SARI YELEKLİLERİN SINIF BİLİNCİ – Anastasia Colosimo

SARI YELEKLİLERİN SINIF BİLİNCİ – Anastasia Colosimo

TAKDİM:

Şüphesiz, insanlık tarihinin en mühim dönüm noktalarından birisi Büyük Fransız İhtilâlidir… Böylesine büyük bir aksiyona imza atan Fransız halkındaki muazzam “protesto ve direnme” kültürü mirası, Fransız halkının davranışlarını takip ederken daima göz önünde bulundurulması gereken bir husustur.

İşte bu sebepten ötürü “sarı yelekliler” hareketi ister istemez Fransız İhtilâlindeki işçi ve esnaftan oluşan en radikal insan grubu “sans culotte – külotsuzlar”ını çağrıştırıyor. Zaten protestocular da sık sık 1789 tarihine atıfta bulunuyorlar. “Sarı yelekliler hareketi”ni diğer protestolardan ayıran husus böyle bir “şuur altı müktesebatıyla” hareket eden bir kitle oluşu… Bu çerçevede FranceCulture.fr sitesinden çevirisini yaptığımız Anastasia Colosimo imzalı makaleyi dikkatlerinize sunuyoruz.

ADIMLAR Fransa

 

SARI YELEKLİLERİN SINIF BİLİNCİ
Anastasia Colosimo

Eğer coğrafyacı Christophe Guilluy tarafından düşünülmekte olan Çevre Fransa, Marksizm’in “sınıf” dediği şeye karşılık geliyorsa, o zaman sarı yelekler hareketi, bir yüzyıl boyunca Marksist düşünürler tarafından oluşumu incelenen bir olguya karşılık gelir: Sınıf bilinci.

 

ÇEVRE FRANSA

2004 yılında coğrafyacı Christophe Guilluy ve  Christophe Noyè  Fransa’da Yeni Sosyal Kırıklar Atlası isimli kitabı yayınlandı. İzin verirseniz 14 yıl önce yazılmış kitabın takdim bölümünden okuyalım: “Son yılların en çarpıcı olayı, belli şehirlerin merkezlerinin soylulaştırılması kadar yoksullaşması değildir. Toplumun üst katmanları şehirlerin kalbinde yoğunlaşmış, hatta eski işçi sınıfı mahallelerini kolonileştirmiştir. Bu ekonomik olarak gelişmiş alanlarda, her şey bu varlıklı nüfusun ihtiyaçlarına göre tasarlanmıştır: Çevre, taşıt  parkı, vergilendirme, vb. Aynı zamanda “yukarıdan gettolaşma”, politik ve kültürel alan tarafından göz ardı edilen, çoğunlukla çoğunlukta olan “çevre Fransa”yı çizer. Eskiden karşı çıkılan sosyal kategorileri, kırsal işçi, küçük çiftçi, alt düzey bir banliyö alt biriminin çalışanı ve banliyölerin işsizleri bugün aynı düşme duygusuna maruz kalmaktadır.”

 

“Periferik Fransa” kavramı büyük iddialarla literatüre girdi.

Yazarlar “yeni toplumsal kırılmalar”dan bahsetmişlerdi: Küreselleşmiş metropoller ve periferik Fransa arasında çizdikleri bölünmenin, Marksist şablondaki proloter kapitalist bölünmesinden daha yapıcı olduklarını anlamak gerekirdi. Onlara yeni sınıf mücadelesinde görünen, Rouen’deki küçük bir tüccar artık ceberrutların yanında değil. Farklı bir şekilde Paris’te yaşayan tanınmamış bir artist, artık hükmedilenler arasında değil.

 

Hareketli Seçmen

2004’ten günümüze kadar, coğrafyacıların gözünde ortaya çıkan bu çevre Fransa, esas olarak seçimler sırasında kamuoyunun dikkatini çekerek varlığını sürdürdü. 2005 Avrupa referandumunda HAYIR kazanmıştı, hükümet partilerinin yanı sıra ana medya, sol ve sağ EVET oyu kullanmak için çağrıda bulundu. Her iki başkanlık seçiminde politikaları oylamayı deneyen, bir tarafı ya da diğeri için sistematik olarak oy kullanmayan bu seçmen; 2007’de Nicolas Sarkozy’nin “daha fazlasını kazanmak için daha çok çalışmaya” muazzam bir şekilde tanıklık etti ve 2012’de François Hollande’ye oy vermeden önce hayal kırıklığına uğradı.

Her ne kadar seçmekten kaçınsa da veya aşırı uçlara oy vermeyi tercih etmese de, bu seçmen havuzunun bir kısmı 2017’de yeni bir aday olan Emmanuel Macron’a oy vermeyi tercih etti ve iki partiden hiçbirine onları bu kadar hayal kırıklığına uğratmadı… Özellikle de, birkaç günden beri, sarı yeleklerdeki harekete geçen bu insanlar.

 

Bilinçli Seçmen

Bu periferik Fransa’nın Marksizmin “sınıf” dediği şeye az çok karşılık geldiğini aklımızda tutarsak, sarı yelekler hareketi oluşumları bir yüzyıl boyunca Marksist düşünürler tarafından incelenen bir fenomene karşılık gelir: Sınıf bilinci. Gerçekten de, bir sınıf, ekonomist, sosyolog veya tarihçi gözünde nesnel bir şekilde var olabilir. Nesnel verilerle belirlenir, örneğin üretim sürecindeki yeri, bir gelir seviyesi, ikamet ettiği çevre vb. Fakat bir sınıf nesnel bir şekilde var olsa bile, sadece öznel olarak bir sınıf olarak göründüğünde, yani sınıf bilincini edindiğinde, politik bir aktör haline gelir.

O ânda kendini tanır, bir araya gelir, kendini organize eder, kavga eder, Bastilleri veya Kış Sarayını alır ve sınıf mücadelesi, ihtişamı ve acılarıyla ile gerçekleşir.

 

Saf, Grup, Organizasyon

Bir sınıfın oluşumu ve öz-farkındalık yaratma konusundaki en öğretici çalışmalarından biri, 1961’de yayımlanan Sartre’ın Diyalektik Aklın Eleştirisi’dir. Sartre, üç oluşum düzeyini birbirinden ayırır: Saf, grup, organizasyon. Saf; izole erkeklerin bir araya getirilmesidir; anonim, sosyal olarak durgun… Saf, bir otobüs durağında birbiriyle konuşmadan bekleyen anonim bir kalabalıktır. Saf, otobüsün durmasıyla veya fabrikadaki maaşla birlikte ortadan kalkar.

Fakat bir noktada, saf dayanılmaz bir hal alırsa, mesela otobüs geç kaldığı takdirde, insanlar birbirleriyle tanışırlar,  konuşurlar. Organize bir şekilde dayanışma içine girerler. Sartre’ın anlatımıyla saftan gruba hatta birleştirilmiş gruba giderler. Ayaklanma, isyan ve Bastill’in alınması. Ancak grup füzyonda sonsuza dek kalamaz. Otobüs durağındaki kalabalık isyan eder, ancak isyan sadece bir süreliğinedir. Yani, diziden füzyonda gruba geçtiğimiz gibi, Sartre’ın tabiriyle, gruptan organizasyona gidiyoruz. Liderler, sözcüler diğer unsurlar tayin edilir. Toplantılar planlanır. Bu noktada sosyal sınıf siyaset sahasında aktif hale gelir. Ancak bilindiği üzere organizasyon bürokratik taassup tarafından tehdit edilir. Bir sınıf, birleştirilmiş grubun kendisinin bilincine vardığı andan itibaren, mücadele etmesi zorunlu olduğu organizasyon tarafından ele geçirilme riskine karşı harekete geçmek zorundadır. Başka bir deyişle sarı yelekler için sorun daha yeni başlıyor.

Kaynak: FranceCulture.fr
Çeviri:
Adımlar Fransa

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: