AKP, BÜYÜK KÜRDİSTAN’I KURDURURKEN
“Büyük Akıl”lar, “Dış Güçler” ortalığı karıştırdıkça karıştırıyor. AKP ise, bu işlerde hiçbir günahı yok, masum kuzucuk rollerinde. Dönmüşler millete, şikâyet üzerine şikâyette bulunuyorlar: “Büyük Akıl var, dış güç var, ah aahhh, hani olmayaydı ya bu büyük akıl, dış güç, karıştırmayaydı ortalığı, ben gül gibi yapmasını biliyorum ama…”
Kim o büyük akıl, dış güç?
Amerika.
O Amerika değil miydi ki sizi BOP Eşbaşkanı olarak görevlendiren? Siz değil miydiniz, “BOP’ta bize görev verildi, BOP içinde Diyarbakır’ı yıldız yapacağız!” diyen.
Demediniz mi?
Yıllar boyu bunun için çalışmadınız mı?
Ve aslında hâlâ da çalışmıyor musunuz?
Sanki bu işin gideceği yerin Büyük Kürdistan denilen, güneyimize yeni bir Siyonist duvar çekilmesi olduğunu söyleyen biz değiliz ve bunu söyleyen bize komplocu ve Türkiye’nin büyümesini istemeyenler diye saldıranlar kendileri değilmiş gibi, Bakan Nurettin Canikli çıkmış, “IŞİD bir araç; amaç, Suriye’den Irak’tan, Türkiye’den bir parça ve ‘Büyük Kürdistan’ dizaynı” diye ahkâm kesmeye başlamış.
Sonra da, Kuzey Irak‘la petrol anlaşmasına değinen Canikli “Petrol anlaşması ile her yıl 10 ile 20 milyar Dolar’lık bir kaynak sağlıyoruz. Lozan’da kaybettiğimiz haklarımızı bugün bu anlaşma ile büyük oranda telafi ettik” diye konuşmuş.
İşte “Büyük Kürdistan”a karşı gibi olunarak, Büyük Kürdistan böyle kurulur. Lozan’da kaybettiklerimizi kazanmışız. Büyük Kürdistan dediğiniz Yeni İsrail, Barzani ihanetini kendisine zemin yapıyorken, sana da bunun finansmanı sağlamak için bölgenin petrolünü almak düşüyordu. Bu gün iki kuruş ucuza petrol almakla aslında tam da sana biçilen rolü oynuyor ve bu ihaneti millete güzel gösterebilmek için de, “bakın, petrolü ucuza alıyoruz, Lozan’da kaybettiğimiz hakları geri aldık!” edebiyatı yapıyorsun. Yani büyük akıl sana bunu yaptırıyor yine. Kısa dönemde kazanç gibi gözüken bu durum, uzun dönemde bindiğin dalı kesmek, vatanı satmış olmaktan başka bir mânâyı haiz değil.
“Büyük Kürdistan” denilen şeyin oluşmasını gerçekten istemiyorsan, “Büyük Akıl” diye şikâyet ettiğin Amerika’nın bölgedeki en büyük işbirlikçisi Barzani ihanetine, etnik Kürtçü ihanetine hayat hakkı vermeyeceksin. Barzani’nin Irak ve dolayısıyla İslam milletinden çaldığı petrolü satarak güçlenmesine müsaade etmeyecek, bunu yapınca da, “petrolü üç kuruş ucuza aldım” diye sevindirik olmayacak, bunu da Lozan’da kaybettiğimiz hakları geri alıyoruz zannetmeyeceksin.
Hem sonra, Ayn-el Arab’a Peşmerge’nin geçmesine yol veren siz değil misiniz? Ayn-el Arab’ın işbirlikçi Kürtçülüğün elinde kalması, Büyük Kürdistan dediğin “İkinci İsrail” projesi için hayatî önemi haizken, peşmergelerin geçişine izin vermekle, düşmanın için gerekli can suyunu kendi elinle verdiğinin ya farkında değilsin veya düpedüz ihanet içindesin ve bizleri de ahmak yerine koymaya çalışıyorsun. Son tahlilde ahmaklık ve ihanetin her ikisi de düşmana hizmet kapısına çıkan şeyler.
“Yanlış”a yanlış deyip, yanlışı yapmaya devam etmek, ihanetin daniskası. Bunun adı artık “mürre – avcı kekliği” olmaktır. “Düşmandan kaçın, tehlikeden kaçın!” diyerek, milleti tam da düşmanın kuruduğu tuzağa çekmektir. Düşman için en faydalı mürreler de düşmana karşı en çok yaygarayı yapandır elbette. Ki, onlar ne kadar çok düşmana karşı gözükürse, etrafına o kadar çok keklik toplayıp tuzağa o kadar fazla kekliğin düşmesine yol açarlar.
Burada ölçü, istikamet bilgisi, yani sistemdir. Sistemli ve sisteme bağlı mücadele olmazsa, mücadele adına edilen lâflar, mücadele ediyoruz diye gösterilen gayretler, avcı kekliği olmaya çıkar. Meseleye “sistem şuuru” ile bakılmadığı müddetçe, avcı kekliklerinin canhıraş bağırışları çok kişiyi tuzağa düşürmeye ve düşmanın kucağına oturtmaya devam edecektir. Sistem şuuru ile meseleye yanaşmadıkları halde düşmanla mücadele adına bize benzer sesler çıkartanlar, bize benzer tavır sergileyenler, bizi düşmana yem etmek isteyen art niyetli hainlerdir.
A Baki Aytemiz
ADIMLAR