Nihat Genç Yine Bombaladı

Nihat Genç Yine Bombaladı

Yazılarında öfke ve mizahı ustalıkla kaynaştıran muhalif yazar Nihat Genç, Oda Tv’de bugün yayınlanan TANRI KRAL başlıklı yazısında yine iktidar yandaşlarını ve Tayyip Erdoğan zihniyetini topa tuttu. Genç, yazısına bir anısıyla başlıyor:

“Ankara’ya ilk geldiğim günlerde Karadenizli bir inşaatçının evinde misafirim, malum bu oturmalı klozet tuvaletler sonradan alışkanlık oldu, insanlar ağız tadıyla ıkınamadıkları için üstüne dahi çıkardı, neyse, evin tuvaletine girdim, bir tuhaflık var, yan yana iki tane tuvalet, biri oturmalı klozet, diğeri çömelmeli eski usul hela, ancak helanın deliği yok kör, sadece ayak yerleri var.

Yahu, burada ne güzel klozet var bir de yanına bu helayı niye yapmışsın üstelik deliği yok.

İnşaatçı ağbi, eski usül helayı göstererek: ‘burda ıkınayrum’ (klozeti göstererek) ‘burda .ıçayrum.’

Özal Demirel Tansu dönemlerinde liberal ve yandaş İslamcı yazarlar fazlasıyla ‘ıkınmış’ olmalılar, Tayyip döneminde nihayet ne ala gönülleri rahat huzur huşu içinde lokum kıvamında büklüm büklüm döktürmeye başladılar.”

 

PKK açılımının destekçisi liberal ve sözde İslâmcı yazarlar da Nihat Genç’in sert üslubundan nasibini aldı.

 

“Gül diye Tayyip kılı koklayan nurlu ufuklu sümüklü yazıları bir yana, Tayyip bey PKK’yla anlaştıktan sonra, dağın eşkiyası teröristleri dahi, aşkla vecdle duayla hatimle bağırlarına bastılar, bilmem Bektaşi’nin mezar taşına koyduğu yuhh borusunu nereye taksak.

Daha düne kadar PKK kellesiyle sobalarını yakıyorlardı. Tayyip’in çözüm sürecine girmesiyle PKK’yı barış ve demokrasi büfelerine toz bezi dilleriyle cilalayıp, aman kırılmasın cici biblo gibi koymaya başladılar. (…)

 

Anlamaya anlamaya geçiştirdiler, domuz dövüşü gibi şimdi arkadan sürttürerek  ‘süreci’ işte böyle sürdürüyorlar.

Analar ağlamasın deyip laf kalabalığına gargaraya getirdikleri her şey ülkenin başına bela oldu. İşte PKK yol ortasında hain diye kendi adamını infaz ediyor, CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu, idamlara karşı değil mi, PKK’nın keyfi istedi diye öldürülen bu insanların hukuku devleti milletvekili gazetecisi hiç yok mu?

Öldürdükleri insanların cesetleri yol ortasında, insan hakları hukuk diye sallayıp tutuyorlardı, o cesedi oradan kaldıracak hiç kimse yok mu? O yerde yatan sahipsiz cesedin hiç mi ülkesi hukuku hakkı yok.

Kahpece vurulan o gencin üstüne bir demet çiçek ne de bir süslü bayrak koyun demiyor kimse, bir köpek leşi olsa gelir kaldırır insan.”

 

Nihat Genç, liberallik ve İslâmcılık iddiasındaki yandaş çevrelerin bütün bu yaşananlar karşısındaki başını kuma gömme tavrını da oldukça ilginç bir fıkrayla örneklendiriyor:

“Sebebini biliyorum, anlatayım.

 

Eşkıya köyü basınca köylü korkudan eşeğin altına saklanmış.

O sırada eşek de o meşhur malum değneğini(!) sallıyor, eşkıya köylüye, -eşeğin (şeyiyle) (…) ne yapıyorsun burada?

Köylü korkudan titreyerek: ‘Allah seni inandırsın agam buraya saklanmadan önce değnek(!) bu kadar uzun değildi…’

PKK değneği tam da liberalinin İslamcısının çözüm çözüm diye korkup saklandıkları yere uzatmış da uzatmış.

Ne diyelim çözümlerinin bahtları da uzun olsun değnekleri de, afiyet şeker olsun.

Ah akil adamlar ah liberal bozuntuları ah İslamcı yalakalar, demokles’in kılıcını bilirdik, elinizde gazlı fener barışın ışığını mı arıyorsunuz altınızda pirinç karyola üstünüzde PKK’nın değneği, çok mu heves ettiniz.”

 

Nihat Genç, yazısının son bölümünde bu defa Ak-Saray vesilesiyle Tayyip Erdoğan’ın çıkar çevreleri tarafından bir Tanrı-Kral durumuna getirilmesini aynı sert üslupla bombalıyor:

“Hiç hesap vermeyecekler hiç sigaya çekilmeyecekler hiç yüzlerine tükürülmeyecek sanki ölümsüzmüşler gibi yazmalarının sebebi bu: Tayyip yoksa biz de yokuz. Yanisi bu yoksul halkın hasırı kilimi beyleri kesmemiş, eşeğin altına bir de kaydırmalı tekerlekli somya çekmişler, ittirince kaçıp gidersin.

Yine de Tayyip öncesi bu kadar zıvanadan çıkmış yazacak gücü bulamıyorlardı, Tayyip’le tam anlamıyla ‘ölümsüzlük’ iksiri içmiş gibi, hatta mitolojik tanrılar gibi freskolar bulutlar arasından konuşmaya başladılar, ne yazıyorlar sormayın çılgın Engin Ardıç ironisi yazılar: ‘kelle başa şimşir tarak oldu mu .arak’, bu büyük zekalar kralların başına taçlar saraylar kuruyor. (…)

 

Ya Tayyip’e inanacaksınız, ya da başka tür bir inanç, Diyanet Vakfı kitapları dışında kalmadı.

İnsan 12 yılda bir defa şakadan olsun eleştirir, hani dostluğuna geyiğine, nerde o bir anlık deli yürek, suskunluktan daha büyük bir yatırım kaldı mı bu dünyada?

Sağlıklı insan için psikolojik devamlılık diye bir şey var, diyelim mahallemizin delisi, düğünde de aynı surat cenazede de aynı ifade, hiç değişmez, oysa insanın neşeli hüzünlü ifadeleri olayına durumuna havasına yerine göre değişir.

Karşımızdakiler gerçek bir deli, ifadeleri hiç değişmiyor, psikolojik devamlılıkları, psikolojik tutarlılıkları yok. (…)

Şimdi bugün ortalıkta hırsızlık var mı, var.

Ama hiç kimse bu hırsızlıklardan Tayyip’i sorumlu tutmuyor, yani, Tanrı gibi, yarattığı hırsızlıktan sorumlu değil, bu nedir?

Ak Saray’da sayenizde bir Tanrı-kral oturuyor!

Şimdi sarayında Tayyip bey altın gümüş tabaklarını bu zavallı kölelerin kuyruklarıyla duruluyor dilleriyle kuruluyor .ötleriyle ovalıyor, yalaya yalaya temizletiyor.”

 

ADIMLAR HABER

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et