TOPYEKÛN KURTULUŞUN ANAHTARI
Selim GÜRSELGİL
Dinî ilimlerde uzmanlık ve Kurtuluş Yolu itikadının sapkın anlayışlardan korunması dâvâsı, İslâm inkılâbının bir yönüdür. Fakat bütün yönü değildir. İslâm inkılâbının temel kültür stratejisi, üç ana sahada Yeni İslâm Medeniyetinin zafer yollarını inşa etmekten ibarettir. Bu üç ana saha, Büyük Doğu Mimarı’nın ifadesiyle şunlardır:
a. İlim ve Tefekkür sahası,
b. Fen ve Keşifler sahası,
c. Edebiyat ve Güzel Sanatlar sahası.
Buradan da anlaşılacağı gibi, İslâm inkılâbı teokratik bir düzeni (İran’daki molla rejimi gibi) hedeflemez. Beşerî hayatının tüm şubelerinin gerçek aydınlar eliyle İslâmîleştirilmesini hedefler. Bu İslâmîleştirme, İslamdışı ilim, tefekkür, fen ve sanatla kesintisiz bir tartışmayı gerektirir. Bundan ötürü, İslamdışıyı da ihtiva eder. Marksizm bilinmeden, kapitalizm bilinmeden İslâm iktisadı anlaşılabilir mi? Evrim teorisi bilinmeden İslâm tekâmül görüşü konuşulabilir mi? Realizm, sembolizm, naturizm ilh. tanınmadan İslâm edebiyatı kendini gösterebilir mi? Felsefî akımlar bilinmeden Hikemiyat inşâ edilebilir mi?
Demek ki İslâm inkılâbının temel kültür politikası, kesintisiz bir devrim ve mücadele anlayışı üstüne kuruludur. Mücadele alanı tüm beşerî bilgi, düşünce ve eser dünyası, yani insanlığın tüm medeniyet birikimdir.
Daha basit anlatalım. Bugün hemen bütün Müslümanlar, İslâm dünyasının esaret ve mahkûmiyet altında olduğunun farkındadır. Fakat çoğu, özellikle radikal Vahhabî akımlar, zannederler ki, bu, sadece siyasî bir esaret ve mahkûmiyettir; dolayısıyle kurtuluş, silâhlanıp savaşmaktan geçer.
Biz Büyük Doğu-İbda bağlıları bunu inkâr etmiyor, önemini de reddetmiyoruz. Ne var ki esaret ve mahkûmiyetimizin bütün niteliğinin bu olmadığını düşünüyoruz. Bugün İslâm dünyası fikirde, ilimde, estetikte, hatta ahlâkta bile esir ve mahkûmdur. İnkılâp sadece siyasî alanda değil, bütün medeniyet alanlarında olmalıdır.
Bazı da kavga kaçkınları vardır. İşte herkes sabah namazına kalkarsa kurtuluruz, herkes dua ederse kurtuluruz gibi lâflarla şov yaparlar. Millet de, “vay be, ne İslâmî laf etti!” diye onları alkışlar. İki dakika sonra herkes esaret alışkanlığına devam eder.
İslâm böyle şovmenlere göre fazla dünyevî bir dindir. Tabiî ki namazını kılacaksın, duanı edeceksin; ama Peygamber’in ve Sahabe’nin muaf olmadığı İslâm mücadelesinden geri kalıyorsan, bunların belki sana bile faydası olmayacağını bileceksin; nerede kaldı ümmetin kurtuluşu?
Kurtuluş isteyen, topyekûn kurtuluş istemelidir. Bunun için de topyekûn kurtuluşun yollarını öğreten biricik İslâmî dünya görüşünü (Büyük Doğu-Ibda) şuurlaştırmalıdır. İnsanoğlunun hakikat diye peşine düştüğü hiçbir düşünce yoktur ki, İslâm’ın hükmü dışında kalsın. O hâlde mücadeleyi sadece siyasî mücadele olarak görmemeli, tüm medeniyet alanında düşmanla mücadelenin ve kurtuluşun yollarını aramalıdır. İşte İbda Diyalektiği bu topyekûn kurtuluşun anahtarıdır.
Herkese hayırlı cumalar.