BARZANİCİLİĞİ “AŞAMAMAK” DERKEN…
Sayın Ali Osman ZOR’un “Barzaniciliği Aşamayan Sahtekârlar” başlıklı yazısı, sanırım hepimizin malumu.
Bu yazı, dikkatle okunup, dikkat çekilen hususlar üzerinde biraz kafa yorulursa, hâlihazırdaki hükümetin Ortadoğu politikalarını eleştirdiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin neredeyse tümünün Ortadoğu politikalarını her yönüyle eleştirdiğini görürüz.
Zaten başlığın içerisindeki “aşamamak” kelimesinin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Ortadoğu politikalarındaki çapını(!) ve bu politikaları yürüten hükümetlerin hem ülkemizde ve hem de bölgemizdeki siyasi kudretini(!)mükemmelen ve layıkıyla tarif ettiği, yazıyı dikkatle inceleyenlerin malumudur.
Yazının içeriği bir yana, başlığının içerisindeki “aşamamak” kelimesi üzerinden birkaç satırlık bir güncel izahat yapacak olursak…
Evet aşamamak…
Barzaniciliği aşamamak…
Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Batılı sömürgecilerin Ortadoğu’da defalarca değiştirdiği sınırlar, rejimler, hükümetler ve sistemler karşısında ve 90 yılın sonunda, Türk Milleti’ni temsil edenlerin varabildiği siyasi başarı(!) noktası olarak “Barzanicilik” ve bunun üzerinden Batı’ya teslimiyet.
Ne kadar vahim bir tablo…
Mustafa Kemal’in, Anadolu’da neredeyse bir düzine devletle savaşıldıktan sonra söylediği sözlerden biri olan ve Kemalistlerin ilke olarak benimsediği “yurtta sulh cihanda sulh” sözünü eleştirerek, “yeniden cihan hakimiyeti” iddiasıyla iktidara gelen muhafazakârların, varabildikleri ve “aşamadıkları” nokta: Barzanicilik…
Bu noktada Barzanicilikten çok “aşamamanın” önemine dikkat çekmek isteriz.
Vahim olduğu kadar mühim olan aşamamak…
Neden mühim diye soranlar olabilir.
Şöyle mühim:
Bir şeyi aşamamak, o şeyin karşısındaki acziyet veya teslimiyet durumudur.
Ve yine o şeyi aşamamanın, o şeyin karşısındaki acziyet ve teslimiyetten başka bir anlam taşıması ihtimali yoktur.
Başka anlamı varsa, bilen buyursun söylesin, biz de bilelim.
Yani?
Yani ne yazık ki Türk Devleti, hem geçmiş ve hem de hâlihazırdaki hükümetler sayesinde, ABD’nin başı çektiği sömürge ittifakının stratejik askerî ve siyasî hedeflerinden biri olan “Barzanicilik” karşısında aciz kalmıştır, teslim olmuştur ve iç-dış politik mazeretlerin hiçbir anlam ifade etmediği bir şekilde bu noktayı aşamamıştır.
Ne kadar vahim bir tablo derken, vahametin çapını bu tabloya bakarak, herkes kendi idrak etmeli. Bu yüzden, bu tablo üzerine fazla cümle yığmayı düşünmüyoruz ve mevcut hükümet de dahil olmak üzere, herkesi ve her kesimi, bu tablo önünde samimiyetle muhasebe ve muhakemeye davet ediyoruz.
“Ama efendim sahtekâr falan diyorsunuz…”
E yani evet sahtekâr diyoruz ama sahtekâr derken hakaret etmiyoruz. Bu teslimiyet tablosunu “politik başarı” olarak sunulması rezaletine nispetle, o kadarcık da diyelim… Siyasi bir eleştiri yapıyoruz. Sebebiniz, gerekçeniz nedir bilmiyoruz ama yaptığınız şeyin, yani bir Batı projesi karşısındaki teslimiyet veya acziyetinize rağmen, müthiş ve derin politikalar üretiyor ve yürütüyor “gibi” yapmanızın, “siyasi sahtekârlık” olduğunu söylüyoruz. Sahtekârlığın kelime anlamlarına baktığınızda, sadece hakaret ifade etmediğini, bir şey yapıyor gibi görünmenin ve gerçeği taklit etmenin de (gerçeği taklit etmek derken ne kastettiğimizi muhatapları gayet iyi bilmektedirler) aynı kelimeyle ifade edildiğini gayet net bir şekilde görebileceğinizi de hatırlatıyoruz.
Esad’ı, Amerika ile birlikte devirmek isterken, aynı Amerika’nın şimdi Rusya ile birlikte “Esad olmadan çözüm olmaz” demesi ve Rusya’nın uçaklarımızı taciz etmesi karşısında apışıp, yardım dilenircesine “NATO’ya manyelleme” yapmanızdan, ne kadar müthiş ve derin politikalar üretip yürütebildiğiniz görülmüyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Çok örneklemelere gerek yok, bu bile yeterli…
Ne diyorduk?
Barzaniciliği aşamamak…
Sadece Barzaniciliği değil, hiçbir meseleyi aşamamak.
Aşamamak…
Teslim olmak…
Bu nokta, dünya tarihi boyunca tüm iktidarların, şöyle veya böyle ama bir şekilde yıkıldığı noktadır. Çünkü bu çapta bir meseleyi aşamamak, kim ne rüya görürse görsün teslimiyet, yenilgi ve dağılmayı getirecektir, getirmiştir…
Gereğini yapmanın bizim dışımızda olduğu ve şu anda ülke olarak bölgemizde yaşadığımız şey tam da budur:
Aşamamak, teslimiyet, yenilgi…