KİRACI VE EVSAHİBİ KAVGASI DEĞİL, MİLLETİN VAROLUŞ KAVGASI
Ahmet ÖLÇÜLÜ
İmânsız İslâmcılık rejiminin milletin şeyine koyma ve koydurma düzeni öylesine vahşice işletildi ki, neticede ortada para kalmadı, bütün ekonomik dengeler alt üst oldu ve yükselen enflasyonla birlikte ev sahipleri de kiralara zam yapmak istedikçe, ev sahipleri ile kiracılar karşı karşıya gelmeye başladı. Problemler çözülecek gibi değil ve neticede kavgalar zirve yapıyor.
Hemen her gün ev sahipleri ile kiracıların kavgasına dair yeni haberler geliyor.
Mahkemeler dava dosyaları ile dolmuş durumda.
Sıradan bir hırsız, belli sayıda kişinin malını, parasını çalabilir.
Ama enflasyon yoluyla yapılan hırsızlık ile tüm milletin parası çalınıyor ve parasız kalan ahali de birbirine olan mükellefiyetini yerine getiremediğinde iş kavgaya dönüyor ve kavgalar, dövüşler, ölüme kadar gidebiliyor.
İmânsız İslâmcılar ise kuruldukları saraylarında bu kavga ve dövüşü utanmadan seyretmeye devam ediyor.
Çözüm…
Çözeceklermiş efendim, biraz daha sabretmemiz gerekiyormuş…
Bazı insanlar ölüyor, bazıları anasız babasız kalıyor, bazıları yaralanıyor, bazıları cezaevine gidiyor, karakolluk, mahkemelik olmak zaten artık vakaı adiye ama bu zatı muhteremler çözecekler…
Saraylarının masrafları milyonları, trilyonları aşıyor, lüks ve sefahatten taviz yok; itibardan taviz olur mu? İnsanlar ölsün ki, onlar yaşayabilsin…
Esenler’de bir kavga…
Bu defa kira dolayısıyla değil, kirlenen merdiven sebebiyle çıktığı söyleniyor. Aslın ev sahibi kiracısından uzun süredir evi boşaltmasını talep ediyormuş, demek ki merdivenin kirlenmesi işin patlamasına bahane oldu. Hem de kiracı evi taşırken merdivenler kirlendi diye…
Kavgada iki taraf birbirlerine tekme, yumruk ve sopalarla saldırdı. İş karakolluk oldu.
Bursa’da işletmeci ile mülk sahibi arasında çıkan kavgada mülk sahibi hastanelik olunca, mülk sahibinin aracı otoparkın girişinde kaldı. Müşteriler de araçlarını otoparkten çıkaramayınca saatler boyu mahsur kalmış oldular.
Devlet baba ya…
Bir baba kendi nefsine alabildiğine bonkör davranırken, bu ihanetin neticesi evlatlar aç kalıyor, açıkta kalıyor, birbirini öldürmeye, kavga etmeye sebep oluyorsa, bu baba mıdır?
Bir kişiye hak etmediği bir sıfatla istediği kadar hitap edelim, hem bu bir zulüm hem de komedi olur. Komik olduğunu farkedememek de ayrı bir trajedi; idrakler iğdiş edilmiş demek ki… Kele sırma saçlı demek gibi, falan şu, bu…
“Reis”lik lâfta olmaz.
Türk töresinde de İslâm ahlâkında da liderlik, aç milleti doyurmak, çıplak milleti giydirmekle olur önce.
Ne Türk töresine ne de İslâm ahlâkına uymaz ama “reis” diye haykıranların komedisi devam edip gidiyor.
Afedersiniz ama Batı demokrasisine bile uymaz yani.
Ondan dolayıdır ki Batı da kabul etmeyip kapısında bağladığı bekçi köpeği muamelesi çekiyor ya bize…
Biz, “biz” olabilsek, yani öncelikle lider dediklerimiz, reis dediklerimiz Türk töresini, İslâm ahlâkını pırıldatabilseler nefslerinde, Batı kapısında üç kuruş için yalvar yakar olmaz, Batı’da köpek çekemez bize ya…
Kısaca ve öz olarak esas mesele basit bir hırsızlık, ekonomik bozukluk vs değil. Ruhî olarak, mânâ olarak, fikir olarak, ahlâk olarak sefaletimizin aksedişi…
Her türlü problemimizin temelinde yatan saik, Üstad’ın şu mısralarında saklı:
“Çözdük her müşkülü derlerse, de ki: Sonunda var olma müşkülü kaldı!”
Ahlâk, fikir, ruh; varoluşumuzun temel kaidelerine dair söyleyecek sistem çapında sözü olmayan sahte kurtarıcılardan biz kendimizi kurtarmadıkça onlar bizim yakamızı bırakmayacak. Vatan, millet, din düşmanları da kendileri yerine birbirimizle kavga etmemizden gayet memnun, işbirlikçilerini desteklemeye devam edecek.