyle bir durum da olabilir… Tabii bu davayı biraz açmak gerekirse; 28 Şubat zihniyetine sahip insanların cezaevindeki Müslümanlara silahlı askerlerle yaptığı bir saldırıydı. Bugün “Metris İsyanı” diye geçiyor davada ama size saldırıyorlar, duvarlara delikler açıyorlar. Oradan namluları sokup ateş ediyorlar içeriye. Meselâ bu stüdyoyu bir cezaevi düşünün; duvarlardan böyle… Siz de kendinizi savunuyorsunuz. Ondan dava açılıyor, “yangın çıkardılar” filan… Tabii bizim orada şehidimiz de var, yaralılarımız da var. Keza Bandırma Cezaevi Davası da aynı şekilde… “28 Şubat’la hesaplaşıldığı” sürekli, bu son 10 yıldır, 12 yıldır hükümetin en esaslı söylemlerinden biridir. Kadir Öztürk: Kamuoyunda böyle bir algı oluşturuluyor. Cem Türkbiner: Oluşturuluyor… Bu aslında işte o hükümetin samimiyet sınavı oluyor. Çünkü o 28 Şubat dönemine denk gelen, o havanın estiği bir dönemde oldu bu hadiseler… Kadir Öztürk: Bütün bu hukuksuzluklar o dönemde yaşandı. Ve hep de 28 Şubat dönemindeki zihniyet. Cem Türkbiner: Tabii. Kadir Öztürk: O zihniyetin kendi düşüncelerine aykırı kişileri, böylece baskı altında tutması. Bunun sonuçlarından bir tanesi Salih Mirzabeyoğlu ve arkadaşlarının davası diyelim. Cem Türkbiner: Evet… Yani Salih Mirzabeyoğlu’nun demin bahsettiğim ana davası da aynı. O dava çok konuşuldu. Burada kısaca tekrar edersek; dava dosyası, hangi hukukçu bakarsa baksın gülümseyerek karşıladığı bir mevzu… Bu davanın hukuk tekniği açısından bu kadar söyleyebiliyoruz. Lakin bu ülkede yaşadığınız zaman, hukukun işleyişine dair, bu ülke insanlarının kahir ekseriyeti hukukî işleyişe dair bir fikir ve bilgi sahibi olmak zorunda oluyor zaten. Özellikle sizin birtakım toplumsal davalarınız, buna dair ne varsa. Bunun için ülke vatandaşlarının çoğu hukukçu oluyor. Aslında “hukukçu” da değil de, adli işleyişin nasıl garabetlerle, nasıl komedilerle döndüğünü gören bir uzman olarak yetişebiliyorsunuz. Bilmiyorum, ben size bir soru sorsam: “Siz artık bir şeye hayret edebiliyor musunuz bu ülkede?” Biz artık etmiyoruz. Kadir Öztürk: Normal mi geliyor artık bu tür kararlar? Cem Türkbiner: Yani hayret mekanizmamız alınmış, yerine hukuk yerleştirilmiş insanların ülkesi burası. Bir şeye hayret edemiyoruz yani. Öyle bir durum… Kadir Öztürk: “28 Şubat’la yüzleşemiyoruz!” diyorsunuz. Bu kararlar bunu gösteriyor. Cem Türkbiner: 28 Şubat’ı nasıl anlamlandırdığınızla alâkalı bir şey bu. Bunu ülkedeki İslâmî hayat tarzına karşı bir hareket olarak görürseniz, Salih Mirzabeyoğlu ve İbdacıların davası en üst sıralarda yer alır, en üst sırada yer alır -sıralarda değil!- Çünkü bizatihi Salih Mirzabeyoğlu ve İbdacılara yapılan şey, hani onların İslâmî söylemlerinden farklı bir şey değil. Tamamen ona karşılık yapılmış bir şey. Bunun yanında bir sürü mağduriyetten bahsedilebilir; “başörtüsü” mağduriyetinden bahsedilebilir. Bir şekilde onlar ortadan kaldırılıyor… Tabii siyasette şu da var; birtakım “pişmanlıklar”ın, –birtakım “kandırılmalar”ın diyelim parantez içinde–, karşılığı amelle, işle gösterilmeli. Meselâ –bunu bir misal olarak vereyim– hükümet Ergenekon davalarında gösterdiği tutumu daha sonra değiştirdiği zaman, Ergenekon’daki tutukluları salıvererek oradaki fikir değişikliğini… Kadir Öztürk: Fiilen gösterdi. Cem Türkbiner: Fiilen göstermiş oldu. Şimdi bu da onun samimiyet sınavı; eğer gerçekten 