UMRE Mİ, RİYA MI?

UMRE Mİ, RİYA MI?

“…altımdaki merkeb de kırk defa Ka’be gördü,

haşa hacı mı oldu?..”

Baba dedemizin babası, Yozgat-Babayağmur Türkimanı’ndan Gazi Ali Hoca; 1. Cihan Harbi evvelinde tayin olduğu Hicaz’da, MEKKE-ECYAD Kalesi’nde Mekke’yi ve Bekke’yi bekleyen şerefli Hilafet Ordusu içerisinde bölük emini olarak senelerce askerlik yapmış ve 1. Cihan Harbi patlak verince de İngilizler ve bazı hain-münafık Bedeviler’e karşı savaşmıştır.. Daha sonra Filistin ve KUDÜS için İngilizler’e karşı gerçekleştirilen Kanal savaşlarında da yine muharip olarak bulunmuş, ve daha sonra terhis olmuşsa da, Şark cephesinde Bayburt-Erzurum-Kars hattında Ermeni Taşnak’lara karşı gönüllü olarak savaşmak için tekrar orduya dönüp savaşmış. Böylece toplamda 10 sene muharip olarak askerlik yapmış.. Sonra da Bayburt’a yerleşip müderrislik yapmış. Bizi büyük bir ecdad muhabbetine, tarihe dair şedid bir merak ve araştırmaya ve nihayet yüksek lisanslara kadar taşıyacak olan, seyfiye-ilmiye kökenli bir aile geleneğiyle böylece tevarüs ederek bize kadar gelen ve halen elimizdeki bütün yazma ve matbu kıymetli eserler O’nun yegane mirasıdır..

(https://www.youtube.com/watch?v=oBwAOQr16i0) (Akide ve fikriyatımız farklı olsa da; Ümit Erdoğan bey kardeşimiz vasıtası ile bu mühim sohbetimizi yayınlayanlara bu babda teşekkürü borç biliriz). Biz dedelerimizden miras olarak mülk değil, sadece böylesi kıymetli eserler ve doğru yolda olmanın getirisi olan acılar devraldık… Bu durum, pek çok Anadolu Müslüman Türk ve Kürdü’nde aynıdır..

Diğer dip dedelerimiz ise diğer cephelerde aynı şeyi yaşamışlar.. Her birinin ayrı bir hikayesi var, ve o seferberlik kıtlık yıllarında geridekilerin de dramı.. Uzatmayayım; biz ölüleriyle yaşayan bir milletiz, ve lakin tabi ki de mezar taşı ile avunmak övünmek değil burada gayem, Anadolu Ehli Sünnet Müslümanları olan hepimizin ailesinde böylesi bedeller ödemiş, ve şehid ya da gazi olanlar olmuştur… Fakat buna rağmen bu gün biz mübarek topraklara gidecek maddiyatı tedarik edemiyoruz… Kaldı ki, daha öz yurdunda garipsin öz vatanında parya.. Harp zamanı kümeslerde saklanan kaçakların veledleri ve dahası Hilafet‘imizi yıkan Sabetaylar denen ‘Kuzu Gecesi’ mahsulü veled-i zinalar vs birileri bu gün en iyi yerlerdedir, vatanın bütün mülkü ve imkanları onlara çalışmaktadır… Bedel ödeyen bizim ailelerimiz, Boğaz’da ve her şehrin en iyi yerlerinde saraylara sahip olanlar başkalarıdır..

Kurdun hakkı itte kaldı…

Velhasıl Umre için belki kafi derecede para bulacak olsaydık da, zaten onu daha elzem yere tasarruf ederdik ya.. Tam da buna temas edeceğiz şimdi..

Bildiğimiz gibi Mekke’yi haşa bilateşbih bir Amerikan-İngiliz kasabasına çevirmeye çalışan ve başına da o eski zamanlardaki Hilafet’in tabisi Nakib’ul-Eşraf Şerîfleri yerine adeta bir Amerikan Kasaba Şerifi olarak leş kargası gibi tüneyen Suudi denen hainler 2002’de bu “Ecdad” Hatırası Tarihi “Ecyad” Kalesi’ni ve daha başka vakitlerde başka tarihi binaları, nice gazi halife ve sultanın yaptığı hayratları vs yıkarak yerine petro-dolar sermayenin İngiliz ve Amerikan uşağı köpek şeyhleri için lüks oteller ve Londra Westminster sarayı kulesi olan Big Ben taklidi(?) bir kule yaptı! Ümmetin son Hilafet’ini yok eden-ettiren ve, Yahudiler’den sonra en azılı ve ezeli düşmanı olan Britanya’nın en mühim simgesi kulesini getirip Mekke’nin tepesine dikerek, adeta ümmetin zekası ve acılarıyla alay ediyor ve “Ey Cezire ve Ortadoğu halkları, artık başınızda Halife Sultan Süleyman Gazi yok, İngiliz Kraliçesi ve köpekleri var” demek istiyorlar!

(https://tr.wikipedia.org/wiki/Big_Ben )

Namazın şartlarını bilirsiniz.. Vakit, Niyet, Kıble.. Vakti Britanya eksenli olanlar, onlara danışmadan helaya bile gidemeyen; ve niyetleri cihad ehline zarar vermek olanların asıl kıblesi de Londra ve Newyork’tur!..

Bu yerli sömürgeciler Big Ben’den(?) gözeteceklermiş vakti ve sabah kalkınca Kabe manzaralı(?) hava almak istiyormuşlar! Ne takva, ne takva!  İnanç değil de sadece bir kazanç ve israf ve riya merkezi haline getirilmek istenen Mekke’nin taşı toprağı dile gelse de.. Mekke’nin mimarisinden yaşam tarzına dek her yönünde Londra’ya imrenerek düzenlemeler(?) yapan bu Hain’ül-Haremeyn-i Şerifeyn ve muhibbanını anlatsa.. Eninde sonunda kadim sloganıma geleceğiz hepimiz; Filistin’den Yahudi’yi, Hicaz’dan Suudi’yi..

Üç Mescid“i işgalden kurtaran taife; Taifetül Mansura ve Hilafet Akıncıları olduğunu, rüşdünü isbat etmiş olacaktır. İnşallah o savaşta ve fetihlerde bizler de oluruz o Siyah Sancaklı orduların içerisinde!..

Bizim bazı yeşil sermayeci; çeyrek tesettürlü, yazın Capris otellerde kışın Umrelerde seyahati-safahatı ibadet diye riya yapıp çevreye ve biribirlerine yutturmaya çalışan altı tophane üstü şişhane kılıklı soytarılar, hamr-jeep delisi sonradan görme islamcılarımız da; badem bıyıklı veya at hırsızı kılıklı ve işçisinin emeğini sömüren hırsız kodaman kocalarıyla birlikte utanmadan bu otellerde kalıyor, gecesi bilmem kaç bin dolara! Köpekleşmenin sınırı yok!

Bir mücahid kaç liraya techiz edilir, bir muhacir kaç liraya iskan edilir, bir yaralı ya da hasta müslümanın tedavisinin faturası nedir.. Mesela, “Üç çocuğu” olan bir muhacir ya da yerli müslümanın sadece çocuk bezi ve sair giderleri acaba o aileye ne kadar zor geliyor.. İç içe sualler, iç içe dertler.. Bunları sormadan, ve aklına bile gelecek olsa hemen kendine bid’at bir meşgale bulup avunan, ve bunları yani hakiki vecibeleri vicdanından ve hayatından uzak tutmaya çalışan kodamanlar..

Ümmet Afganistan-Türkistan-Filistin-Suriye-Irak-Yemen-Mısır-Çeçenistan-Arakan-Mali-Somali-Filipinler-Libya-Orta Afrika ve daha nice beldede zulme uğrarken ve elinden geldiğince cihad ederken ve kıtlık yokluk içinde per perişan iken.. Neymiş, bilmem kaçıncı kez Ka’be göreceklermiş, neymiş güya bilmem kaçıncı kez haşa Hacc edeceklermiş Umre edeceklermiş! Hem de Ecyad ve Ecdad’ın sızlayan kemiklerinin üstünde! Ve Kabe’nin ve Hac’cın ruhuna ihanet ederek, Tağutlara alkış tutarak veya tutanlarla sarmaş dolaş, ve Haram paralarla!..

Hadis: Rasûlullâh Aleyhisselatuvesselam bir gün Kâbe’ye bakarak şöyle buyurdu:

Merhaba sana ey Kâbe! Sen ne yücesin, emanın hörmetin de yüce! (Ama) iman etmiş bir kulun Allah katındaki emanı-hürmeti (dokunulmazlığı)seninkinden daha üst derecededir. Allah senin hakkında bir şeyi haram kılmışken mümin hakkında üç şeyi haram kılmıştır. Onun kanını, malını ve hakkında su-i zan beslenilmesini haram kılmıştır.”

Bir Mümin Kabe’den hörmetlidir diyen Peygamber Aleyhisselatuvesselam’ın davet ettiği Şeriat-Cihad davasına hainlik yaparak veya adeta alay edercesine; nice memleketlerde nice müminlerin boğazlandığı bir dünyada, mücahidlere veya ailelerine, ve muhacir ailelere, veya herhangi bir yerli muhtaç müslüman komşulara, tabiri caizse zırnık koklatmadan, ve dahası, çoğu müslüman ya da muhafazakar fukara olan emekçisinin ücretinden çaldığı paralarla defaatle, her sene yeniden Mekke otellerine koşuşturuyorlar!..

Zamane salih ve sahih alimlerin nicesi “Bu zamanda farz olan birinci Hacc’ın bile; halihazırda daha evveliyatla farz olan Cihad’dan sonra geldiği ve Hacc etmek yerine onun için harcanacak paraların mücahidlere veya ailelerine veya muhacir mültecilere verilmesinin inşaallah daha evveliyatlı ve sevab olacağı” gibi manalarda çeşitli risaleler kaleme alır, çeşitli fetva ve nasihatlerde bulunurlarken, hele de bu ahval üzere olanların ikinci üçüncü Hacc seyahatini, ve bilhassa defaatle yapılan Umre’lerinin buradaki konumunu siz düşünün..

Seneler evvel bir İBDA şehidi kardeşin (Hasan Meriç, Bandırma Cezaevi, 7 Ocak 2000) şu sözünü artık “Atasözleri ve Deyimler” sözlüğüne sokmak gerekiyor. Yukarıda mezkur tiplerden bahsederken lütfen o sözlerle ifade edelim, ki artık bir “deyim” haline gelsin: “Yağlı iftar sofralarının fıkracısı“..

Biz İBDA camiasını o yıllardan tanırız ve severiz. Kadere bak ki Şam-Ninova menzillerinde aynı kervanda rastlaşır olduk yine… Tağutun şehid ettiği o kardeşin o şiir gibi yazısındaki o sözü hiç unutulmaz, unutulamaz… O yazıyı fotokopi yapıp dağıttığımı bilirim… Zira islamcı kesimde yine gık çıkmıyor, hapishane katliamını sadece seyrediyordu… Herkes işinde gücünde, yolunda idi..

Oysa o seneki Hac’da Ka’be kapısı önünde listeler halinde ümmetin tüm memalik-i islam’daki o yılki şehidleri okunacak olsa (bidat olmayacağını bilsek böylesi bir icraatı her sene ve de düzenli olarak yapılsın isterdik, ama zaten ümmet gazilerini şehidlerini Ka’be’nin önünde Ka’be’nin Rabbi’ne arz edip dualarında unutmuyor) o kardeş de inanıyoruz ki o listede yer bulurdu..

Bir de çanak yalayıcı köpekler var.. Bu tiplerin ümmete hiç bir faydası olmadığı gibi, zor zamanlarda pişkin pişkin keleş öğüt verir, ‘Biz size demiştik..’ veya ‘Böyle olacağı belliydi..’ kaabilinden kınarlar veya azarlarlar. Aynen; Hak’kı batıldan, imanı küfürden, ihlası nifakdan tefrik eden Furkan-ı Kerim’de “Sivri dilleriyle sizi incitirler” diye haber verildiği gibi..

Bazılarından bundan da fazlası vardır.. Tağutların yardakçılığını yapar ve müslümanları gammazlarlar.. Onları konuşmaya bile gerek yok; küfrü çok sarih galiz sabit kimselere zaten marazlı veya münafık denmez, belki zındık denir.. Burada safı muğlak, bir ağız iki sakız sözde bazı ibadet-hayır hasenat aşığı(!) türlerden serzenişte bulunduk..

Yoksa, kimsenin ne mülkünde kişisel olarak bir gözümüz vardır, ne de Hac ve Umre’sine haşa kota koymak ya da laf demek gibi bir derdimiz vardır.  Bahsettiğimiz vasıflara sahip olanlar utanmaları varsa alınsın, diğerlerini tabi ki tenzih ederiz. Ümmetin hali ortada iken “bahsettiğimiz vasıflardaki” kimselerin durumu bize sadece şu kıssayı hatırlatıyor;

Evliyaullah’dan birine nisbet edilir bir menakıb vardır; menakıbdır ama çok hikmetli hakikatlidir, der ki; “BEN ÖMRÜMCE TOPLAM 40 DEFA HACC ve UMRE ETTİM, ŞU ALTIMDAKİ İHTİYAR MERKEB DE BENLE BERABER 40 DEFA KABE GÖRDÜ; SÖYLEYİN ŞİMDİ BU HAYVAN HAŞA HACI MI OLDU?”…

Levent Akıncı

umre-hac-riya-nefs-cihad-mucahid-3

Alıntı…

umre-hac-riya-nefs-cihad-mucahid-4

Alıntı…

umre-hac-riya-nefs-cihad-mucahid-5

Londra.. Suud’un asıl kıblesi..

umre-hac-riya-nefs-cihad-mucahid-6

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: