İÇİ BOŞ ŞÖHRETLER -KADİR MISIROĞLU VESİLESİYLE-
SHAKESPEARE OKUMAYA GEREK YOK…
Selim Gürselgil
Siz hiç Shakespeare okudunuz mu? Okumamış olabilirsiniz. Belki de “Müslüman değil, bize faydalı bir şey yazmış olamaz” diye düşündünüz. Eğer bu ise yanlış düşünmüşsünüz. Bakın Çakma Üstad Kadir Mısıroğlu ne diyor:
– Şekspir gizli müslümandır. Gerçek adı da Şeyh Pir’dir.
O zaman soruyu tekrar sorayım: Siz hiç Şeyh Pir okudunuz mu? Yoksa onu da mı okumadınız? Hiç merak etmediniz mi, bu gizli Müslüman, İngiliz lâinini yola getirmek için hangi gizli mesajları vermiş?
Merak etmediniz, çünkü Çakma Üstadın öğretisinde bu tür meraklara yer yoktur.
Bilmeniz gereken sadece şudur:
– Freud Yahudidir, Marx cinnîdir, Shakespeare gizli müslümandır!
Bu kadarı size yeter. Şimdi karşınıza Marx okumuş birisi geçsin de sıkıysa şöyle desin:
“Bir fikre yapılabilecek en büyük fenalık, güya onu savunanların içini boşaltmasıdır.”
Yapıştırın cevabı:
– Marx bir cinnîdir.
Bitti. Bundan sonra ne söylerse söylesin, ağzıyla kuş tutsun para etmez. Siz tartışmayı başlamadan bitirdiniz ve şüphesiz kazandınız.
Ama her zaman işler bu kadar yolunda gitmeyebilir. Bazen kemalistin teki çıkıp size şunu sorabilir:
– Tamam, üstadınız Marx’ın doğduğu yerleri görmüş, hep kayalıkmış, haklı olabilir. Peki ama Shakespeare hakkındaki bilgiyi nereden almış?
Bu kemalistler şeytanın kardeşidir. Size fitneyi salar ve çeker gider. Şimdi siz düşünün: Acaba üstad bu hükümünü neye dayandırıyor?
Çakma Üstad bu hükmü 3 şeye dayandırıyor olabilir: a) İngilizlerin asırlardır ulaşamadığı gizli doğum belgelerine ulaşmıştır. b) Gaipten haber almıştır. c) İçinden uydurmuştur.
Ama hangi şık olsa size farketmez, öyle değil mi? Çakma Üstad ister uydurmuş olsun, ister olmasın.
Önemli olan böyle olmuş olmasıdır. Ne ki o gün talihsiz bir gününüz olduğunu kabul edelim. Bir marksist, bir kemalistin ardından bir de internet maymunu itin trolün tekine denk geliyorsunuz ve o da fitnesini salıp gidiyor:
“Peki Shakespeare’in bundan haberi var mı?”
Öyle ya, adam Müslüman olsa eski Yunan tiyatrosunu, Roma tarihini, Kelt masallarını mı diriltmeye uğraşır, yoksa Lozan’ı mı? Tabiî ikincisini. Lozan, bütün Romeo’lardan, Jülyetler’den, Antonius’lardan, Kleopatra’lardan, Hamlet’lerden, Lear’lardan daha mühimdir. Çünkü Lozan hezimettir.
Yanlış anlamayın, Lozan konuşulmamalı tartışılmamalı demiyorum. Elbet her yönüyle tartışılmalıdır. Hatta üstadınız bu konuya mercek tutmakla çok da iyi yapmıştır. Fakat burada şunu söylemek istiyorum:
Üstadınızın şovlarını bir yana bırakın da Shakespeare okumadıysanız okuyun!..
Onda İngiliz lâinine gizli İslâmî mesajlar değil, yeni İslâm gençliğinin alması gereken gizli mesajlar bulun. Bu mesajlar size Müslümanların sanata ve güzelliğe nasıl bakması gerektiğini, geleceğin İslâmî edebiyatını, Müslüman tiyatrosunu, İslâm sinemasını düşündürtsün.
Biz sanatı gerekirse en koyu kâfirden alacağız. Kaybettiğimiz güzelliği gerekirse pis kokan bir köpek leşinin beyaz dişlerinde bulacağız. Nasıl ki bir Ermeni mimar, sanatının zirvesindeyse, Müslümana düşen sanatı gerekirse ondan almak, ama güzellikte onun ardında kalmamaktır.
İşte bütün sanat ve güzellik dâvâsı da budur. Müslümanın yitik malıdır ve Müslüman onu nerede bulursa -Çin’de de olsa- alır, öğrenir, kendi mücadelesine ait kılar. Sanatı ve güzelliği kâfire bırakmaktan nasıl bir fitne doğduğunu bilse, zaten Lozan bile ona çelik çomak olur.