28 Şubat’la ilgili bir sıkıntısı varsa, onunla bir hesaplaşması varsa, Salih Mirzabeyoğlu ve İbdacıların davası da fiil şeklinde gösterilmesi gereken bir durum. Yani, hukukun siyasallaşması noktasında konuşulabilecek bir mevzu değil bu. Çünkü bu zaten hayret edilecek bir şey olmadığı için… Belki dünyanın başka ülkelerinde çok büyük tartışmalara sebeb olabilir. Hani Başbakan’ın buradan bir şeye müdahil olması, oradan başkasının başka bir şeye müdahil olması… İşte komutanların gidip mahkeme ziyaret etmeleri filan, bizde tabiî şeyler kabul edildiği için onun üzerine konuşuyoruz… Bir de, bu siyasi irade, kendi aleyhine dönebilecek şekildeki hukuki hamleleri bertaraf etmiştir. İyisini kötüsünü söylemiyorum; tesbit için söylüyorum. Hakan Fidan Olayı misal olabilir. Kadir Öztürk: Kişiye özel düzenleme yapıldı. Cem Türkbiner: E benim de buradan hadiseye bakarken, siyasi iradeyi sorumlu tutmam kadar tabiî bir şey yok. Şimdi bazı yerlerde hâkim için “paralel yapının son golü” tarzında haberler yapılmıştı. Kadir Öztürk: Onunla ilgili ne söylersiniz? Cem Türkbiner: Şunu söylemek isterim, hâkimlik bir makam meselesi. Hâkim, bir adam, yani isim söylememize gerek yok. Şimdi bu adam bir görev ifa ediyor. Türk Milleti adına; zaten öyle yazar kararlarında. Bir görev ifa ediyor. Şimdi bu hâkim özel hayatında Risale-i Nur mu okuyordur, poker mi oynuyordur? Oradakini buraya yansıtması da siyasi iradenin problemidir, yürütmenin bir problemidir. Eğer öyle bir durum varsa. Hâkimin dünya görüşü, önüne gelen dosyada kararını etkiliyorsa, hayat tarzı etkiliyorsa, o da yürütmenin bir problemidir. Ben böyle bir durumda tek tek hâkim isimlerini arayıp davamı haykıramayacağıma göre, benim sorumlu tutacağım yapının siyasi irade olması tabiîdir. Ama dediğim gibi, zaten bu hukukun siyasallaşması diye tabir edilen şey o kadar bedahet ifade eder olmuş ki… Bunun karşılığı olarak cezaevinde olan herkesten bahsediyorum. Yani adli suçtan diğerlerine; burada hiçbirini ayırmıyorum, sol davadan da olabilir, başka davalardan da olabilir… Eğer hukukun siyasallaşması, zaten siyasi irade tarafından teslim edilen bir şeyse bunun karşılığı, aslında davaların hepsinin yeniden görülmesidir. Hatta bu sadece cezaevlerinde yatan insanlarla değil, salıverilen insanlarla ilgilidir de. Kadir Öztürk: Bu son tartışmalar, tabiî ki bütün bunları gündeme getiriyor. Yargıtay tarafından onanmış kararlarda bile artık bir geriye dönüş söz konusu. Balyoz Davası bunların en önemli örneği. Yargıtay tarafından onaylandığı hâlde tekrar bir iade-i itibar süreci yaşıyoruz şu ânda. Cem Türkbiner: Orada zaten hadiseler halledile halledile gitti. Çünkü ilk Ergenekon tutuklularının çıkmasını sağlayan düzenleme Balyozcuları etkilemiyordu. Çünkü Yargıtay onayı vardı. Sonra Yargıtay onayı engeli de kaldırıldı. Tarihini tam hatırlayamıyorum ama Yargıtay onayının hemen öncesi bir tarihle sınırlandırıldı. Çünkü geriye doğru götürdüğünüz zaman 80 Eylül olayları bile işin içine girecekti. Ama bu garabet, bizzat şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından bile teslim edilen bir şeyken, konuşuluyorken, bunun karşılığı büyük bir hukuk reformudur o zaman. Dediğim gibi; onlar kendi yakınlarını teslim etmedikleri sisteme Müslümanları teslim etmekte bir beis görmemektedirler. Kadir Öztürk: Bu çok önemli; en son söylediğiniz