“TÜRKİYE’Yİ YENİ ÇİN YAPACAĞIZ” EŞİTTİR “MODERN KÖLE OLACAKSINIZ”

“TÜRKİYE’Yİ YENİ ÇİN YAPACAĞIZ” EŞİTTİR “MODERN KÖLE OLACAKSINIZ”

“TÜRKİYE’Yİ YENİ ÇİN YAPACAĞIZ” EŞİTTİR
“MODERN KÖLE OLACAKSINIZ”
Ali ÖZSOY

DEVALÜASYONUN YENİ ADI REKABETÇİ KUR REJİMİ

Türk Lirası değer kaybettikçe sarayın ekonomi sorumlusu Damat Albayrak adeta mutlu oluyor. Gerekçesi de şu: “Rekabetçi kur rejimine geçiyoruz.”

Bir diğer iddia da şu. “TL rekabetçi kur rejimine geçtikçe, ihracatımız artıyor. Türkiye yeni Çin olacak.”

Önce ne kastediyorlar rekabetçi kur rejiminden açıklayalım.

“Rekabetçi kur rejimine geçiş” devalüasyonun yani TL’nin değerinin düşürülmesinin yeni adı. Eskiden “düzeltme”, “düzenleme” laflarıyla kesin bir dille reddedilen devalüasyon artık “rekabetçi kur” diye başarı öyküsü diye sunuluyor.

Peki milli parasının değerinin düşmesinden bir iktidar nedensevinir? Dünyanın her yerinde hükümetler parasının değerini korumak ve hattaartırmak ister. Bunun da nedeni basittir. Paranın değerinin düşmesi sadeceenflasyona yol açmaz aynı zamanda o ülkenin halkının da yoksullaşması demektir.

Dünyada halkının yoksullaşmasını bir başarı gibi sunan hata bunu bir ekonomi hedefi olarak ortaya koyan tek parti AKP’dir. Daha yoksul olmamız AKP için bir “başarı öyküsü” çünkü böylelikle “rekabetçi kur rejimine” geçmiş oluyormuşuz.

Damadın TL’nin yerlerde sürünmesine “rekabetçi” demesinin nedeni şu; çünkü bu nedenle Türkiye’de üretilen her şey daha ucuz olacak.

Örneğin Türkiye 100 dolara bir ürün satıyor. TL’nin değeriiki kat düşse aynı ürün 50 dolara satılacak. Çünkü işgücü TL üzerindenödeniyor. Pek çok diğer girdi de. Damadın teorisine göre de bu ürünün satışını iki katına çıkaracak çünküürün yabancı piyasalara daha ucuza gelecek. 

En az kayınpederinin “faizi düşük olursa enflasyon da düşer” şeklindeki muazzam teorisi kadar parlak (!) bir düşünce. Acaba kimse bunu düşünmemiş mi? Paramızı değerini düşürelim ki daha çok ihracat yapalım!!!

Doğru Türk Lirasının değeri düştükçe ve Türk ürünlerinin ve insanının “maliyeti” de yabancılar için düşüyor. Ve gerçekten de ucuza kapatıyorlar. İhracat bir miktar artıyor. Ama ticaret açığı yine de kapanmıyor. Çünkü akıllı damadımızın unuttuğu şu ki Türkiye iç piyasa için veya ihracat için üretirken pek çok kalemi de ithal etmek zorunda. Yani sadece işçimizi, mühendisi köle gibi çalıştırmayla maliyet düşmüyor çünkü sanayimiz dışa bağımlı. Pek çok hammadde, ara ürün ve makineyi ithal etmek zorundayız. Ayrıca en basit tüketim açısından dahi ithal ürünlere büyük bir ihtiyaç var. “Dolardan size ne?” diyen damadın partisi yüzünden Türkiye fasulye, pamuk, bezelye, mercimek tüketimi için bile dışa bağımlı. Demek ki paramızın değeri düştü yaşasın çok satacağız diye olay yok damat bey. Çünkü aynı düşük değerli parayla ithalat yapmaya çalışırken bu sefer çok daha zorlanacaksın.

Bu yüzden birileri damat beye iktisat fakültesinde birincisınıfın ilk haftalarında makro ekonomi dersinde gösterilen fiyat istikrarıhedefi konusunu anlatmalı. Eğer “paramızın değeri düştü yaşasın daha ucuza dahaçok mal satacağız” gibi cin fikirlilikler geçerli olsaydı makro ekonomikhedeflerden biri fiyat istikrarsızlığı olurdu gerçekten de. Ama öyle değil.Dünyada hiçbir ülke enflasyon istemez! Ve enflasyon dandik TÜİK anketlerindekisaçma bir rakam değildir damat bey.

TL DÜŞÜYOR AMAİHRACAT PATLAMIYOR

Ayrıca birileri damada iktisat fakültesinin birinci sınıfıbirinci döneminde öğretilen bir konuyu hatırlatmak zorunda bunun adı da esneklik.Talep yasasına göre bir ürün daha ucuz olursa daha çok talep edilir doğru amabir de fiyat esnekliği denen bir olgu vardır.

Bazı ürünlerin fiyatı esnektir. Örneğin damadın mantığıyla gidelim. TL yarı yarıya değersizleşse ve güya daha “rekabetçi” olsa, eskiden 100 dolara sattığımız ürünü yabancılar 50 dolara alacak.

Diyelim ki ürün 100 dolarken 10 tane satılıyordu. Ne yaptıgelir? 100 çarpı 10 yani 1000 dolar.

Ürün 50 dolara düştüğünde ise damadın hayal ettiği gibikadar büyük bir satış artışı olmaz. Hatta iki kat ucuz ürün iki kat fazla yani20 tane satılsa bile elde edilen gelir aynı yani 1000 dolar olur. Daha çokçalışıp, daha çok üretip daha az kazanmış oluruz.

Türkiye’de de şu anda aynen bunu yaşıyoruz. AKP tutturmuşbir türkü; TL’nin düşmesi ihracatımıza, sanayimize iyi geliyor. Ama bu yalan.İşte istatistikler:

1 Ocak 2013’te 1 ABD Doları 1,49 Türk Lirası değerindeymiş.

1 Ocak 2020’de 1 ABD Doları 4,52 Türk Lirası olmuş.

29 Eylül 2020 tarihinde ise 1 ABD Doları 7,81 TL’yefırlamış.

Yani 7 buçuk yılda ABD doları TL karşısında tam 5,2 katdeğer kazanmış. AKP’ye göre TL değer kaybedince ve Türkiye ucuzlayıncaihracatımızın patlaması gerekiyordu. Hemen bakalım.

2013’te  Türkiye’nintoplam ihracatı ürün ve hizmetler birlikte ele alındığında 207 milyar ABDDoları.

2019’a geldiğimizde ise Türkiye’nin toplam ihracatı sadece239 milyar ABD dolara çıkmış. Kaldı ki 2013 yılında ABD dolarının değerinindaha yüksek olduğunu (ABD’de de enflasyon var) dikkate aldığımızda 2013’teki207 milyarın 2019 fiyatlarında 230 milyar olduğunu görüyoruz.

Sadece ürünler dikkate alındığında ise ihracat 161 milyardansadece 181 milyara çıkmış.

Yani damat ve AKP göz göre göre yalan söylüyor. TL’nin 5 katdeğer kaybettiği bir dönemde ihracatımız hemen hemen hiç artmamış.

“TL’nin değeri düştükçe çok ürün satıp ticaret fazlasıyapacağız” teorisi de çökmüş. 2013’de ticaret açığımız 48,5 milyar dolarken2019’da 20,2 milyar dolar. Yani TL tarihinin en ucuz seviyesinde ama yine deticaret açığı ve cari açık vermeye devam ediyoruz. Çünkü sanayi üretimimizartmıyor daralıyor. Ayrıca ihracatımız yerinde sayarken ithalatımız hemen hemenhiç düşmüyor. Düşse bile ekonomik daralmadan dolayı düşüyor. İhracat canlanıncaithalat yine artıyor.

TÜRKİYE DÖRDÜNCÜDÜNYA OLUYOR

Peki ama TL’nin değeri düşüyorsa ve dünya piyasalarımıza tümürünlerimizi bu kadar ucuza satıyorsak neden ihracat artmıyor? Şundan. Evetürettiklerimiz ucuzladıkça talep artıyor ama miktar artışı fiyattaki düşüşükarşılamıyor. İlk örneğimize dönersek. 100 dolardan 10 tane ürün satarken şimdiTL beş kat değer kaybettiği için 20 dolardan belki 30 ürün satıyoruz ama yinede 400 TL’lik bir gelir kaybı oluyor.

Bu veriyi en iyi aşağıdaki grafikle verebiliriz. Bu grafikteTürkiye’nin yıllara göre yaptığı ihracatın kg fiyatı var. Basit bir veri.Yapılan ihracatı dolar bazında toplam miktarının ihracatın toplam kg olarakmiktarına bölüyorsunuz. Böylelikle 1 kg ihracat ettiğimizde kaç dolarkazandığımız ortaya çıkıyor. Teknolojik ürün satan ve zengin ülkelerde bu oranyüksek, ucuz ürün satan ve yoksul ülkelerde bu oran düşük.

Şimdi AKP’nin “rekabetçi kur politikası”, “ihracat devi olacağız” ve “Türkiye’yi Çin yapacağız” diye satmaya çalıştığı büyük yoksullaşmanın ortaya çıkardığı ihracat kg fiyatına bakalım.

2013 yılında Türkiye dışarıya sattığı her 1 kg için 1,54dolar kazanırken son 7 yıl boyunca her yıl bu miktar düşmüş ve en sonunda2019’da 1 kg için sadece 1,14 dolar olmuş.

Başka bir şekilde açıklayalım. 2019 yılında 159 milyar kgüretip sattığı zaman kazandığı miktar ile 2013 yılında 105 milyar kg kazandığımiktar 2013 dolar fiyatları üzerinden aynı.

Yani Türk insanı, Türk işçisi, Türk mühendisi, Türk köylüsü,Türk girişimcisi, Türk madenciliği, Türk tarımı, Türk sanayisi 2013 yılında 105milyon ton üretip kazandığını 2019’da aynı miktarda üretip kazanabilmek içintam 159 milyon ton üretmek zorunda. 1,5 kat daha fazla çalışmanın, 1,5 kat dahafazla yerli kaynağın, hammaddenin, ara ürününün, 1,5 kat fazla dış kaynağın ve1,5 kat daha fazla enerjinin, çevre kirliliğinin ve mesainin sonucu 6 yılönceyle aynı.

Çünkü AKP diyor ki “ucuz TL rekabetçidir”, “biz yeni Çin olacağız.” Ve böylelikle emperyalist ülkeler için vatanımız adeta ucuz amele pazarı ve kaynakları bedavaya kapatılan bir açık pazara çeviriyorlar. Bunun adı da “üretim devrimi” ve “yerli ve milli ekonomi” oluyor.

ÇİN’DEKİ TOPLAMAKAMPLARI TÜRKİYE’DE Mİ KURULACAK?

Kısacası Damat Albayrak’ın finansçı ağzıyla dünyapiyasalarına “anlattığı hikaye” kısaca şu. Türk insanı daha çok çalışacak ancakdaha az kazanacak. TL düştükçe Türkiye’nin ve ürünlerinin yabancı sermayeyemaliyeti düşmüş olacak. Bunun adı da “Yeni Çin” olmak olacak.

Çin koskoca bir kıtayı emek köleliği rejimiyle Batısermayesine açtı. Böylelikle “Çin mucizesi” gerçekleşti. Şimdi bütün Batısermayesi oradan çekilip Türkiye’ye akacak.

Damat bey ve kayınpederi de bir ellerinde kırbaç öbür ellerinde silah sömürge kâhyası gibi 80 milyonun sırtında “çalışın lan üretim ekonomisine geçiyoruz” diye Batı sermayesi için asayişi sağlayacak.

O zaman herhalde Çin’deki toplama kamplarını da yakında kurarlar. “Ekonomik başarı öyküsü” diye satılan paketin baş maddesi “insanlarımızı ucuz emek kaynağı olarak pazarlayacağız” gelir. “Ben Türkiye’yi pazarlamakla mükellefim” diyenler Türkiye’de özelleştirilecek, yabancılara satılacak, talan edilecek değer bırakmadıkları için 80 milyonun emeğini hatta en az 5 milyon Afgan, Türkmen, Özbek, Pakistanlı v.s. kaçak işçinin emeğini “pazarlamaya” çalışıyorlar.

TÜRKİYE ÇİN BİLEOLAMADAN HİNDİSTAN’A DÖNÜYOR

Çin küreselleşmeci kapitalizm postmodern faşist rejimine entipik örnek. Milyonlarca insanın yoksulluk ve açlık içinde yaşadığı bir ülkedesendika yasak, toplu sözleşme yasak, sosyal haklar yasak, siyasi muhalefetyasak, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı özgürlüğü hatta seyahat özgürlüğübile yasak. Çin tam bir emek cehennemi.

Peki yukarıdaki paragraftan Çin kelimesini çıkarın ve yerineAKP Türkiyesi’ni koyun. Yadırgadınız mı? Yadırgamadınız değil mi? Bir iki maddekalmış küçük farklar olarak. Orada sayılırız.

