YECÜC-MECÜC DÖNEMİ

Selim GÜRSELGİL

Biz inkılâpçılar, meselelere her iki tarafın trolleri gibi bakmıyoruz ve bakmamalıyız. Sonuçta kim kazanırsa kazansın, yukarıya doğru değil aşağıya doğru gittigimizin, bu gidişin er-geç bir felâketle sonuçlanacağının farkındayız. Şoför koltuğunda kim oturursa otursun, bu aracın freni patlaktır ve kontrol edilme şansı yoktur. Öteden beri o ve bu tarafın eleştirisine zaman zaman yer vermekle birlikte asıl düzen eleştirisini hedeflememizin, düzen değişimini bir mecburiyet olarak görmemizin sebebi budur. İstediği kadar ülkemizin düşmanlarına babalanalım, istediği kadar birbirimize horozlanalım, hep birlikte kaçınılmaz bir felâketle doğru gittiğimiz gerçeği değişmiyor. Bir ana-baba günü geliyor ve o günü yaşamadan yeni bir güneşe uyanma ihtimalimiz bulunmuyor.

Bu seçim çevresinde edilen lâfların çoğu, bize adeta İskender seddi yıkılmış da kutsal kitapların haber verdiği yecüc-mecüc kavmi ortaya dökülmüş izlenimi veriyor. Bu kavim, bildiğiniz gibi, insanlıktan uzaklaşmış olmakla, bazılarınca “insandan ayrı bir tür” olarak vasıflandırılmıştır. Hatta hadislerde yecüc-mecücün insanlarla savaşından söz edilmiştir. Onlar, insan sözünün ulaşamayacağı, mücerret insanlığın semtine ayak basamayacağı bir tabiat alanında vücut bulmuşlardır. Bugün meydana doluşan tipler, bizzat onlar değillerse onların öncüsü ve habercisi olmalılar. İşte ülkeyi fren tutmaz bir kamyon misaline eşeleyen de bu soydan tiplerin her tarafa yayılması ve her insanî şeyi büyük bir hızla yok etmesidir.

Biz gidişattan dolayı karamsar ama akıbetten dolayı umitvarız. Bu gidiş hakkında iyimser olanları da anlamıyoruz. Bu öyle bir körkütük gidiş ki, bir ân yükseliyorum sanan, bir ân sonra çakılabilir, bir lâhza kazanıyorum diye sevinen bir vehlede batabilir, kendini cennetlik gören cehennemi boylayabilir, kâfir yatan mümin kalkabilir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: