ORTADOĞU’DA TÜRKİYE’NİN TARİHÎ GÖREVİ
Selim GÜRSELGİL
BOP’ta Batı (Abd ve Ab) ile Doğu’dan Türkiye, Katar ve Müslüman Kardeşler birlikte hareket ediyordu. Arap ülkelerinde halk ihtilalleri yoluyla diktatörlükler yıkılıp demokrasiler kurulacak, Arap ülkeleri Türkiye modeline göre Müslüman Kardeşler tarafından düzenlenecekti.
İran ve Rusya bu plâna karşı çıktılar. Fakat BOP’u asıl engelleyenler bunlar olmadı: Suudi Arabistan ve BAE oldu. Eğer Suudi Arabistan Mursi’yi tam da Esad’a karşı cihad ilân ettiği sırada devirmeseydi, Esad’ı ne İran, ne de Rusya koruyabilirdi. Suudi Arabistan Türkiye’nin ağabey olacağı bir Ortadoğu istemedi. Müslüman Kardeşler’den zaten nefret ediyordu. Belki de Batı’nın da dürüst olmadığını, el altından Suud’da ihtilâl yapmayı amaçladıklarını farketti. (Zaten piyasaya sürülen BOP haritalarında Arabistan da parçalanıyordu.)
Suudilerin plâna müdahale etmelerine, Mısır’da ve Libya’da darbe yapmalarına Batı hiç ses çıkaramadı. Türkiye küplere bindi, ama aldıran olmadı. Suudiler derhal Rusya ile yakınlaşarak Batı’ya da diş gösterdiler. Daha bilmediğimiz bir sürü ayrıntı sozkonusu olmuş olabilir: Neticede BOP oldu çöp…
Suudilerin Batı’ya yan çizmesi orada kalmadı, giderek derinleşti. İran’la masaya oturdular ve aralarındaki uzun yıllara dayalı husumeti bitirdiler. Batı’nin gayrımeşru ilân ettiği Esad rejimini yeniden Arap Birliği’ne aldılar. Batı buna bozulduysa da yüksek perdeden ses çıkaramadı. Batılı dış politika dergilerinde Suudilerin cezalandırılması gerektiğine ilişkin bir çok yazı çıktı, buna karşılık Suudiler Çin’le ilişkilerini olağanüstü geliştirdiler. Şimdi İran’la ortak deniz gücü kurmaya ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmeye çalışıyorlar.
Turkiyenin bu süreçte Suudiler, BAE ve Mısırla arasını düzeltmesi, Esad rejimiyle dolaylı görüşmelere başlaması memnuniyet vericidir. Türkiye Ortadoğu’daki gelişmelerin dışında kalamaz, hele karşısında hiç olamaz. Türkiye Ortadoğu’nun tüm güçleriyle yakın olmak ve her birliğin içinde yer almak zorundadır. Öyle anlaşılıyor ki, Ortadoğu’nun özgürleşme süreci başlamıştır. Bir süre sonra Batı, gayrımeşru çocuğu İsrail’i de alarak Ortadoğu’dan defolacak ve Ortadoğu’ya barışın, huzurun ve Ortadoğuluların hâkim olduğu güzel günler gelecektir
Türkiye bu sürecin dışında değil, her yerinde olmalı, tarihî misyonuna dönmelidir. Burada yapılacak en kötü şey, geçici mutluluklar uğruna Ortadoğu’da Batı’nın çıkarlarını savunan bir güç olmaya soyunmaktır. Bu da herhalde “YPG’den rol çalmak” anlamına gelir.
Kemalistlerin ezbere Arap düşmanı çığıırtkanlıklarına aldırmayın. Türkiye 20’lerde, 30’larda bile Ortadoğu’ya sırtını dönmemişti. Batı’nın güdümüne girince döndü. Ortadoğu’da yeni bir Türk-Arap-Fars-Kürt kardeşliği tesis etmek Turkiye’nin tarihî görevidir.