Eğer bir ülkenin halkı 6 yılda -o ülkenin resmi istatistikkurumunun yalan verilerine göre bile- %30 oranında yoksullaştıysa ve yine deinsanlar grev yapamıyorsa, sokağa çıkıp protesto yapamıyorlarsa, meydanlardolmuyorsa, bunun yerine hapishaneler doluyorsa…

Ve hapishane kapasitesi bu 6 yılda 3 katına çıkmasına rağmenyetersiz kalıyorsa…

Damat Bey ve AKP haklı “Yeni Çin” gibi bir şey oluyoruz. Amaorayı da ıskalıyoruz. Hindistan ve Afrika düzeyine yöneliyoruz.

Aşağıdaki grafik son 6 yılda Türkiye’de kişi başına düşengelirdeki düşüşü yansıtıyor. 2013 yılında 12 bin 500 dolar olan gelir 2019’da9000 dolara düştü. Ancak şunu da dikkate alalım. Dolar da değer kaybediyor.Yani 2019 yılındaki 9042 dolar 2005 yılındaki kişi başına 7384 dolardandeğersiz. Türkiye son 6 yılda 15 yıl geriye gitti, insanı 15 yıl yoksullaştı.Kaldı ki burada bu son 6 yılda TÜİK’in 2 kez hesaplama yöntemini değiştiripmilli geliri şişirdiğini de belirtelim.

Gerçekten de ekonominin siyaseti belirleyici olduğu birdöneme giriyoruz. AKP Türk insanını o kadar çok yoksullaştırıyor ki buradan yadiktatörlük çıkar ya da isyan. Şimdilik diktatörlük yolunda ilerliyoruz.

Türkiye’deki veriler yoksulluğu ve yoksullaşmamızı yansıtmakaçısından çok yanıltıcı. Aşağıdaki grafik anlamlı. Bir bilgisayar yazılımuzmanı Türkiye’de yıllık 9412 dolar kazanıyorken bu Batı’da 50 bin dolarınaltına düşmüyor. Türkiye’de iyi maaşlı bir mühendis Hindistan seviyesinden çokaz fazla gelir elde ediyor.

Diğer meslekler farklı değil. Türkiye’de bir profesör 1054euro maaş alıyor. Bu Avrupa’daki 12 ülkenin asgari ücretinden düşük. Biröğretmen sadece 500 euro ile 600 euro arasında maaş alıyor. Bu 5 ülke hariçAvrupa’daki bütün ülkelerin asgari ücretinin altında.

Daha hazini Türkiye’deki asgari ücret düzeyi. Bu şu anda 252euro. Ve dünyada hiçbir ülkede olmayan bir olgu. Türkiye’de aslında bu asgariücret değil adeta norm ücret. Çünkü çalışan nüfusun %43 asgari ücret alıyor. BuAvrupa’da hemen her ülkede %10’un altında. Asgari ücretin sadece %50 fazlasınıalanlarla birlikte Türkiye’de en düşük ücret kesiminde çalışanların oranı %71’eçıkıyor. Yani Türkiye’de çalışanların %71’i 3500 TL’nin yani 400 euronunaltında çalışıyor. Kaldı ki kaçak göçmen işçiler ve taşrada pek çok insanasgari ücretin çok daha altında bir ücretle çalışıyor.

Ve halkın, emeğin bunca yoksullaşmasına rağmen Damat Bey’inverdiği müjde gerçekleşmiyor. Yabancı sermaye gelip yatırım da yapmıyor. ÇünküTürkiye Dördüncü Dünya ülkesi, Afrika ülkesi gibi sömürülüyor.

DAHA HALKI NE KADARSOYACAKSINIZ?

Bir önceki veriye bakarsak her şey daha iyi anlaşılır.Japonya dış ticarette ürettiği her 1 kg başına 4 dolar kazanıyor. Almanya 3,7dolar kazanıyor. Güney Kore ise 2,54.

Bu yüksek oranlar bu ülkelerin sermaye ve teknoloji yoğunüretim yaptığı, katma değeri yüksek sanayi malları sattığını gösteriyor. Çiniçin bu oran 1,59 dolar. Çünkü “emek yoğun” ve katma değeri düşük bir üretimvar. “Emek yoğunu” emek sömürüsü olarak okuyun.

Türkiye ise 6 yılda 1,54’den 1,14 dolara düşmüş. Yani Afrikaolma yolunda gidiyoruz.

Bir ülkenin ihracatta kg başına geliri nasıl olur da 6 yılda%26 oranında düşer. Elbette ki bir neden TL’nin aşırı değer kaybetmesi. Ancakbir diğer neden de döviz, borç ve yatırım krizinden dolayı sanayimizin geriteknolojiye dönmesi, sermaye yatırımlarını bir yana bırakalım, amortismangiderlerinden bile kısılması. Nitekim sanayi üretiminde belli çeyreklerdeyaşanan büyüme hep istihdam artışıyla oluyor. Teknolojik yatırımın getirdiğibir verimlilik artışı olmadığı gibi Türkiye değil Çin’i yakalamak katma değerikg başına 1 doların bile altına düşüyor.

TL’nin aşırı değer kaybetmesini Türk insanınınyoksullaşmasının tek nedeni değil. AKP son yıllarda özellikle şu üç yöntemlehalkın cebini boşaltıyor:

1. TÜİK her sene sahte enflasyon oranları açıklıyor. Geçen sene %12 dediler. Doların TL karşısında %40 değer kazandığı bir yılda enflasyon %12 aslında demek çalışanların ücretinden %28 çalmak demektir. Çünkü kamuda da özelde de ücret artışları TÜİK’in yalan verilerine göre belirleniyor. Bu yüzden özellikle son üç yılda reel ücretler her meslek için %50 oranında düştü. Eğitimli eğitimsiz, vasıflı vasıfsız fark etmez. Türk insanı gittikçe modern kölelik koşullarına doğru sürükleniyor.

2. Türkiye’deki 7 milyon Suriyeli’den ayrı olarak Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinden, Pakistan ve Afganistan’dan milyonlarca kaçak işçi AKP’nin sömürü ekonomisi için Türkiye’ye getiriliyor. Dünyada insan ticaretini ve kaçak göçmen işçiliği teşvik eden tek iktidar AKP. Bu öyle bir akın ki Türkiye’de 2019’da 33 milyon 113 bin olan işgücü sayısı 2020’de 29 milyon 388 bine kadar düşmüş. Nasıl olurda bunca kaçak işçi varken işgücüne katılım neredeyse 4 milyon düşer diyorsanız, o 4 milyonu kayıt dışı ve kaçak göçmen işçilik olarak okuyabilirsiniz. Özellikle son bir yılda AKP inşaat sektörünü ayakta tutabilmek ve halka kölelik ücretlerini dayatmak için günlük 50 TL yevmiye ile çok kötü koşullarda kaçak göçmen işçileri çalıştırıyor. Milyonlarca köle emeği Türkiye’ye “ithal” edilirken, Türkiye’de en eğitimli, en vasıflı yüz binlerce beynini Batı’ya “ihraç” ediyor. Ekonomik çöküş resmen bir demografik çöküşe dönüyor.

3. AKP bilerek isteyerek sürekli devalüasyon yani TL’nin değerini düşürme politikası izliyor. Her yıl ücretlerimiz dolar ve euro bazında eriyor. Burada çok basit bir denklem var. Tam da Damadın dediği gibi. “Paranızı dolar olarak mı alıyorsunuz?” Sarayın zenginliği dolar bazında, halkın ücreti TL üzerinden. Yani “size ne dolardan” diyen dolar her çıktığında daha zengin oluyor biz daha yoksul…

BİRİ YER BİRİ BAKANKIYAMET BUNDAN KOPAR

Bunun adı ekonomik kriz değildir. 7 yıl süren daralma, 7 yılsüren ekonomik kriz olmaz.

Bunun adı bir ailenin kendi zenginliğini ve diktasınıkorumak için tüm halkı kesintisiz bir şekilde yoksullaştırması, modern köleliğemahkûm etmesi, ülkeyi Dördüncü Dünyaya sürüklemesidir..

Damat “ ‘V’ şeklinde kriz yaşıyoruz” diyor. Dibe vurup birden fırlayacakmışız. 7 yıllık bir yoksullaşmanın ve çöküş var. Ne “V”si? 7 yıllık “V” mi olur?

Damadın ve AKP’nin “ucuz TL”, “ucuz insan”, “ucuz ürün”,“ucuz ülke” ve “daha çok ihracat” diye propagandasını yaptığı kölelik düzenibüyük bir toplumsal patlamaya gebe.

Pişmiş kelle gibi sırıtıp “iyi işte TL rekabetçi, Türkiyeise Çin oluyor” diyenlere de şunu hatırlatıyoruz. Bu işin sonu çok kötü olacak.

Atalarımızın dediği gibi… Biri yer, biri bakar, kıyamet bundan kopar. Çöküş bu hızla giderse kıyamet 2023’ü beklemez!

Kaynak: TürkSolu Dergisi / Sayı: 593

Not: Bu iktibastaki fikirler yazara ait olup,
Adımlar’ın ideolojik ve siyasi anlayışına zıt görüşler sitemizi bağlamaz.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: