ALİ OSMAN ZOR HAKKINDAKİ İTHAMLARLA İLGİLİ KONUŞTU: “DOĞRU DEĞİL!”
Takdim: Kumandan Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin 40. günü münasebetiyle 1 Temmuz Pazar günü Adımlar Çağlayan bürosunda gerçekleştirilen toplantıda Adımlar Platformu Genel Başkanı Sayın Ali Osman Zor’un, kendisi ve Adımlar Platformu hakkında tertip olunan karalama kampanyasına binaen yapmış olduğu açıklamanın video kaydı ve konuşmanın çözümünü aşağıda bulabilirsiniz.
ADIMLAR PLATFORMU GENEL BAŞKANI
ALİ OSMAN ZOR’DAN İTHAMLARLA İLGİLİ AÇIKLAMA:
“DOĞRU DEĞİL!”
Fazla vaktinizi almayacağım. İlk önce tabiî ki hoş geldiniz! Özellikle İstanbul dışından gelen dostlar, gönüldaşlar; siz hasseten hoş geldiniz! Zonguldak’tan, Sakarya’dan, Tekirdağ’dan ve diğer yerlerden… Kısa vaktinizi alacağım, inşallah sıkılmazsınız.
Konuşmama başlamadan önce malûm seçim yaşadık, bu seçim sonuçlarının ilk önce ülkemize, ondan sonra bölgemize, daha sonra tüm İslâm âlemine hayırlı olmasını Adımlar adına ve hepimizin adına temenni ediyorum. İnşallah bundan sonraki süreçte hakkımızda daha hayırlı gelişmeler yaşanır ve pişman olacağımız hadise sayısı da azalır.
“HERKES KENDİ HÜR İRADESİYLE KARAR VERMELİ!”
Birçoğunuz yoktu burada, bayramlaşma toplantısında… O toplantıda, biz, bir önceki toplantıya bağlı olarak bir karar almıştık… Adımlar’ın faaliyetlerini askıya alıp, birazını o toplantıda, birazını da daha sonra görüşmek üzere çalışmalarımıza ara vermiştik.
Bu alınan kararla ilgili olarak 17 Haziran 2018 tarihli bayramlaşma toplantısının kayıtlarından:
Ben Adımlar Platformu Genel Başkanı olarak bu güne kadarki bütün faaliyetleri feshediyorum. Bütün birimleri, platform altında faaliyet gösteren Güldenizde Elifler grubu olsun, BAGİ olsun, Avrupa’daki faaliyetlerimiz olsun hepsini feshediyorum. Dolayısıyla bundan sonra Adımlar Platformu çatısı altında faaliyet gösteren bütün arkadaşlarımız serbesttir. Şu aşamada. Bugüne kadar ne yaptıksa, Kumandan’ın vefatına kadar ne yaptıksa, yapan herkesten Allah razı olsun.
Aslında normal bir süreç yaşasaydık, olağanüstü birtakım şeyler olmasaydı bugün konuşacağımız meseleler biraz daha farklı olacaktı. Bu konularla alâkalı konuşacaktık. Yani daha da açıkçası ben kafamdakileri o zaman da söylememiştim ama o konuştuğumuz meselelere bağlı olarak biz bugün burada Adımlar’ın çalışmalarıyla beraber kendisini fesh edelim mi etmeyelim mi diye bir istişare yapacaktık. Bayramlaşmada bunun sebebini de izâh etmeye çalışmıştım. Neticede biz İbda’ya nisbetle faaliyet gösteren bir cepheyiz. Kumandanımız bu dünyadayken, hepinizin de bildiği üzere bu cephe üzerinde zaten bağlılık kimeydi, Kumandanımzaydı. Dolayısıyla da ben böyle bir mahalle baskısı gibi, mahalle baskısı havasıyla Kumandanımız perde arkasına geçtikten sonra bu çalışmaların devam etmesini uygun bulmadığımdan dolayı o zaman bütün arkadaşların serbest olduğunu, faaliyetlerimizin hepsini lağvettiğimizi, askıya aldığımızı söylemiştim. Bundan sonraki süreçte kendi hür iradeleriyle karar vermeleri gerektiğini o arkadaşlara beyan etmiştim. Toplantıda olan arkadaşlar bunu hatırlıyorlar. Olmayanlara da elden geldiğince bu kararlarımızı tebliğ etmeye çalıştık.
Neyse, bugüne geldiğimizdeyse bizim de beklemediğimiz bir takım gelişmeler oldu, çoğunuzun malûmu. Bu gelişmeler ışığında tekrar karalarımızı hep beraber gözden geçireceğiz. İkili görüşmelerde, toplu görüşmelerde, kararlarımızı tekrar gözden geçirip yolumuza devam edip etmeyeceğimize hep berber karar vereceğiz.
YALAN VE İFTİRA KAMPANYASI… SALDIRI GİRİŞİMİ…
Tabiî, bu kararı vermeden önce, son bir haftadır, bizzat, hedefinin Adımlar olduğunu düşündüğüm, benim ismimi doğrudan vererek bir yalan ve iftira kampanyasına büründürülen saldırı girişimiyle karşı karşıyayız, hepiniz biliyorsunuz bunu.
Kumandan’ın kızının ifâdeleri alt yapı yapılarak yapılan bu saldırı girişiminin niyetine ve kastına girmeden önce Kumandan’ın kızının imzasıyla yayınlanan o metindeki bize atılı suçlar hakkında bir iki cümle sarfetmek istiyorum.
Orada ifâde edilen şeyler, birçoğunuzun, o gün orada bulunan birçoğunuzun da şehadetiyle doğru değildir. Şimdi muhatabımızın kimliğinden dolayı özellikle kelimeleri seçerek kullanmak istiyorum, kullanmaya çalışıyorum, burada bulduğum en uygun kelime de, en uygun kavram da “doğru değildir” kavramı. Benim üzüldüğüm, hepinizin adına üzüldüğüm şey, keşke böyle bir hadise içerisinde bu isimler, Kumandanın hatırası geçmeseydi. Buna gayret edenler, bu altyapıyı, bunu altyapı yaparak yalan ve iftira kampanyasına çevirmeye çalışanlar keşke biraz daha hassas olabilselerdi Kumandan’ın hatırası noktasında… Ama bu hassasiyeti göstermediler. Peki buna sebeb nedir? Hangi sebeple bu ifâdeleri şey yaptı ve şuna da inanın, bahsedilen metni başından sonuna kadar, ailem şahit olmak üzere, daha okumuş da değilim. Açıp bakmış da değilim. Bunu da Allah huzurunda söylüyorum, inanın buna.
SİGARA ÜFLEMİŞİZ, DOĞRU DEĞİL; ZORLA BİLDİRİ OKUTULMASI, DOĞRU DEĞİL!
İşte nedir orda? Biz, sigara üflemişiz, böyle rahatsızlık vermişiz, daha sonra da zorla bir bildiri okutulması söz konusu. Şimdi kısa kısa geçeceğim. Ve bir kere söyleyeceğim. Böyle iki olay da olmadı, doğru değil. Zaten yağmurlu, rüzgârlı bir gündü. Bahsedilen olayın nasıl olduğuna dair en başta benim bildiğim, kendisine de söyledim Yavuz gönüldaşımız zaten oradaydı, onunla bir konuşma yapıyordum ben, o konuşma içerisinde en az on onbeş tane daha gönüldaşımız vardı etrafımızı çeviren. İsmi geçen Kumandanımızın kızının orada olduğundan dahi haberim yoktu. Arkamdaydı. Ve hadise de onun dediği gibi cereyan etmedi. Bu mevzuyla ilgili, gören, şahid olan gönüldaşımız varsa, bu mevzuyla ilgili ama, bu mevzuyla, sadece bu iki olayla ilgili sözlü veya yazılı istediği açıklamayı yapabilir, usûl dairesinde kalmak kaydı şartıyla.
Hüseyin Göktürk Turan: Ben oradaydım!
Ali Osman Zor: Buyurun Hüseyin abi!
Hüseyin Göktürk Turan: Sen sigara içiyordun, Yavuz’a bir şeyler anlatıyordun, mevzuyla alâkalı. Kumandan’ın kızı da oradaydı, sigaradan rahatsız olduğunu ben gördüm ama sen farkında değildin olayın. Ondan sonra Yavuz’u kolundan çekti, götürdü öbür köşede ne anlattıysa anlattı. Ben oradaydım yani.
Şükrü Keskin: Ben de oradaydım!
(Kimi dinleyicilerden, söylenenleri tasdik etmek üzere, “biz de oradaydık” sesleri)
Şükrü: Bir saniye, ben de oradaydım, Ali Osman Ağabey Yavuz’la konuşurken en aşağı on, on beş kişi de çevresinde hepimiz de sigara içiyoruz…
Hüseyin Göktürk Turan: Olay o, yani senin haberin yok, ben ona şahidim, çünkü sigara içerken, normal içiyordun sen, her zamanki içtiğin gibi… Kız rahatsız olmuş, gördüm ben ayrıldığını, onu oradan kolundan tutarak çekti öbür tarafa.
AOZ: Tamam arkadaşlar.
Diğer hadise ise yine hepinizin bildiği üzere, hepimizin stresli, gergin olduğu o günlerde, Kumandan ölüm döşeğinde ama vefat etmemişti daha ta Yalova’dan itibaren olan arkadaşların hepiniz hatırlıyorsunuz, sanki tek merkezden işleniyormuş, yayılıyormuş gibi medyada Kumandan’ın vefat ettiği haberleri çıkmaya başladı. Hatta, ben mesela dakika başı telefon alıyordum başınız sağolsun diye ama Kumandan vefat etmemişti, oradaydı. Daha sonra yine aynı başsağlığı mesajlarını alan Güven Bey, Avukat Güven Yılmaz, ki Ahmet bey beraberdik ona da ben şahidim, hastane bahçesine geldi, durumun bu olduğunu ve bununla ilgili bir açıklama yapmak gerektiğini söyledi ki ben de aynı kanaatteydim, onlar Aydın Alkan, Avukat Güven Yılmaz, Avukat Ahmet Arslan, Avukat Mehmet Tığlı, beraber bir kamera çekimi değil mi, kamera çekiminde 1,5 dakikalık bir şey hazırladılar.
Burada, bahsedilen kamera çekimi devreye giriyor. Kumandan’ın avukatları olarak Avukat Güven Yılmaz, Avukat Ahmet Arslan ve Avukat Mehmet tığlı bir arada, Avukat Güven Yılmaz konuşuyor:
Salih Mirzabeyoğlu’nun beyin ölümünün gerçekleştiğinin açıklanmasından sonra, basında Salih Mirzabeyoğlu’nun öldüğüne dair haberler çıktı. Bunun doğru olmadığı, kalbinin attığı, organlarının çalıştığını açıklamamıza rağmen, açıklamalara rağmen, bir iki gündür basında maksatlı olduğunu düşündüğümüz, ahlâksızca olduğunu düşündüğümüz, bir takım haberler çıkmaktadır. Hâlâ, Mirzabeyoğlu’nun öldüğü, birkaç gün içinde fişinin çekileceğine dair… Bu haberlerin hiçbiri doğru değildir, gerçeği yansıtmamaktadır.
Bu hazırladıkları videonun muhtevası ise yanılmıyorsam şuydu: Basında Kumandan’ın üç gün sonra, beyin ölümü gerçekleştiğinden dolayı, üçgün içinde fişinin çekileceği… Hatırlayanlar bilirler…
Aydın Alkan: Ülke TV’de çıkmıştı…
Ali Osman Zor: Fişinin çekileceği söyleniyor, bunu da, Kumandan orada sağken bu haberlerin yapılmasını da, ben de öyle gördüm, o gün Kumandan’ın hâlâ avukatları olan bu üç avukat arkadaş da, onlar da aynı şekilde gördüler ve buna karşı bir açıklama yapılması gerektiğine kanaat getirerek bir açıklama yaptılar. O açıklamanın bizi bağlayan bir tarafı da yok, tamamen avukatların kendi inisiyatifiyle yaptıkları bir açıklamaydı, aileyi bağlayan bir tarafı da yok. Bizzat bütün İbda mensupları adına yapılmış bir açıklamaydı o. Orada da Güven Bey, Ahmet Bey ve Mehmet Bey, bunlar bu haberlerin ahlâksızlığına değinerek, böyle bir olay olmadığını kamuoyun deklare ediyorlardı. Bahsedilen bildiri, benim tehdit ettiğimi söylüyor zannedersem orada, bildiriden zaten haberim yok, zaten bildiriyle benim bir alâkam yok, benimle alâkası sadece şu kadar, odan sonra Kumandan’ın yine ailesinden başka bir arkadaşımızın da dâhil olduğu, muhtevasını bilmeden Elif hanımın, işte yayınlansın yayınlanmasın, öyle mi, muhabbeti oluyor zannedersem, ben de orada, “kasmaya germeye gerek yok, böyle bir açıklamanın yapılması gereklidir, üstelik aileyi ilgilendiren bir şey yok” dedim sadece. Şimdi arkadaşlar, bu mevzularla ilgili bahsettiğim kişiler, isimlerini verdim ki görüştüğüm insanlar yani onlar, hatta olayın başından beri bizzat beni de zorluyorlar, yani neden açıklamıyorsun, yani biz hepimiz oradaydık, bunu söyle, neticede muhatabı biziz diye… Şimdi gelinen nokta itibariyle bu açıklamayı yapmak yine bazı şeyine güvendiğim, ferasetine güvendiğim arkadaşlarımın da, o arkadaşlarla da istişareler neticesinde böyle bir açıklama yapmayı da şu aşamada gerekli gördüm. Dediğim gibi olayın şahitleri orada, muhatapları orada, benimle de uzaktan yakından alâkası yok. Söylenen şeylerin, bu mevzuda söylenen hususların da hiçbiri doğru değildir. Bulabildiğim en uygun kavram da budur. Doğru değildir kavramı. Ha aynı bu iki bahane üzerinde sarfedilen hakaretvarî sözlerin ise ben dikte ettirildiğine, kalem aynı kalem olabilir ama farklı taraflardan dikte ettirilmiş olabileceğine inanıyorum. Niye böyle bir şey yapıldığı sorulursa eğer, herhalde o günkü şartların stresi, gerginliği, daha sonra yaşanan travma neticesinde algıda bir yanlışlık olabilir, yanlış algılanmış olabilir, onun için de böyle bir açıklama yapılmış olabilir. Hhâlâ bu açıklamanın gerekli kişiler tarafından, etkili kişiler tarafından düzeltilebileceği ümidini içimde taşımak istiyorum, hepinizin adına. Hasar telafi edilebilir mi? Bence edilemez. Hasar telafi edilemez. Ama niyet ve kasıt önemlidir. Bu niyet ve kasıt gösterilirse, hani zaman her şeyin ilacı derler ya, zamanla da belki şeyler düzelebilir. Bu konu hakkında söyleyeceğim bu kadar. Çünkü bu konu hakkında fazla söz, hem hakikati hem dostu incitir kanaatindeyim.