İÇİ BOŞ ŞÖHRETLER -KADİR MISIROĞLU ve MUSTAFA ARMAĞAN VESİLESİYLE- BATI VE İSLÂM
Selim GÜRSELGİL
Batı’da İslâmiyetin büyük bir etkisi olmuştur. Batı medeniyetinin ortaya çıkışında eski Yunan ve Roma kaynakları kadar, hattâ onları bile geri getirici ve geliştirici olarak İslamiyetin etkisi tartışılmazdır. Büyük fizikçi Pierre Curie, “Endülüsten bize 30 kitap kaldı, atomu parçalayabildik, diğerleri de kalsaydı bugün galaksiler arasında geziniyor olurduk” sözüyle, Batı’nın barbarlıktan medeniyete ulaşma serencamını dile getirir. Batı’nın modern anlamda ilk âlimlerinden Roger Bacon, “Arapça bilmeden ilim yapılamaz” der.
Batıya İslâmiyeti tanıtan en büyük dehalarından biri Goethe’dir. Arapça öğrenmiş, Kur’an’ı çevirmiş, Kâinatın Efendisi’ni öven şiirler yazmış, eserlerinde İslâmî unsurları kullanmıştır. Batılı akademisyenler onun İslâmiyetle ilişkisini ve Müslüman olup olmadığını çok tartışmışlardır. Bu yönde ulaşılabilen en ileri ifadesi, “Müslüman olduğumu düşünürseniz reddetmem” sözüdür. Bu söz üzerine istediğinizi düşünebilirsiniz. “Müslüman olmuştur” dersiniz, siz bilirsiniz; “Müslüman olmamış ama Batı’ya, İslâma ihtiyacı olduğunu göstermiştir” dersiniz, siz bilirsiniz.
Fakat Shakespeare’in bu tarz ifadesi veya onun İslâmiyetle doğrudan ilişkisini gösteren hiçbir veri yoktur. Feto’nun TİMAŞ’ı hariç… Hatırlarsanız Feto’nun TİMAŞ’ı bir dönem Batı klâsiklerini basıp satıyordu. Bundan deli paralar kazandılar. Ama o zaman da çok tartışıldı. Bu kitapların edisyonunu öyle yapıyorlardı ki Shakespeare mi konuşuyor, Bediüzzaman mı ayırd edemiyordunuz. Gençlik risalesinde ne varsa Balzac’ta ancak o vardı, fazla bir şey değil. F. Gülen son vaazında ne demişse Tolstoy ömrü boyunca onları söylemişti, başka bir şey değil. Üslûp, zihniyet birebir aynıydı. Nedense İslâmî gençlik bu klâsiklere bayıldı. O ara Mustafa Armağan’ın da Feto’nun TİMAŞ’ından eşek yüküyle servet kazandığı dönemdi. Ne yazsa gidiyordu. Gak dese onbinleri götürüyordu. Bir işçinin bir senede kazandığını o bir haftada çıkarıyordu.
Tuttu, Sofi meşref Shakespeare diye bir makale yazdı. 2010 falan olacak. Hayran sayısını iki misli arttırdı. Zaten TİMAŞ’tan Shakespeare okuyan biri Sahakespeare’i kutb’üz-zeman sanırdı. Armağan’ın makalesini görünce “tam da düşündüğümüz gibiymiş” dediler. Armağan iki Batılı akademisyenin Shakespeare ile İslâmiyetin ilişkisini inceleyen çalışmalarından alıntı yapıyordu. Shakespeare’in İslâmiyetten etkilendiğini söylüyordu. Fakat küçük bir ayrıntıya kimse dikkat etmedi. Bu makaleyi yazan Armağan, kendisi Shakespeare okumamıştı. Belki ancak Feto’nun TİMAŞ’ının Fırtına tercümesini görmüş ve diyordu ki: “Fırtına’da cinler, periler, devler var, gördüğünüz gibi Shakespeare bir İslâm sofisi.” Sonunda “Özbekler bile böyle düşünüyor” diye bağlamamın telleri.
Ama Çakma Üstad’ın bombası patladığında Mustafa Armağan bile masum kaldı: “Shakespeare gizli müslümandır. Gerçek adı da Şeyh Pir’dir. Benden duyun!”
Arkadaşlar, siz böyle olmayın. Şov için dinin ölçülerini, inceliklerini ezmeyin. Ebu Talip müslüman meşrepliydi, müslümanlara çok yardım etti. Ama ağzından şehadet kelimesi işitilmedikçe Allah Resûlü onun bile Müslümanlığını kabul etmedi.
Yolunuz fikir, tavrınız sanat olsun!