SEÇİMLER… VAADLER…
Yine kuru sıkı “geçim” vaadlerinin havada uçuştuğu bir seçim arifesindeyiz…
Peki gerçek Türk Devlet Sistemi’nde iktidar koltuğuna oturmak için “daha iyi vaadlerde bulunmak” yasak olabilir mi?
Elbette hayır!
İdareci olmak isteyenler ve bunda hak sahibi olanlar, elbette bir vaad, yani bir ideal ortaya koymak zorundalar!
O zaman, sağlıklı bir idare ve idare edilen mekânizması için idare etmek isteyenlerin ve idare edilecek olanların nelere dikkat etmek ve bağlı olmak durumunda olduklarını en saf hâliyle ve kaba hatlarıyla bir sıralayım…
Ve bakalım, şimdi ki durum ile pek bir bağdaşıyor mu:
Türk Devlet gelenek ve görevlerindeki en çarpıcı ve çekirdek yasalardan, hatta ideallerden bir tanesi, kendi idaresinde ki insanları verimli topraklara (iş alanlarına) ulaştırmak ve bu sayede hak edebilecekleri geçimlerini en iyi şekilde temin etmek ve emekçinin hakkını daha teri kurumadan vermektir!
İdareci olmayı gözüne kestirmiş kişi, bunu yapmakla vazifeli ve buna mecbur olduğunu bilir, boş ve sahte vaadlerle idareci koltuğuna kurulmayı hayâl dahi edemez.
Vaadlerdeki samimiyet için yapılanlar ise dile getirilmez ve yapılanlarla övünülmez.
Türk ruhu, övünen idareci, sanatçı, asker ve emekçi tipini sevmez ve hoşnut olmadığı gibi, böylelerini bulundukları mevkiilerde kalmasını istemez ve buna bazen sert bir aksiyonla, bazen sivri bir dil ile karşı çıkar.
Devlet, bütün olarak iç ve dış muhasebesini, hamlelerini ve stratejilerini, hem kendi hem de insanlarının çıkarlarına uygun biçimde şekillendirir ve uygular.
İç’de ve Dış’da çıkarlarını korurken ve idealize ederken, hak ve hukuku elden bırakmaz.
İç’de gerçekleşen bir adaletsizliği tespit edilir edilmez, aynı gün içerisinde adaleti uygular.
Dış’da gerçekleşen bir adaletsizliğe derhal kendi müdahale eder ve kendi çıkarlarını gözeten hiçbir gücün müdahale etmesine tahammül etmez!
Vaad meselesi, tabiî ki bunlarla sınırlı değil, fakat Anadolu insanıyla dalga geçer gibi sunulan vaadlerin ne kadar ucuz olduğunu ortaya koymaları ve en azından ucuz vaadçi-idareci tayfanın suratlarına bir tokat olmaları niyetiyle hazırlandığı bilinsin yeter!
Sizce de Türk olduğu iddia edilen şimdiki idareci niyetlilerin ve idare etme sistemleri de dahil; bu meselelerle uzaktan yakından bir benzerliği olmadığı açık değil mi?