KÜRESEL SİSTEM, İNGİLTERE VE TÜRKİYE

Âlâaddin Bâki AYTEMİZ

İngilizler… Ahlâken belki İslâm’a en yakın olmakla birlikte siyaseten İslâm’ın baş düşmanı…

Şimdi tahtta bir kral oturuyor olmakla birlikte yıllarca Kraliçe Elizabet tarafından idare olunmasından kinaye, İngiltere için Kraliçe’nin Ülkesi tabiri yerleşti… Dünyada Kraliçe denilince Elizabet ve yönettiği İngiltere gelmekte.

Bizim İngiltere ile olan ilişkimiz trajiktir.

Halkın, “gâvur” yakıştırmasın yaptığı Padişah II. Mahmud, memleketin selâmetini İngilizlerin söylediklerini yapmakta bulmuştu. Harsî ve ideolojik tesir o noktaya varmıştı ki, Padişah’ın huzuruna sıklıkla kabul edilen İngiliz elçi için, geldiğinde rahat etmesini temin etmek maksadıyla vidalı bir koltuk düzeneği bile kurulmuş…

Sonradan bu İngiliz, bizi boğazlamak üzere Dünya Savaşı’nı tertip etti…

Bugün İngiltere dünya üzerindeki hâkim hegemon Anglo Sakon düzeninin Amerika ile birlikte ana unsurudur. Dünyayı hâkimiyeti altına alan küresel elitlere hayat veren finans kapital Londra ve New York ekseninde döner.

Bu düzen yeni kurulmadı tabi, Osmanlı’nın şahsında İslâm ve Doğu’nun gerilemesi ile paralel yükselişe geçmelerine binaen yüz yıllara mukaddem bir geçmişi var. Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın büyüklüğü de buradan gelir. O, atalarının her işi İngilizlere danışmasının yanlışlığını görmüş ve kendisine atfedilen, “İngiliz elçisi ne isterse tersini yaparım!” sözü ile bize esas düşmanı da işaret etmiştir. Yani bu milletin bağımsızlığı için ne gerekiyorsa onu yapmış… Yalnız İBDA gibi emperyalizme karşı koymada alternatif bir sistem olmadığından, yapabildikleri ancak güçlü düşmana karşı nefsi koruma sınırında kalmış…

İslâm’a ve insanlığa en büyük saldırıyı yapan, darbeyi vuran Batı, Batı’da da bu işin başını çeken ise İngiliz’dir. Osmanlı’dan sonra kurdukları dünya düzeni ile de Müslümanlara parya muamelesi yapmaya devam etmekteler.

Türkiye’deki mevcut sistemi de kendi menfaatlerini temin maksadıyla kurdular.

İktidarda hangi parti olursa olsun, neo-liberal politikalar uygulandığı müddetçe mesele yok. Neo-liberal politikalar, bizim gibi ülkeler için, iç paralarını Batı emperyalizmasının sömürüne açarak Batı’ya bağlılık ve haraç vermeyi kabul ediyor olmak demektir. Eskiden emperyalizma bir ülkeye silâh zoruyla gelir ve haracını da zorla alırdı. Bu neo-liberal düzenlemeler ile buna gerek kalmadı. Serbest piyasa adı altında, asla rekabet etme şansımızın olmadığı sektörlerde rekabet edermiş gibi yaptırılarak, Batı mallarının pazarlarımızda hâkimiyet kurmasına mahkûm ediliyoruz. Biz bir konuda bir şeyler yapıyor, başarıyor gibi gözüksek, onlar çoktan ileri safhalara varmış oluyorlar. Kölelik düzeni böylece devam edip gidiyor.

İngiltere, yani Batı emperyalizmasının Türkiye üzerindeki hâkimiyeti (İngiliz) Mehmet Şimşek’in bakan yapılmasıyla bir kez daha tescillenmiş oldu. AKP de bir müddet yerli ve millî ekonomi şovuyla sözde direniyor görünerek milletin gazını ve oyunu aldıktan sonra esasında teslim alınmış olduğunu bir kez daha gösterdi ve bu teslimiyeti millete de kabûl ettirerek avcı kekliği rolünü bir kez daha hakkıyla yerine getirmiş oldu.

Oysa teslim olmak istemeyen ve Başyüceliğin varlığından haberdar olan için teslimiyetin adı ağza alınabilir mi?

Ama dertleri o değil, olmadığı da kolayca, yani üç kuruş için teslim oluşlarıyla ortaya çıktı. Evet, başka şey için de değil sadece para için; ülkeyi yağmaladılar ve kendi yağmalarından dolayı milleti üç sente muhtaç bırakınca da efendilerine yeniden el açıp, “bizi kurtarın” demeye başladılar. Hani siz seçimden önce gerekirse soğan ekmek yeriz diyordunuz, soğan pehlivanları!

Buradan 11 Eylül 1973 Şili’daki Amerikancı darbeye…

Buradan 12 Eylül 1980 darbesine…

Buradan 11 Eylül 2001 Amerika’nın, neo liberalizmin tapınağı olarak görülen Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerinin uçaklarla vurulmasına atıf yapabiliriz…

Şili darbesi, 12 Eylül darbesine de örnek oldu. Öyle ki Şili darbesinden sonra Amerika’nın Şili üniversitelerinin idaresi için ortaya koyduğu kanun, 12 Eylül’den sonra tercüme edilerek Türkiye’de de YÖK adıyla yürürlüğe sokuldu; hani AKP’nin tepe tepe kullandığı ve değiştireceğim dediği hâlde iktidara geldikten sonra değiştirmediği… Üniversiteleri kontrol edersen gençliği, gençliği kontrol edersen de ülkeyi kontrol edersin ne de olsa… Sonra Özal ile neo liberalizme geçiş hamleleri. Hani AKP 12 Eylül’e, darbeye karşıydı; darbe ile güdülen neo liberal politikaları Türkiye’de uygulanma gayesinin en iyi gerçekleştiricisi AKP değil mi? AKP, Özal’ın devamcısı olduğunu iftiharla söylemiyor mu? Bakmayın siz darbecilere hot zot etmelerine… Darbeyi yapanlar da sonrasında gelenler gibi kuklalar. Kukla, kukla olduğunu unuturcasına her şeye hakimmiş gibi davranmaya başlarsa, onları Özal eliyle terbiye ettikleri gibi bunları da piyasa eliyle terbiye ederler, ediyorlar. Bunlar en fazla, bu işlerin böyle silâhla yapılıyor olmalarına karşıdırlar zira işin içine silâh girdiğinde saklanacak yerleri kalmıyor. Emperyalizma da bu sebeple sömürgelere doğrudan silâhla müdahale etmek yerine dolaylı yollardan müdahaleyi ve neo liberalizmi de bu sürecin nihai evresi olarak devreye sokmamış mıydı?

Nitekim, Neo Liberalizmin, serbest ticaret ve finans kapitalin tapınakları olduğu söylenen Dünya Ticaret Merkezi’nin New York’taki İkiz Kuleler’i mücahidler tarafından yerle bir edildikten sonra, Amerika liderliğindeki Batı, İslâm dünyasına karşı yeni bir Haçlı Seferi tertip ettiğini ilân ettiğinde, AKP de bu Haçlı Seferi’ne Amerika’nın yanında iştirak edip, Haçlıların safında müslümanlara karşı savaşa katılmadı mı?

Darbe ile güdülen gayeler:

Türkiye’nin neo liberal çizgiye çekilmesi; böylece emperyalizmin kölesi yapılmamız.

Bunun için de ülkede aktif güç olan müslümanların ve solcuların, gençliğin kontrolü.

Müslümanların kontrolü için içerinden çökertecek hileler; bunun için de müslümanlara yakın ve şirin gözükmek. İçimizden devşirilecek elemanlarla İslâm’ı içten yıkmak.

Kim emperyalizmanın neo liberal politikalarını icra ediyorsa, yılan odur. Derisinin rengine, desenine aldanmayın!

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: