MODA: ARAYIŞ MI, KAYBEDİŞ Mİ?

MODA: ARAYIŞ MI, KAYBEDİŞ Mİ?

Sözlük mânâsında moda; geçici olarak, yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan olarak tanımlanırken, sosyolojik açıdan Spencer’a göre; “toplumun alt kademelerinde yer alan kişinin, üst kademede yer alanları taklit etmesi” olarak ifâde ediliyor.(1)

Ünlü Fransız modacı Chanel’ in bir sözü var; “Asıl olan stildir” diye. Sözlük mânâsında stil; üslûp, tarz, biçim ile aynı mânâyı ihtivâ etmektedir. “Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil.” (2)

Moda olarak ortaya çıkan her şeyi kabullenmeyi çağdaşlık, ileri görüşlülük olarak görenlerin gözden kaçırdıkları bir şey var: Kendine ait bir duruş, milletine özgü kaideler, kültürüne has bir kimlik geliştirememişsen ne bir adım ileri gider, ne çağ atlarsın… Taklit ederken taklit ettiğini yaşatırsın daima. Boyunduruğu altında olduğun devletlerin kopyacılığını yapıyor oluşunu bile fark etmeden fason ürünler üretirsin. Günümüz stilist ve modelistlerinin yaptıkları işi tasvir edecek şöyle bir söz var: “Taklit, yaratıcılığın göz boyayan bozulmuşluğudur.” (3) Kendine özgü stil oluşturmak; fikrî, kültürel, millî unsurların semeresi olduğu gibi, aynı zamanda bir iç ihtiyaçtır. İnsanın varoluş, kendini arayış serüveninin bir parçasıdır.

Kültürler kendi “öz standartlarını” ortaya koyabildikleri müddetçe varlıklarını idâme ettirirler. “Fikir” ve “ahlâk”ın içiçe hâli, muhteva -şekil, mânâ- suret ilişkilerinin ahengini belirler. İnsan için ruhi bir ihtiyaç olan ahlâkî kaideler stil, tarz hususiyetini belirleyici mahiyete haizdir. Dolayısıyla moda ve belli bir zaman sonra demode olan tarzların mahiyeti; arayış, buluş, tekrardan arayış cümlesinden değerlendirilemez. Modanın muhteviyatındaki “fikirsiz fikircilerin” ortaya çıkardıkları icatlar, podyumlarda sergilenen kılıklar ile günümüzdeki giyim kuşam adâbını düşündüğümüzde; başıboş bir arayışın, üslûpsuzluğun olduğunu görürüz. Moda günümüzdeki işleyişiyle kendiyle çelişen bir hâl içindedir. On sene önce beğenilen, rağbet gören bir kıyafeti yine piyasaya sürerek farklılık, yenilik icat ettiğini iddia eder. Eskilerden esinlenerek güyâ “modernizasyon” adı altında ortaya çıkarılanlar hakikate yönelik bir arayıştan ziyade, naylondan fikirlerin içindeki çaresizliğin, güneşten eriyor olmanın resmidir. Güya zamana ayak uydurduklarını, geride kalmıyor olduklarını; mutlak ölçüler ışığındaki giyim şeklini, cehaletin resmi diye yaftalamak suretiyle göstermektedirler. “Modern, ileri devlet” olmak yolunda atılan adımların en büyük ayağını oluşturur kılık-kıyafete yapılan müdahale.

Çıplaklaştıkça çağdaşlaştığını düşünen bir zihniyet mevcut. Bunu kıyafetlerde her geçen gün artan bacak, sırt, göğüs dekoltelerinden, transparan tarzların artışından olduğu kadar, tesettüre yapılan saldırılardan çıkartabiliyoruz. Bu tarz, çıplaklıktan öte manalar ihtivâ eden kılıklar sanki kendini kaybedişin, tanımayışın ne olduğunun, kim olduğunun, niçin varolduğunun muhasebesini yapamayanların ortaya attığı ve aynı şuur birliğindekilerin üzerine geçirdikleridir. “Çıplaklık zihindeki biçimsizliktir.” (4)

Ölçünün olmadığı yerde sebep, gaye, hedef, yol nâmevcut. Dolayısıyla üslûp, usûl, tarz mevzu bahis olamıyor. Bütünden kopuk hâliyle günümüz giyim anlayışı insanın kendini bulmasında, tamamlamasında hakikate uygun keyfiyete kavuşmasında parça nev’inden değerlendirilemiyor. Varoluş idrakine varmak için aramak, bulmak tekrar aramak, tekrar bulmak ile mükellef insan kopya edilen, tek tip kılıklar içine girerek varoluş hakikatine aykırı davranmaktadır. İnancının aksini, kıyafetiyle yansıtamayan, yaşayışı ve inanışı arasında tezat oluşturan insan gayesizliğini tescillendiriyor. “Rüzgar”ın estiği yöne doğru savrulan bu insan modeli “moda” ve onun uzantısı olan ellerin ortaya çıkarmak istediği ve çıkarmış olduğu insan tipidir.

Toplum yaşamına belirli bir süre için giren geçici yenilik olarak ifâde edilen moda; ruhi çabaya dayandırılarak ve ahlâkî kaideler gözetilerek, içtimâî bünyeye oturtulduğu ve ulvî arayışa vesile teşkil ettiği vakit kabul gören bir mahiyet alacak gibi…

Moda, mecrâsını arayan her mesele gibi İBDA’nın yenileyici ve icatçılığı içinde hakikatine kavuşacaktır.

 

 

Notlar:

(1) Necip Fazıl’la Başbaşa. B.D. yay. Sf:130

(2)Türkçe Söz.T.D.K.Y. sf.245

(3) Francis Bacon. Seçme Aforizmalar T. İŞ. Bank. Yay. Sf:113

(4) Age.sf:103

 

ADIMLAR Dergisi / Zeliha Arslan

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: