STEPHEN W. HAWKİNG’İN ÖLÜMÜ ÜZERİNE
İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking’in öldüğünü haberlerde öğrendim. Kendisi, uzun yıllardır takip ettiğim ve kitaplarını okuduğum biriydi. Bu yüzden O’nun hakkında yazma gereği hissettim. Aslında onun hakkında yazma hissim o ölmeden 5-6 yıl öncesine dayanıyordu. Sorun değil. O yaşasaydı da yazdıklarım muhtemelen ona ulaşamazdı. Şimdi de ulaşamaz.
Stephen Hawking’i nedense biraz fazla abartılmış bir bilim adamı olarak görürüm. Elbette onunla boy ölçüşecek ya da yanından geçebilecek biri değilim, lâkin teorileri bana bir Isaac Newton, bir Aynştayn ya da bir John Taylor kadar güçlü gelmez. Fakat makamı o derecelerde gösterilir Batı’da. Elbette evren bilimi ve fizik alanındaki yol göstericiliğini de yok sayamayız. Derin düşüncelere sahip bir bilim adamı olduğu muhakkak.
Stephen Hawking, birçok bilim adamı gibi bilim ile Allah arasında gidip gelmiş, yani bazen arasatta kalmış bir bilim adamı portesi gösterse de, ahirete, dine inanmayan biri olarak gittiğine inanıyorum.
Stephen Hawking, çalışmalarını fizik ve kara delikler hakkında yoğunlaştırmış bir bilim adamıdır. Kara delikler kendisinden 250 yıl kadar önce diğer bilim adamları tarafından ortaya konulmuş bir teoridir. Hawking de bu teori üzerinde çalışmış ve bu teoriye inanmış ve bu teoriyi güçlendirecek katkılar yapmış, teoriler üretmiş.
Hawking, evreni inceleme yolculuğunda zaman zaman Allah’a ulaşmış, fakat O’da diğer birçok bilimci gibi (bilimin içeriğinden midir nedir?) Allah’ın varlığına şahit olduktan ve bunu kendine ispatlamasına rağmen inkâra varmıştır. “Sıcak büyük patlama modeli, ta zamanın başlangıcına dek doğruysa, evrenin ilk durumu doğrusu çok dikkatle seçilmiş olmalıdır. Evrenin niçin tam bu biçimde başlamış olduğunu, bizim gibi varlıkları yaratmaya niyetlenmiş bir Tanrı’nın işi olmasının dışında, açıklamak çok zor olacaktı.” “ Tanrı var olabilir ama bilim, evreni bir yaratıcıya ihtiyaç duymadan açıklayabiliyor.” Hawking’in bir bilim adamı olarak ortaya koyduğu şu tezi yine Allah inancından yoksun görünüyor. “ Şu hâlde, bugünkü kanıtlar evrenin büyük bir olasılıkla sonsuza dek genişleyeceğine işaret ediyorsa da, şundan da eminiz ki, evren günün birinde çökecekse bile, en azından on milyar senedir genişlemekte olduğundan, bu, on milyar seneden önce gerçekleşmeyecektir.” Bu tez belki fizik kurallarına göre düşünülmüş olabilir, fakat 200 km göstergesi olan bir araba, önünüzden 50 km hızla geçip gitse ve o arabayı başka hızda görmeseniz, bu, o arabanın daha hızlı gidemediği anlamına gelmez. Allah her şeye mutlak kadirdir. Milyonlarca yıldır büyüttüğünü bir anda küçültür ya da yok eder.
Hawking’in zaman hakkında ki görüşleri İslam’a uygun olarak karşımıza çıkıyor. O’na göre zaman mekânsız, mekân da zamansız olmaz. Yani mekândan bahsederken zaman-mekân demek en mantıklısı. İslam Tasavvufunun zamana bakışı şöyle; Allah her şeyi bir anda yaratır. Bir var eder, bir yok eder. Bu var ediş ve yok oluş öyle hızlı olur ki, her şey var görünür. Yine Hawking’e göre zaman-mekân büyük patlama (Big Bang) ile başlıyor. Yani big bang olmadan önce zaman diye bir mevhum yoktur ve big bang’ten öncesinin, bizi ilgilendirdiği kadarıyla hiçbir sonucu yoktur ve bu yüzden evrenin bilimsel modelinde yer alamazlar.
Kara delikler: Ortaya atılan teorilere göre, ömrünü tamamlamış bir yıldızın içe doğru küçülerek yoğun bir kütle çekimi haline gelmesi. Hawking’e göre kara delikler, çekim alanına giren ışığı ve dahi bilgiyi bile içine çekiyor. Yine Hawking’e göre kara deliklerin ötesinde ne olduğunu anlamamıza imkân yoktur. Çünkü kara deliklerden geriye dönüş mümkün değildir. Dolayısıyla kara deliklerin ötesini hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Dünya bir bilim adamını daha kaybetti. Teorilerin gerçekliği ya da gerçek dışılığı, genelde, teoriyi ortaya sunan kişinin ölümünden, bazen on yıllar bazen de yüzyıllar sonra anlaşılır.
Stephen W. Hawking’in teorilerinin gerçeğe yakınlığı ya da uzaklığı bakalım ne kadar sene sürecek. Netice olarak; iyi ve doğru olan her şey İslâm’ın malıdır. Söyleyenin mümin veya münkir oluşu bunu değiştirmez. İsterse o münkir, bu ortaya attığı iddiaları, imân kutbunu çürütmek niyetiyle söylemiş olsun. Münkirin inkâr çabası dahi, ona bahşedilen imkânla değil mi? Bu konuda yine İslâm tasavvufunca ortaya konulan çok güzel bir misâlle bitirelim: Allah’ın varlığına delil olarak duvarın konuşacağını söyleyen velinin kerameti mucibince duvar dile gelse ve, “Allah yoktur!” dese, burada aslolan kerametin gerçekleşmiş olması, yani duvarın konuşmasıdır.
Bahri AKPINAR