şey çok önemli. Son zamanlardaki tartışmaları nasıl karşılıyorsunuz? Hukuk tartışmalarını? Tabiî ki bu hukuk tartışmaları içerisinde bu tür… Garabet de diyebiliriz artık dünkü çıkan karara. Nasıl karşılıyorsun bir aydın olarak, bir entelektüel olarak? Bu tür olaylar ve hukuktaki bu tartışmalar? Cem Türkbiner: Başta dediklerim üzerinden devam edeyim. Bir kere hayret edemiyoruz artık. Sürekli ülkede bu tür şeylerle karşılaşmaya bir alışkanlık geliştirdik artık. Kadir Öztürk: Bağışıklık kazandık. Cem Türkbiner: Bağışıklık kazandık. Fakat bizim bağışıklık kazanmamız, bu masada konuşmamız; birtakım fikirler beyan edebiliriz, birtakım görüşler beyan edebiliriz. Ama insanların hayatları söz konusu. İşte Salih Mirzabeyoğlu; 16 yılı aşkın bir süre cezaevinde yattı. Şöyle söyleyeyim; birtakım hadiseler oluyor yurtiçinde veya dünyada. Siyasi irade bazen bu hadiselere İslâmî söylemle karşılık veriyor, İslâmî hassasiyetleri ön plâna çıkartmış kitlelerin desteğini kazanmak için bunu yapıyor. Ben şimdi “Müslüman” demeyeceğim, çünkü halkın zaten hemen hemen tamamı Müslüman. Ama özellikle kendi oy verenleri ve potansiyeli noktasında… Şimdi sizin, karşılaştığınız eşya ve hadiseye hangi dünya görüşüyle baktığınızla alâkalı bir şey bu. Eğer İslâmî bir görüşle bakıyorsanız bu hadiselere, bazı hadiselere, işte örnek verebilirim; Gezi gibi meselâ. Hemen İslâmî söylemler ön plâna çıkıyor. Dediğim gibi, İslâmî hassasiyete sahip insanların desteğini çekebilmek için. Ama böyle bir durumda Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ve İbdacıların İslâmi duruşları tartışılabilir bir şey değil. Hattâ, nisbet edilen şeyler noktasında bütün bir Türkiye Cumhuriyeti’nde İslâm davasında çok büyük bir yer kaplayan; en büyük yeri kaplayan, Üstad Necip Fazıl’la başlayan bir dava. “İbdacılara da o zaman İslâmî hassasiyetle yaklaşılsın!” diyebilirim… Kadir Öztürk: Çifte standart uygulanmasın diyorsunuz. Cem Türkbiner: Buralar, işte dediğim gibi bu tip yerler samimiyet testi. 28 Şubat için samimiyet testi. 28 Şubat’ı nasıl mânâlandırıyorsanız. İslâm’a karşı saldırı olarak mânâlandırdıklarına da misal verdim. Bazen konuşurken de öyle mânâlandırabiliyorlar. Zaten bugün halkın desteği de, aslında 28 Şubat döneminde İslâm’a yapılan baskının bir neticesi değil mi? Bunu herkes biliyor. Kadir Öztürk: Ama bunun fiilen gösterilmesi lâzım diyorsunuz. Bu çok önemli, simge bir isim, simge bir dava. Dolayısıyla “samimiyetinizi burada görelim,” diyorsunuz. Cem Türkbiner: Tabiî ki… İBDA yerli bir dava. Hani “Anadolu’nun Ruhu” deriz, “Anadoluculuk” diye ifâde ederiz. Hattâ Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsında da aynı şekilde ifâde edebiliriz… Meselâ ben bir şeye de dikkat ettim; 1991 yılında 1. Körfez Savaşı’nda, bizim literatürde “1. Panik Operasyonu” diye anılan bir operasyon olmuştu: Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve yakını birkaç İbdacıyı, bir panikle işkenceye ve oradan da cezaevine aldıkları. Çünkü bu Amerika ve Batılı ülkeler ittifakının Irak Savaşı’nı başlattığı ve özellikle İbdacıların önderliğinde halkın çok güçlü bir tepki gösterdiği bir dönemdi. Şimdi geçen gün, bu NATO’daki görüşmeler, bu 3. küçük Irak Seferi gibi –bir de 2003’teki var çünkü– yahut bu onun bir devamı süreç olarak… Kadir Öztürk: IŞİD ile ilgili alınan kararı söylüyorsunuz. Cem Türkbiner: Evet. Şimdi tam da yine onun üstüne İbdacıların birçoğunu etkileyen böyle bir kararın gelmesini de manidar bulduğumuzu söyleyelim. Çünkü bu duruma en güçlü tepkiyi verecek olan da İbdacılardı. Çünkü IŞİD meselesi değil o; Irak’ta halledilmemiş bir mesele var. Zaten IŞİD de o yüzden orada. IŞİD başka bir şeyin konusu da, IŞİD de dense, oradaki Sünni Arapların yok edilememesine cevaben tekrar toparlanıp saldırmaları şeklinde görüyorum ben bu NATO Toplantısı’nı. Aslında “öyle görüyorum” derken zaten ifâdeleri de o yönde. Gizli bir şey söylemiyorum. Tam da o sırada bu kararların denk gelmesini manidar gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Kadir Öztürk: Yani “bu tür kararlar bunlarla bağlantılıdır,” diyorsunuz bir anlamda. Çünkü birbiriyle örtüşüyor. Cem Türkbiner: Tabii… Bir de tarihten misal getirdim; fikrim güçlendi herhâlde. 91’den de örnek getirdim. Kadir Öztürk: Öyle oldu… Peki, bu süreçte neler öngörüyorsunuz Mirzabeyoğlu davasıyla ilgili? Tekrar tutuklanması ve “tekrar cezaevi yolu göründü” şeklinde manşetler atıldı. Bununla ilgili neler söylersiniz? Cem Türkbiner: Şöyle bir şey diyebilirim: Salih Mirzabeyoğlu’nun daha evvel uzun yatmış olmasından dolayı… Hukukta “mahsup” diye bir tabir var. Bu yeni gelen ceza da yatarı fazla olan bir ceza olmadığı için Salih Mirzabeyoğlu’nun özelinde bu dava mahsup edilerek, uzun yatmışlığı göz önünde tutularak Salih Mirzabeyoğlu cezaevine alınmaya da bilir. “Alınmaya da bilir” diyorum, alına da bilir anlamı çıkıyor bundan. Fakat bizim platformumuzun Genel Yayın Yönetmeni Ali Osman Zor ve diğer birçok gönüldaşın, dediğim gibi bazısının cezalarına 10-15 sene ekleyecek derecede yük getirecek bu. Buna da sessiz kalmayacağımızı belirtmek isterim buradan. Zaten Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliye edilmesi İbdacıların, birçok aydının, gazetecilerin, sizlerin, herkesin dâhil olduğu bir mevzu. Yani artık cezevinde tutulması imkânsız hâle gelmişti. Ki, hukukun zaten kamu vicdanına bakan bir yönü de var. Şimdi tekrar bunun üzerine bu tip kararların çıkması, infiallere de sebeb olabilir. Özellikle kendi açımızdan söyleyelim, biz buna sessiz kalmayacağız! Bunu da belirtmek isterim. Kadir Öztürk: Sessiz de kalınmaması lâzım. Cem Türkbiner: Tabiî! Kadir Öztürk: Çünkü sonuçta bizim konuştuğumuz bütün şey, Mirzabeyoğlu denince akla “düşünce” geliyor. Yani “düşünce”den bahsediyoruz biz. Nasıl diyelim? Fiilden bahsetmiyoruz, “düşünce”den bahsediyoruz. “Düşünce”nin yargılanması ve hapse atılmasından bahsediyoruz, öyle değil mi? O aslında en fazla acı veren durum. Cem Türkbiner: Aslında biz hadiseyi böyle konuşuyoruz ama fiil plânında da konuşabiliriz. Şöyle: Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun o hukuk, adalet dağıttığını iddia edenlere söylediği bir şey vardır geçmişte: “Siz kendi hukukunuza uyun!” Şimdi siz bir hukuk belirtiyorsunuz, ben de buna muhatap olan bir vatandaş olarak bakıyorum. Benim de belli bir dünya görüşüm var, kendime bir hareket alanı belirliyorum. Şimdi hukukun “içinde” kalma niyeti olan bir insan üzerinden konuşuyorum bunu, illâ isimler üzerinden değil. Şimdi ben böyle yapıyorum, bu sefer benim karşımdaki adam niyet okuyuculuğa giriyor. Salih Mirzabeyoğlu’nun dosyasında “olsa olsa budur” diye bir şey var. Diyor ki, “eşyanın tabiatı gereği, lidersiz olamayacağına göre.” Şimdi, aşina olanlar bilirler, bir hukuk metninde böyle bir şey söz konusu olamaz. Kadir Öztürk: Evhamlar üzerinden hazırlanmış olan davalar. Cem Türkbiner: Yani fiiller üzerinden dahi hadiseye bakılsa. İdam cezası aldı Salih Mirzabeyoğlu. Daha sonra ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi cezası. O dönem Meclis onaylasa, idam edilme durumu vardı yani. Kadir Öztürk: Peki, benzer şekilde içeride olanlardan bahsettiniz. Onlarla ilgili durum nedir? Onların da yakınları var, eşleri dostları var. Bu anlamda onlarla ilgili hukuki durum nedir? Cem Türkbiner: Salih Mirzabeyoğlu’nun cezaevinden çıkarıldığı ana davasının sonucu bunda çok etkili bir şey. Meselâ, siz bir fiilde bulunduğunuz zaman bunu katlayan şey, bunun bir örgüt adına yapılmış olması. Şimdi eğer, örgüt üyeliği üzerinden aldığı ceza iptal edilirse Salih Mirzabeyoğlu’nun, birçok gönüldaşın; içerideki veya dışarıdaki birçok İbdacının aldığı cezalar da aslında çok aşağılara çekilecek. Çünkü ben buradan şu bardağı alıp gitsem, –misal olarak söylüyorum– bunun cezası bir yılsa, ben bunu alıp gittikten sonra mahkemede benim bunu “şunun adına” alıp gittiğim söylendiği zaman onun cezası on yıl oluyor. Aynı fiilin… Gerçi bu yeni bir “paket”ten bahsediliyor: “terör üyeliği”, “örgüt üyeliği” ifadelerinin kaldırılacağından… Açıkçası bunlarla çok ilgili cezaevlerindeki arkadaşların durumu… Tabii bizim, cezaevlerinde 20 seneyi aşkındır yatan kardeşlerimiz de var. Başka davalardan yatan insanlar da var. İllâ ben İBDA özelinde bu hadiseyi konuşmak istemiyorum. Birçok açıdan, sağdan soldan cezaevlerinde yatan birçok insan var. Birçok hukuksuzluk var ülkede! Kadir Öztürk: Bakalım onlar nasıl bir seyir takip edecek. Son olarak ne söylemek istersiniz bir dakika içerisinde toparlamak gerekirse? Cem Türkbiner: Yani söylediklerim etrafında… Siyasi iradeyi biz sorumlu görüyoruz. “28 Şubat’la hesaplaşma” gibi konularda olsun, “yeni Türkiye”, “inşa” gibi kelimeler etrafında olsun. Gerçekten bu tip söylemlerinde samimilerse, bunu iş ve eserle göstermelerini bekliyoruz. Kadir Öztürk: “Yeni Türkiye” bu olmamalı, diyorsunuz? Cem Türkbiner: Tabiî ki!.. Bizim, en azından kendi bakış açımızdan, hadise budur! Kadir Öztürk: “Hadise budur” diyorsunuz. Çok teşekkür ediyoruz. Cem Türkbiner: Ben teşekkür ediyorum. Kadir Öztürk: Dediğimiz gibi önemli bir dava ve simge bir isim. Ve “28 Şubat’la yüzleşildiği”ni söylediğimiz bir ortamda bu tür kararların konuşulması bile aslında hangi noktada olduğumuzu gösteriyor… Kolaylıklar diliyoruz efendim, vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkürler… Cem Türkbiner, Adımlar Fikir, Kültür,Siyaset Platformu Sözcüsü. Kendisinin Mirzabeyoğlu Davası’yla ilgili, Salih İzzet Erdiş ile ilgili düşüncelerini aldık… Son olarak buyurun. Cem Türkbiner: Yarın saat 14.00’da Çağlayan Adliyesi önünde bu mevzu ile ilgili basın açıklaması olacak bizim Platformumuzun. Kadir Öztürk: Yarın 14.00’da. Cem Türkbiner: Yarın saat 14.00’da. İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nin önünde. Onu da buradan duyurmak isterim. Kadir Öztürk: Çok teşekkür ediyoruz, kolaylıklar diliyoruz. Cem Türkbiner’di konuğumuz. Bugünkü “Günden Yansıyanlar”ın da bu şekilde sonuna geldik. Yayında ve yapımda emeği geçen tüm ekip arkadaşlarım adına hepinizi Allah’a emanet ediyorum.