AMERİKAN GENELKURMAYI SAVAŞI BİTİRMEKTEN YANA
Takdim: Branko Marcetic‘in kaleme alıp, Responsible Statecraft‘ta yayınladığı makalesini Emre Köse dilimize kazandırmış. Bu makaleyi, ABD içindeki iç siyasî dengeler, yaklaşan seçim süreci ve yine son günlerde haberleri artan ABD içindeki askerî hareketlilikle birlikte değerlendirmek gerekir.
“Amerikan askeri yetkilileri, dramatik bir u dönüşüyle sivil meslektaşlarından daha sık itidalden yana görünüyorlar.”
Çevirmenin notu: Blinken-Nuland çetesi Ukrayna savaşının en büyük tertipçileri ve Biden yönetimi bünyesinde Rusya ile sürdürülen vekalet savaşında müzakerelere gidilmesi gerektiği yönündeki sesler aradan geçen bir buçuk yılın ardından bile son derece cılız. Ve bu cılız sesler, ilginç biçimde üst düzey askeri makamlardan, yani Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley’den geliyor. Ülkenin tarihinde bu konuda ilk emsaller olmasalar da takındıkları tutum son derece ender görülüyor. Gazeteci Branko Marcetic, Amerikan hariciyesi ile askeriyesi arasındaki zıtlaşmaya işaret etmiş.
ABD ordusu Ukrayna savaşını sona erdirmeye ABD’li diplomatlardan daha mı kararlı?
Branko Marcetic
Responsible Statecraft
13 Haziran 2023
Silahlı adamların aksine, sivillerin müzakereleri ve ateşkesten söz etmeyi reddettiğine dair haberler artıyor.
Modern ABD tarihi boyunca şahin askeri yetkililer, sivil liderliğin ihtiyatlı tutumu karşısında sık sık hüsrana uğradılar. Askeri rütbeliler Başkan John F. Kennedy’nin Sovyetler Birliği’ne karşı nükleer silah kullanma konusundaki isteksizliğine pek saygı göstermemişlerdi. General William Westmoreland, Başkan Lyndon Johnson’ın Vietnam’daki hava bombardımanına getirdiği kısıtlamalardan rahatsızdı.
Bugün durumun böyle olmadığı düşünülüyor. Washington Post, ABD’nin Kiev’e giderek daha fazla gerilimi tırmandıran nitelikte silah tedarik ederek Rusya’nın kırmızı çizgilerini aşma konusundaki artan istekliliğiyle ilgili yeni bir haberinde, “Biden yönetimi bünyesinde Pentagon’un Ukrayna’ya daha sofistike silahlar sağlama konusunda Beyaz Saray ya da Dışişleri Bakanlığı’ndan daha temkinli davrandığını” ifade ediyor.
Bu, Ukrayna’daki savaş boyunca görülen tuhaf bir eğilimin parçası; Amerikan askeri yetkilileri, dramatik bir u dönüşüyle sivil meslektaşlarından daha sık itidalden yana görünüyorlar.
Geçtiğimiz kasım ayında -medya uzmanları ve siyasetçilerden gelen şahin saldırıların, Kongre’deki ilericilerin diplomatik çabaların artırılması çağrısında bulundukları mektuplarını geri çekmelerine ve reddetmelerine yol açmasından sadece iki hafta sonra- Genelkurmay Başkanı ve ABD’nin en yüksek rütbeli askeri yetkilisi General Mark Milley, Ukrayna’yı “zamanı yakalamaya” ve kış gelmeden müzakere masasına oturmaya çağırmıştı.
CNN ve New York Times‘ın haberlerine göre, Milley’in açıklaması Başkan Joe Biden’a özel tavsiyelerini yansıtıyordu; bu tavsiyeler Kiev’in savaşmaya devam etmesi gerektiğini düşünen Beyaz Saray’ın üst düzey danışmanlarından -ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan ve Washington’un kıdemli diplomatı Dışişleri Bakanı Antony Blinken dahil- tepki gördü.
CNN’in o zamanki haberine göre, “üst düzey diplomatik ve ulusal güvenlik yetkililerinin çoğu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e müzakere masasında herhangi bir koz vermekten çekiniyor.” Bir yetkili ise Amerikan diplomasisinin lokomotifi olması gereken Dışişleri Bakanlığı’nın “Milley ile zıtlaştıklarını” aktarıyor.
Politico’nun haberine göre Biden’ın, çoğunluğu eski metin yazarları, başkan danışmanları, avukatlar, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve askeri geçmişi olmayan diğer şahsiyetlerden oluşan Ulusal Güvenlik Konseyi “müzakere fikrine en dirençli ekip.” Milley’nin daha güvercin açıklamaları ise “Savunma Bakanlığı’nda önümüzdeki kış aylarında savaşı sona erdirmek üzere siyasi bir çözüme ulaşmayı tartışmak için bir şans olduğuna dair yaygın bir hissiyatı yansıtıyordu.” Üst düzey askeri yetkililer ise Kiev’in Rus kuvvetlerini ele geçirdikleri topraklardan çıkmaya zorlayabileceğinden kuşkuluydu.
Ayrı bir haberde Milley’e yakın bir yetkili, dört yıldızlı generalin savaşın tırmanmasından duyduğu kaygıyla hareketlerine yön verdiğini açıkladı. Sullivan’ın Milley ile açıktan zıtlaşması ve Kiev’in müzakere arayışında olmayacağına dair kamuoyuna güvence vermesi üzerine, şu anda ABD Barış Enstitüsü’nde çalışan ABD’nin eski Kiev Büyükelçisi Bill Taylor bunu “çok memnuniyet verici” olarak nitelendirdi.
Tüm bunlar, Discord’da sızan gizli Pentagon belgeleri sayesinde artık bildiğimiz, tesadüfen denk gelen arıza olmasaydı doğrudan bir Rusya-NATO çatışmasına yol açabilecek olan, Rus ve İngiliz uçakları arasında yaşanan tehlikeli yakın temastan sadece iki ay sonra yaşanmıştı.
Durum böyle devam edecek gibi görünüyor. Geçtiğimiz şubat ayında Milley, savaşın müzakere masasında sona ereceğini yineleyerek diplomasi için “dinamik bir pencere” ve “zamanın her anında fırsatlar” olduğunda ısrar etti. Buna karşılık Blinken, daha geçen hafta ateşkes konusunda artan küresel baskıyı kötüleyen bir konuşma yaptı ve bunun “Rusya’nın toprak gaspını meşrulaştıracağını” ve “işgalciyi ödüllendirip kurbanı cezalandıracağını” savundu.
Bu tutum Milley ile sınırlı değil. Kongre’deki ilericilerin mektubunun neden olduğu siyasi fırtınadan sadece birkaç hafta önce, kendisi de eski Genelkurmay Başkanı olan emekli Amiral Mike Mullen diplomasiye duyulan ihtiyaçtan söz etmişti.
Ukrayna’nın Kırım’daki Kerç Köprüsü’nü bombalaması ışığında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i “tehlikeli” ve “köşeye sıkışmış bir hayvan” olarak nitelendiren Mullen, nükleer tehditlerinin ciddiye alınması gerektiğini ve tüm bunların müzakere ihtiyacına işaret ettiğini belirterek Washington’un “bu meseleyi çözmek üzere masaya oturmak için elinden gelen her şeyi yapması gerektiği” uyarısında bulundu.
Tüm savaşların müzakerelerle sona erdiğinde ısrar eden Mullen -“bana kalırsa ne kadar erken o kadar iyi”- Putin’in bir ay önce gayri meşru olarak ilhak ettiği dört doğu Ukrayna vilayetinin kendisi için bir “çıkış rampası” oluşturabileceğini öne sürdü.
Bu durum hem sivil yetkililerin hem de medya yorumcularının söylemleriyle mutlak bir tezat oluşturuyordu; bu yorumcuların birçoğu bugüne dek Rusya’nın topyekûn askeri yenilgiye uğratılması ve hatta ülkenin parçalanması politikasında ısrarcı oldular. O dönemde ve o zamandan bu yana Putin’in nükleer tehditlerinin basit birer blöften ibaret olduğu, müzakerenin teslim olmaya benzediği ve Ukrayna’nın kaybettiği tüm toprakları geri alana kadar savaşması gerektiği konusunda yaygın bir ısrar söz konusuydu.
Daha birkaç ay önce Sullivan, yönetimin amacının işgalin Putin açısından “stratejik bir başarısızlık” olmasını ve “Rusya’daki iktidarın unsurlarının uzun vadeli bir bedel ödemesini” sağlamak olduğunu söylemişti. Bundan birkaç ay önce, savaş yaklaşık olarak yeni başlamışken, tarihçi Niall Ferguson üst düzey bir yönetim yetkilisinin “şu andaki tek son oyunun” “Putin rejiminin sonu” olduğunu söylerken duyulduğunu bildirmişti ki bu sözler Biden’ın aynı ay içinde Putin’in “iktidarda kalamayacağı” yönündeki sözleriyle yankı bulmuştu.
Batı’da pek çok kişi Kırım’daki Kerç Köprüsü’nün bombalanmasını alkışlarken, Newsweek’ten William Arkin’e konuşan üst düzey istihbarat ve ordu yetkilileri alarm veriyordu. Biri, “Putin’in bize nükleer tırmanışı haklı çıkarabileceğini söylediği koşullar ortaya çıkıyor,” uyarısını yaptı. Bir diğeri de “Üzerinde durmamız gereken asıl soru, Washington’daki bazı uzmanları neyin tatmin edeceği değil, onu [Putin’i] nükleer silah kullanmaya neyin iteceği,” dedi.
Üçüncü bir yetkili ise şu anki işin “Putin’e bir çıkış yolu bulmak” olduğunu, zira “bu noktada gezegenin selametinin bir nükleer delinin yenilgisinden ve aşağılanmasından daha önemli olduğunu” söyledi.
Bunların hepsi Ekim 2022’de yaşandı. O zamandan bu yana, Biden ve sivil danışmanlarının liderliğinde, ABD’nin savaşa dahli daha da derinleşti; Washington daha önce gerilimi çok fazla tırmandıracağını düşündüğü tanklar ve savaş uçakları gibi silahlar gönderdi, Kiev’e Rusya sınırları dahilinde saldırılar gerçekleştirmesi konusunda yeşil ışık yaktı ve yönetim, bunun bir nükleer silah kullanımını tetikleyebileceğini itiraf ederken bile Ukrayna’nın Kırım’a yönelik saldırılarına resmen onay verdi.
Bu yüzyılda üst düzey askeri yetkililer sivil liderlerin savaş planlarına ilk kez karşı çıkmıyor. Dönemin ABD Merkez Kuvvetler Komutanı olan Amiral William J. Fallon, Bush yönetiminin İran’la “savaş tamtamları” çalmasına diplomatik angajman lehine direndikten sonra 2008 yılında istifa etmişti.
Pentagon yetkililerinin tamamı birden güvercine dönüşmüş de değil. Mesela Kiev’in Rusya içindeki saldırıları ABD ordusunun da zımni onayını almıştı.
Fakat aynı askeri yetkililerin sivil meslektaşlarına kıyasla diplomasiye daha sıcak bakmaları ve gerilimin tırmanmasından kaygı duymaları, Biden yönetiminde savaş ve barış konularında siyasi ağırlık merkezinin ne kadar radikal bir şekilde değiştiğini gösteriyor. New York Times’ın Eylül 2022 tarihli bir haberinde belirttiği üzere Başkan, “yardımcılarına sık sık Üçüncü Dünya Savaşı’ndan kaçınmaya çalıştığımızı” hatırlatıyor.
Kennedy’nin ordu komuta kademesiyle girdiği mücadelenin üzerinden altmış yıl geçtikten sonra, görünen o ki sivil liderler artık itidalli olanlar değil, bilakis itidale ihtiyacı olanlar.
Çeviren: Emre Köse
Kaynak: https://interzone.ghost.io/amerikan-gelenkurmayi-savasi-bitirmekten-yana/