SEZAİ KARAKOÇ’UN HATIRATI ÜZERİNE

Selim GÜRSELGİL

Sezai Karakoç’un hatıraları çıkalı çok olmadı. Burada Üstad Necip Fazıl’la ilgili kullandığı bazı ifadeler ve bazı anlatımları, Üstad’a saldırmak için fırsat kollayanlarda mal bulmuş mağribî iştahı uyandırdı. Bire bin katarak icraata geçmekte gecikmediler.

Sezai Karakoç’un hatıraları, baş rolünde Üstad’ın olduğu, tabiri caizse Üstad’a övgü ve sövgülerin havada uçuştuğu, ama bütün bunları kendi edebî üslubu ve nezaketiyle yaptığı için ne övgünün övgü, ne sövgünün sövgü gibi durduğu, İslâmî kesimde iz bırakmış bir şairin şahsî görüşleridir.

Sadece Üstad hakkında değil, ömründe tanıdığı hemen herkes hakkında şahsî görüşleri ve eleştirileri var. En ağır ifadeleri de Millî Görüş çevresi hakkında kullanıyor, bu çevrenin İslâmî kesime sığlığı hâkim kıldığını ve davayı harcadığını belirtiyor ve şahid olarak da Üstad’ı gösteriyor.

Yalnız bu kitapta yer alan bazı ifadeleri Sezai Karakoç’a yakıştıramadığımızı belirtelim. Üstad ve Büyük Doğu’dan bol bol bahsetmesine rağmen en küçük bir fikrî eleştirisi veya değerlendirmesi yok. Tüm eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de hep hissî ve indî bir yaklaşım tarzı. Mesela Üstad hakkında diyor ki, “İşittiğime göre Menderes’ten dergi çıkarması için 75.000 TL almış.” Bunu birisinden işittiğini, kendisinin şahit olmadığını anlıyoruz. Ama sonra diyor, “bunun 50 bin TL’sini bir villa projesinde kullandı ve dolayısiyle dergiye para yetmedi.” Birincisini başkasından işitmiş birinin, ikinci söyleneni kendisinin görmesi ve ne kadar olduğunu bilmesi mümkün mü? Üstelik kendisi Üstad’ın nereye ne harcadığını bilebilecek kadar yakınında değil, sadece dergiye gidip gelen birisi. Belli ki, o dönem bir yerde yapılan bir dedikoduyu, şahit olmuş gibi anlatıyor. Ve eserde buna benzer bir çok dedikoduları da hatırası gibi vermesi, eserin kadrini küçültüyor.

Yine bir keresinde, Üstad’ın dergi için bankadan aldığı bir paraya kefil olmuş. Üstad bu parayı ödememiş veya ödeyememiş, kefil olduğu için bankalar onun gırtlağına yapışmış. Bu parayı ailesi ödemiş.

Hadisede, Sezai Karakoç’un bilmediği veya anlatmadığı bir mazeret payı var mıdır, bilmiyoruz. Ama eğer olay dediği gibi ve dediği şekildeyse, bu, ikisi arasında, İlâhî Divan’da bir hesaplaşma konusudur. Ona böyle bir eserde yer vermekse, bu hesaplaşmayı aşan başka bir hissi gütmeyi gerektirir ki, işte Sezai Karakoç’a yakıştıramadığımız şey budur.

Hasılı Sezai Karakoç’un Hatıraları daha bir hayli tantana çıkaracakmış gibi görünüyorsa da biz müntehaya bakalım: “Sezai Karakoç, Büyük Doğuya nisbetle, Salih Mirzabeyoğlu’ndan önceki Salih Mirzabeyoğlu namzedidir. O, diğerlerinden farklıdır. Şiiri ve tahassüsüyle, bugün piyasada büyük şair diye dolaşanların çoğunu cebinden çıkarır. Kültür yönünden zengin ve estettir. Fakat fikirde o yüksekliğe ulaşamamıştır. Bir Salih Mirzabeyoğlu olamamıştır. Olamadığı için de Büyük Doğu’yu kendi tahassüs lisanına tercüme ile “Diriliş”i ortaya atmıştır. O da -kimse kusura bakmasın, fikrî değerlendirme yapıyoruz- İbda’nın yanında oyuncak gibi, hissi güçlüyken fikri zayıf kalmıştır.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et