KÖTÜ ŞİİRLERİ İÇİN DE VURUN!

KÖTÜ ŞİİRLERİ İÇİN DE VURUN!

Shakespeare’in eserlerinden birisinde bir halk isyanı sahnesi vardır. Öfkeli kalabalık “kahrolsun, hesap soracağız, kanı yerde kalmayacak” bağırışlarıyla ‘düşman’ ve ‘işbirlikçi’ ararken, şehrin kapısında olup bitenden habersiz bir adam beliriverir. Dönemin ünlü bir şairidir. Kalabalık onu tanır ve üstüne yürür:

-Kim bu?

-Şair filanca…

-Bu da onlardandı, hesap soralım.

-Evet, onlara övgüler yazardı, öldürelim.

-Paramparça edelim.

İsyancılar şairin üstüne çullanır ve vurmaya başlar. Bu esnada kalabalıktan bir başka ses yükselir:

-Kötü şiirleri için de vurun! Kötü şiirleri için de vurun!

Onca gürültü arasında yankılanan bu nida benim için bütün tirattan daha etkileyicidir. Hep merak ederim; Shakespeare incelemelerinde, şiir tartışmalarında, edebiyat polemiklerinde niçin bu cümlenin altı çizilmez, atıf yapılmaz?

 

Dil ve Anlayış Davası, Din ve Anlayış Davasıdır

Büyük siyasi cinayetlerin, insanlığımızı un ufak eden despotlukların, vatanı gayya kuyusuna atmanın yanında kötü şiirin lafı mı olur? Olur efendim, bal gibi olur. Kötü şiir ve kötü yazı, kötü düşüncenin tâ kendisidir. Şair bir dil kuyumcusu olmakla mükellef. Yazar da öyle… Som altına teneke karıştırmak, yerine göre düşüncenin kendisi demek olan dile en büyük suikasttır.

Salih Mirzabeyoğlu’nun “dil” bahsine dair yazmış olduğu eserini Dil ve Anlayış adıyla yayınlaması başlı başına bir inceleme mevzuu olabilir. Çünkü onun temel eserlerinden birisinin ismi de “anlayış” kelimesini ihtiva ediyor: “İslâm’a Muhatap Anlayış.” İki eseri bir arada düşünürsek: Din ve Anlayış… Dil ve Anlayış… Bozuk dille doğru anlayış, bozuk anlayışla doğru din olmaz.

Selim Gürselgil seneler evvel sormuştu: “Dinimizin düşmanlarının aynı zamanda dilimize düşman olması bir tesadüf mü?” Elbette değil. Platform sözcümüz sevgili Cem Türkbiner’in o çok değerli “Galatât” yazılarını incelerken, bu düşmanlığın şimdilerde yeni moda İslâmcılık eliyle yürüdüğünü görmemek ne mümkün? Dil bulanık olunca dinlerinin de bulanmasına şaşırmamalı. 1990’lı yıllarda moda olan uydurukça meraklısı neo-İslâmcı edebiyat dergilerinden türemiş yazar-çizer takımının şimdilerde bu iktidarın entelektüel yüzü olarak sahnede görünmesi asla tesadüf olamaz. Dil ve Anlayış davası, Din ve Anlayış davasıdır.

 

İnsan Soyu Yaşayacaksa, Bir Gün…

Shakespeare çok iyi niyetliymiş. Tarihte kalabalıklar kötü şiir yazıyor diye hiçbir şaire vurmadı. Ama Nef’î’den Nesimî’ye kadar iyi yazan maktul şairleri saymakla bitiremeyiz. Zindanlarda inim inim inletilenler de cabası… Fakat duâmız odur ki, insan soyu yaşayacaksa bir gün bütün olanlarla birlikte dilimizi paçavraya çeviren bu yağdanlık yazarların yakasına yapışılacak, gök kubbe şu seslerle yankılanacaktır:

-Kim bu?

-Yandaş yazar filânca…

-Bu da onlardandı, vatanı ve milleti parçalama plânı içinde olanlara övgüler düzer, haksızlık karşısında susmayan, muhalif olan herkesi karalar, ağız dolusu söverdi. Hesap soralım.

Bu hengâmede, bir vicdana sirayet etmiş, bir insan suretinde ete kemiğe bürünmüş kutsal Türkçe’nin haykırışı duyulur:

-Kötü yazıları için de vurun!

-Bozuk cümleleri için de vurun!

-Nokta için de!

-Virgül için de!

-Vurun!

Hakan YAMAN – 24.11.2016
ADIMLAR Dergisi

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: