DERİN SAVAŞ – 4
Ayhan SÖNMEZ
Dördüncü Bölüm
Alman tipi operasyonel hassasiyet ile Derin Savaş Teorisi arasındaki fark şu şekilde karakterize edilebilir: Almanya Ordusu önden yüklendi ve büyük ölçüde inisiyatif ve organik ivme ile idare edildi. Savaş gücü, bilhassa panzerler ve motorlu araçlar, gedik açmakla vazifeli birimlerde yoğunlaşmıştı ve müteakip inişler ve itişler, büyük oranda müstakil (Aralık 1941’e kadar) olan saha komutanlarının yönetimi altındaydı… Sovyet operasyonları ise bunun aksine, hem itinayla plânlanmış, hem de kısmen ordu gerisine ağırlık verilmişti.
Bu nedenle, Alman operasyonları düşman hatlarını aşmak ve düşman kuvvetleri ile operasyonel hedefleri yok etmekle meşgûlken, Derin Savaş, düşmanın operasyonel, hatta stratejik rezervlerine ulaşma ve muharebeyi sürdürebilme altyapısını aşma umuduyla düşmanın arkasına mümkün olduğunca ulaşmaya çalışıyordu.
Estetik olarak, bir Alman harekâtı, ortaya aldığı bir düşman kitlesini yakalamak için birbirlerine doğru manevra yapan ayrık ordular olan kıskaçlara benzer. Sovyet ise, daha ziyade düşman yapısını kırmak için aynı noktaya defalarca çakılan bir keski gibidir.
Taktik seviyede, bunun neye benzediğini, teorileştirilmiş şekilde izâh edersek, aslında Alman “Mekanize Paketi”nden pek de farklı değildi. Almanya ile savaş öncesi, Sovyet’de harp üzerine kafa yoranlar “şok orduları” diye bir bahis açmışlardı. Bu, düşman üzerinde ihlâl gücünü en üst seviyeye çıkarmak için fazladan topçu ve zırhlı ile donatılmış ordu birliğiydi. İki kademeliydi, birincisi ağır silâhlıydı, düşman saflarını ihlâl etmek hedefine ulaşırsa, daha hareketli olan ikinci kademe düşman imkân ve yeteneklerini sömürecekti. Böylelikle birinci kademe tarafından baypas edilen birimleri yok edecekti.
Bu sistem ayrıca, yakın hava desteği ve itina ile seçilmiş noktalara yerleştirilen paraşütçülerle desteklenmiş, endüstriyel savaşı güç kaybı yaşamadan sürekli bir saldırıya dönüştürmek için Büyük Savaş’ın tıkanıklığını ve kararsızlığını aşmak için düşünülmüş bir savaş sistemiydi. Nihayetinde vaad edilen, saldırıyı operasyonel derinliğe kadar güçlendirmek için kademeli saldırıların potansiyelinde yatıyordu. Sadece düşmanın ön cephe kuvvetlerini değil, arka plân altyapısını ve rezervler dahil olmak üzere tüm operasyonel grubunu mücadeleye çekiyordu. Bu, mahallî (taktikî) başarılar, düşman cephesinin tüm sektörlerini çökertebilecek operasyonel zaferlere dönüştürme potansiyeli içeriyordu. Tabiî bütün bu kafa yormalar teorikti ve büyük kapışmanın öncesinde yoğunlukla işleniyordu. Sahaya nasıl yansıyacaktı?