ORTA DOĞU -3-
DOĞU VE BATI GERGEFİNDE ORTADOĞU
Güneşin battığı yere kadar gideceğiz,
Gittiğimiz her yer artık yurdumuzdur.
Mutlak Fikir-İslâm; sanat, ekonomi, siyaset, edebiyat, matematik ve benzeri bütün alanlarda insanlığa hizmet ve insanlara yardım etmek için Batı Hun kağanı Uldız–Yıldız Hanın dediği gibi güneşin battığı yere kadar gideceğiz. Gittiğimiz yerleri İslâm’ın prensiplerine uygun, ehl-i sünnete münasip mimariye bürümek için çalışacağız, çalışacağız ve durmaksızın çabalayacağız. Bu çabamız, çalakalem olacak olsa da bir önceki yazımızda değindiğimiz oksidantalizm kavramını izâh ve bizimle olan bağıntısı üzerinden değerlendirmelerimizi yapmaya çalışalım.
Oksidantalizm, şarkiyatçılık veya diğer adıyla oryantalizmin zıddı olarak, Batı dünyasını, bâtılı-küfrü, Mutlak Fikir mevziinden değerlendirmek, ölçülendirmek ve bir Türk çocuğu tarafından sistemleştirilen bulanık mantık disipliniyle, mesafe ayarlarını muhafaza ve sınıflandırma tekniği ile vurulması gereken noktalarını tespit etmenin mahareti olan disiplin dalı veya ilim şubesi diyebiliriz.
Oksidantalizm, özelde Batı dünyasını, genel mânâda bâtılı, Doğu kalbinin süzgecinden geçirebilme istidadı taşıyanlara has ve seçkin ruhlara özgü marifet alanı olduğunu hassaten belirtmeliyim.
Evet, bir insan, nasıl ki okyanus ve denizlerin derinliklerine dalabilmek için dalgıç elbisesi, palet ve oksijen tüpüne mecbur ise, Batı ve bâtılın karanlık dehlizlerinde kaybolmamak ve yolu şaşırmamak için de Kerim olan Allah’ın ikram ettiği ve “selim akıl” sahiplerinde tezahür eden aklî, kalbî ve ruhî mevhibeleri kazanmak mecburiyetindedir.
Oksidantalizm parkurunda yürümenin dayanılmaz cazibesi, sabredilmez çekiciliği kadar, yüksek riski, azami rizikosu olduğunu da unutmayalım.
Bizler, ilmin bu dalında yürüyebilmek için asgarî olarak; sır idraki, kelimelerin cemal yönüne isabetli hüküm, malumat ile bilgiyi ayırt edecek hassa, strateji ile taktiği fark edecek göz, fizik ile metafizik arasındaki farkındalık şuuru ve benzeri vahdaniyetçi erdemlerin elbiselerini giymeye ve suretlerine bürünmeye mecbur ve mahkûmuz.
Mutlak Fikir-İslâm, müessir eser-Allah Resûlü, Ehli Sünnet, Büyük Doğu-İBDA İdeolocya’sının ana unsurları değil de ışığı-yansıması hükmünde olan veya Allah’ın esma tecellilerinin gölgesi hükmünde olan bu mevhibeler göz önüne alınacak olursa, işin ne kadar girift, ne kadar çetin olduğu daha iyi anlaşılabilir. Oksidantalizm parkurunda yürümenin yüksek riski ve azami rizikosu ise imân közünün gölgesi olan bu mevhibe ve ahlakî tavırlar bulunmadığı takdirde Oksidantalizm parkurunda cirit atmanın sonu ecnebi hayranlığı, küfre yaltaklık, kâfir dalkavukluğu ve aziz Türk milletine ihanet etme hainliğiyle neticeleneceğidir.
Oksidantalizm’in yüksek riski ve azamî rizikosundan azade olan iki Allah kulundan birinin Allah Resûlü’nün kapısını süpüren mirimizin olması, bu ilim disiplininin azametini de göstermeye yetse gerek.
Sizlerden ricam, oksidantalizm rizikosundan azade olmayan bu yoksula dua buyurun; Allah yardım etsin.
Hazreti insan Salih MİRZABEYOĞLU’nun, “Batı fikir ve anlayışının uzandığı her yer Batı’dır!” tespitiyle, Batının-batılın gizli öznesini, mümin kalbinin ferasetiyle faş ettiğini-sobelediğini kaç kişi fark edebildi? Bilmiyorum. Malûmun ilamı olsa da bildiğiniz üzere yüzyılların getirdiği çöküşü ve çürümeyi durdurmakla beraber taarruz edebilme anlayışını kökleştirmek gibi çetin ve meşakkatli bir işi müesseseleştirmenin-kurumsallaştırmanın mücadelesini veren Mirimiz MİRZABEYOĞLUNA elimiz, dilimiz ve kalbimizle münadi olmalıyız diye inanıyorum. Dünyada Başyücelik, ahiret hazırlığımızda imân için güzele olan muhabbetimizi ve çirkine olan infialimizi sergilemiyorsak, kaleme yemin olsun, toprağın altı, üstünden hayırlıdır.
Yarın değil, hemen şimdi prensibimizle kalem münadi, sözcükler beyan, cümleler izâh için çabalasın ki rengimiz, çizgimiz ve safımız belli olsun.
Evet, takdir edersiniz ki kudretli ve şaşaalı günlerimiz çok geride kaldı. Allah Resûlüne ümmet olan bütün vatan sathı gibi Orta Doğu dediğimiz coğrafî alanın da yüz ile yüz elli yıla yakın bir süredir Batı fikir ve anlayışının uzandığı alanlar içine girdiği malûmunuzdur. Bu gerçeği görmemek ya ahmaklığın alameti veya Batının-bâtılın beşinci kol faaliyeti için çalışan hainlerin alametidir.
Allah’ın, merhamet tecellisi olarak Orta Doğu bölgesine art arda resuller ve nebiler gönderdiğini bilirsiniz. Her aklı başında insanın bildiği gibi bir coğrafyaya, bir kavme çokça peygamber gönderilmesinin hikmetlerinden birinin de peygamber gönderilen kavmin ıslah olmaması, emredilen yolda yürümemesi, inkâra ve isyana devam etmelerinden kaynaklandığını da muhakkak bilirsiniz.
Müessir Eser-Allah Resûlü’nün hürmetine, coğrafya olma hafifliğinden kurtularak vatan olma özelliği kazanan Orta Doğu, Emevî, Abbasî ve en son Osmanlı ile gâh iyi, gâh kötü yönetildiği dönemler olsa da sonuçta vatan olma özelliğini korudu. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte Orta Doğu’nun vatan olma hususiyetini yitirdiğini, Müessir Eser-Allah Resûlünden önceki coğrafî mânâsına rücu ettiğini söyleyebilirim.
Evet, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte vatan olma özelliğini yitiren Orta Doğu’nun, aziz Türk Milleti’nin bu bölgeden çekilmesinden sonra fitne, fesat, putperestlik, mânâ ve madde kıyıcılığı salgılayan mikroplara kuluçkalık eden rahim, nankör virüslerinin üretildiği laboratuar hükmüne girdiği malûmunuzdur.
Güncel olan Afrin operasyonu vesilesiyle bir tespitimizi beyan edelim, sonra bir hususa dikkat kesilelim. Nasıl ki Batı rejimlerinin esareti altında yaşayan Hıristiyan yurttaşlarımız ve mümin kardeşlerimize acıyor ve merhamet nazarıyla bakıyorsak, Orta Doğu coğrafyasını da Batı fikir ve anlayışına uygun olarak yöneten diktatörlerin ve totaliter rejimlerin esareti altında yaşayan, Müslüman Arap kardeşlerimize ve farklı inanç mensuplarına da acıyor ve merhamet nazarıyla bakıyoruz.
Evet, Orta Doğu coğrafyasının diktatör ve totaliter rejimleri, mümin olan Arap kardeşlerimizi sömürme ve ezme günâhlarına ek olarak, şimdi de yazılı ve görsel medya üzerinden yanıltıcı haber ve çarpık malûmat yönlendirmeleriyle mümin olan Arap kardeşlerimizi ve bölge ahalisini, Afrin operasyonu bahanesiyle aziz Türk Milleti’ne karşı kışkırttıklarının farkındayız ve görüyoruz. Türk düşmanı, Ehli Sünnet münkiri bu süflilere karşı Salih MİRZABEYOĞLUNUN, “Afrin kahramanlarına selam!” hitabına mazhar olan Mehmetçiklerimizi selamlayalım ki aşağılar aşağısı süfli yaklaşımlara karşı safımız ve tavrımız belli olsun.
Bildiğinizi hatırlatma vazifemin ardından, müsaadeniz ile kısa bir mola verelim. Kıssadan hissemizi alarak taarruza geçelim.
Bir eşek arısı sürüsü, bir bal arısına saldırdı. Onu yemek istiyorlardı. Bal arısı, “Her tarafta bu kadar bal ve tatlılar varken onları bırakıp da bana niçin musallat oluyorsunuz?” diye sordu.
Eşek arılarının lideri dedi ki: “Eğer o söylediğin tatlıysa onun hazinesi sensin, eğer baldan bahsediyorsan sen onun kaynağısın.”
Bal arısının aziz Türk milleti olduğu hususunda mutabık olduğumuz gibi Amerika, Batı/Fransa, İngiltere ve Almanya ile birlikte Orta Doğu diktatörleri ve totaliter rejimlerinin yönetici kliklerinin de eşek arısı sürüsü olduğunda da mutabık olduğumuza inanıyorum.
Evet, Orta Doğu coğrafyasını yöneten diktatörleri ve totaliter rejimlerini yönlendiren kliklerin aldığı kararların, rüzgâra göre değişen oportünist- fırsatçı yöneticilerinin fikir değiştirmeleri olarak değil büyük ve plânlı bir hareket ile küresel çete mensuplarına hizmet eden siyasî bir organizasyonun görevli uşakları olarak görmeliyiz.
Bu noktada büyük siyasî organizasyonların küresel-global mafya babaları olan Amerika ve Batı/Paris, Berlin, Londra merkezli despot rejimleri ile Batı fikir ve anlayışını temsil eden Orta Doğu yöneticilerine karşı “ne yapabiliriz?”, “neler yapılmalı?” gibi hususlara değineyim; kendi çapımda.
Emperyalist Amerika’ya diz çökertmek ve haddini bildirmek için zihinsel felç ve dumura uğratma formülü; Batı/Londra, Paris, Berlin için nokta atışı denklemi; Orta Doğu ülkeleri için hadım etme tekniği uygulandığı takdirde, bu haydut devletlerin ve azgın ülkelerin kesinlikle ve kesinlikle yola geleceklerine inanıyorum. Mola vermeden, nefes payı bırakmadan, ivedilikle izah etmeye çalışayım.
Zihinsel Felç ve Dumura Uğratma formülünün anlaşılabilmesi için öncelikle Amerika’yı yöneten organizasyon şemasını anlaşılır kılmaya çalışalım. Amerika, olağanüstü derecede donanımlı, algıları yüksek ve bütün bunlardan daha önemlisi Allah’ın “Mudil-Yoldan Çıkaran” esmasının tecelli ettiği 27 kişilik delalet çetesi tarafından sevk ve idare edilmektedir.
27 kişilik bu delalet çetesi, Amerika Kongre Meclisi’ni tiyatro salonu, ABD Başkanını ise bez bebek kuklası olarak görmektedir. Bu delalet çetesinin Graham Fuller, Paul Hanze, Huntington, Barnett, Fukayama gibilerden oluştuğunu, körler ülkesinin, sağır ve dilsizlerinden dahi işitebilirsiniz.
Bu Çetenin hemen altında ise aklın hile odalarından ders alan ve iblisin üfürdüğü yardım ile şeytanlığın uç sınırlarında gezen, toplumsal eğitimin çok çok üstünde ve kalburüstü yetiştirilmiş 300 ile 350 arasında elitist bir kesim bulunmaktadır. Taktikçi, programcı, teorisyen, hazırlayıcı sıfatı ile tabir edebileceğim bu ekiplerin hazırladığı plân, program ve hazırladıkları raporların çok detaylı olduğunu söyleyebiliriz.
300 ile 350 arasında olan ikinci derecedeki bu kalburüstü çetenin Amerika’yı ayakta tuttuğunu söylemek, abartı değil, gerçeğin fotoğraf karesidir. Bu elitist tabakayı anlaşılır kılmak için Binnendijik, Stuart Johnson, Coleman isimleri yazabilirim. Bu isimler, bir kısım okuyucu için bir mânâ ifade etmiyor olsa da meraklı gözlerin dikkatini çekecektir.
Evet, bu kısa veya uzun izâhtan sonra, formülümüzün açılımını yapalım.
Zihinsel Felç formülü: Aziz Türk milletine karşı kirli plânlar, alçak uygulamalar gerçekleştiren Amerika’yı terbiye etmek istiyorsak, Amerika’yı ayakta tutan 27 kişilik delalet çetesi ile 350 kişi arasındaki kalburüstü beyin takımı içinde olanlardan bazılarını öpmek mecburiyetindeyiz. Kartlar açık oynandığına göre rölans diyeyim ve öpmek derken gömmek maksadının anlaşılması gerektiğini özellikle belirteyim. Amerika, değil bir Türk çocuğuna bulaşmayı, güzel vatanımın kuyruğu kesik şirin köpeğine, tüyleri dökülmüş benekli sıpasına bile dokunamayacağını öğrensin; pratikte, sahada.
Dumura uğratma formülü; Lâtin Amerika başta olmak üzere gezegenin çeşitli yörelerinde organize edilecek siyasî, sosyal, sivil hareketler ile birlikte mecbur kalınırsa zihinsel felç yöntemiyle Amerika’nın yaptığı, yapacağı, yapmayı düşündüklerini boşa düşürücü ve aynı zamanda Amerika içyapısını çatışmaya sürükleyici hamleler ve organizasyonları desteklemek, moral ve motivasyon sağlamak mecburiyetindeyiz. Böylece Amerika’nın paranoyası, Ahbes rejimin sadakatini aşacak.
Nokta atışı denklemi: Batı/Fransa, İngiltere ve Almanya’yı terbiye etme denklemidir. Kıta Avrupası olan İngiltere ile Fransa’yı birbirine bağlayan Manş Tüneli ki denizi kirlettiği, çevreye zarar verdiği için bizim gibi gezegenin her yerinde bulunan çevre dostu ve temiz bir dünyada yaşamayı arzu edenlerin tepkisini çekmektedir. Çevre temizliği ve nefes alınabilir bir dünya için Manş Tünelini imha etmek isteyenleri, bilinçli görmezden gelmek için gözümüzü yummak ve sakıncalı gerçekleri açıkta bırakma denklemiyle terbiye edilebileceklerine inanıyorum. Sakıncalı gerçekleri açıkta bırakmaya, Manş Tünelinin mühendislik noksanlıkları ve zayıf noktalarını yayınlamak ve Manş tünelini vurmak isteyenlere cesaret aşısı yapmayı misal olarak verebiliriz. Bu denklem ile kıta Avrupası olan İngiltere ile kara Avrupası olan Fransa ve Almanya’nın ulaşım bağı kopacağı gibi Batı/İngiltere, Fransa ve Almanya da terbiye edilir.
Hadım etme tekniği; mümin Arap kardeşlerimize zulmeden ve sömüren, mümin olmayan yurttaşlarımızın da hayatını cehenneme çeviren, Batı fikir ve anlayışının Orta Doğu coğrafyasındaki temsilcileri olan zalim idareci ve yönetici kliklerini yola getirecek yollardan birinin de Hadım etme tekniği olduğuna inanıyorum.
Yarın değil, hemen şimdi prensibimizle, bu tavsiyeye değineyim.
Hadım etme tekniği: Mümin Arap kardeşlerimizin azılı düşmanı, kibir kumkuması zalim yöneticilerini yola getirmek için başta yönetici ve yetkililerinin kıymet verdiklerini misafir etmek öncelikli olmak üzere, oltayla yakalama, kedilere ciğer göstermek, yönetici alt kadroların egolarını gıdıklamak, yönetici guruplardan birine nüfuz ederek ittifak etme yöntemleri gibi usûllerle terbiye edilebileceklerini söyleyebilirim.
Yönetici guruplardan birine nüfuz ederek ittifak etme alt başlığı şıkkını, numune olarak izah edelim, diğerlerine bilahare değiniriz.
Orta Doğu ülkelerinden hedef alınan ülke içindeki gruplardan herhangi birine nüfuz ederek ittifak edilebilir. Bu sayede diğer guruplar bertaraf edilebilir. Bu şekilde ittifak yapılan gurup öne çıkartılırken diğerleri geriye atılabilir ki bu durumda hedef alınan ülkeyi kesinlikle ve kesinlikle istediğimiz tarzda yönlendirebiliriz. Hadım etme tekniğinin bu şıkkı için organizasyon gücü, ekonomik güç, hedef ülke içinde nüfuz edilecek grup tespiti, yönetme kabiliyetini taşmak ve tecrübeli olmak zarureti vardır.
Bu saydıklarımız Türkiye’de fazlasıyla var. 50 milyon Türk’ün yaşadığı Orta Doğu coğrafyasında yapılacak bu atılım, hedef alınan ülke içinde yöneticiler arası farklılaşmaları ve çatışmaları artırıp, guruplar arası uzlaşmaz durumu getirdiğinden dolayı destek arayışlarını Anadolu’da aramak zorunda kalacaklarına garanti verebilirim.
Hariciyeyi işgâl eden, Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere gammazı bordrolu diplomasi hainleri, bu yazdıklarımı çabucak efendilerinize iletin; Despot Batı rejimleri tarafından ezilen Hıristiyan yurttaşlarımızı kurtaracak kutlu kervan yola çıktı.
Allah Resûlü’nün buyruğu üzerine olması gereken ümmetçiliği değil de Fars emperyalizmi ile Ezher, Riyad ve Tahran emperyalizmini ümmetçilik adı altında pazarlayan kaba softa ve ham yobazlar hızlı gidin ve efendilerinize haber verin; diktatör ve totaliter Orta Doğu rejimlerinin esareti altında yaşayan müminleri kurtaracak kutlu kervan yola çıktı.
Takdir edersiniz ki Amerika ve Batı/Fransa, İngiltere, Almanya toplumları fikir ve sözlerine referans olarak filozof, sanatçı ve beşerî düşünürleri göstermektedir. Türkistan başta olmak üzere Orta Doğu halkları ve dünya üzerindeki tüm müminler ise fikir ve sözlerimize referans olarak peygamberleri ve Allah Resûlü’nün varisi olan velileri gösterdiğimizi ve kendimizi bu şekilde ifade ettiğimizi söyleyebilirim.
Bu kapsamda Amerika ve Batı’nın sanatçı, filozof ve düşünürlerini Mutlak Fikir-İslâm imbiğinden geçiren Rabbin hizmetkârı, Allah Resûlü’nün vekil harcı olan veli, yazılı eserleri ile çağımızın yaşayan tek mütefekkiri olan Salih MİRZABEYOĞLU tarafından dillendirilen İBDA fikrini ve Başyücelik teklifini referans almamdan daha doğal ne olabilir ki.
Bu satırları okuyan kıymetli gönüldaş ve değerli kardeşlerimden ricam, Afrin operasyonu ile etnik ve bölücü unsurlarla birlikte hareket eden cümle kâfirle mücadele eden Mehmetçiklerimiz ve Kızılelma ülküsü için mücadele eden güzel insanlarımıza, Allah aşkına, Resûl hürmetine dua etmenizi istirham ediyorum.
İnanıyorum ki sizler dua buyururken, biz de Kızılelma ülkümüz üzerine zihnî tefekkür, kalbî düşünceyle rabıta edelim.
Burhan Halit KOŞAN