UYGURLAR

UYGURLAR

Son olarak Uygurlar’dan bahsedelim. Onların hikâyesi de ibretliktir. Türk kavimlerinin diğer hepsinde olduğu gibi onlarda da bir Türklük şuuru ve medeniyet ölçüsü yoktur. Bir Batılı’nın Avrupa için dediği, “Avrupa medeniyetini meydana getiren İslâm’a mukavemet ve İslâm’ı taklit”, onlar için de şöyle geçerli: “Uygur kültürünü var eden şey Çin’e mukavemet ve Çin’i taklit.”

Uygur, Çince bir esere göre, “şahin süratiyle dolaşan ve saldıran” demek. Uygurlar gerçekten başlangıçta şahin süratiyle dolaşıyor ve saldırıyor. Bir vuruşta Göktürk İmparatorluğu’nu yok ediyorlar. Ardından Talas’ta Abbasi/Karluk ittifakı, Çin’e tarihin en büyük hezimetini tattırınca, Doğu Türkistan’ı boş bulan Uygurlar orya yerleşiyor. Yavaş yavaş Dokuz Oğuz, Sekiz Oğuz, Dokuz Tatar, Karluk, Basmıl, Türgiş, Kırgız kavimlerini boyunduruğa vuruyorlar. Birkaç defa Çin’i yok olmaktan kurtarıyorlar. O güne dek Türk kavimlerinin hiçbirinin yapmadığı şekilde, Çin kültürünü taklit ederek, ılgar ve akını terkediyor, ziraat ve ticarete yöneliyorlar. Çinliler’le sıcak bir ilişki kuruyorlar. Onlar gibi olacaklar ama onlara bir mukavemetleri de var.

İran’dan Maniheizm rahipleri getirtip Mani dinini benimsiyorlar. Mani, savaşı ve kahramanlığı kötüleyen bir din. Zenginleşen ve zevkusefaya dalan Uygurlara iyi geliyor. Ama bir süre sonra yetmez oluyor. Hani cumhuriyetin ilk yıllarında bizde tam Avrupalı olmak için laiklik yetmez Hristiyanlığı da benimsemek lazım diyenler var ya. Uygurlar’da da bunun gibi, tam Çinli olmak için Çinlilerin dini Budizm’i benimsemeyi savunuyor, çoğunluğu da ikna ediyorlar. Çin’le kız almışız kız vermişiz ilişkisine de giren Uygurlar neredeyse tamamen Çinli olup çıkıyorlar.

Bu arada defaatle kültür ve alfabe değiştirdiklerini de belirtelim. Yunan, Hind, Tibet, Mani, Soğd, hatta Süryani alfabesini kullandıkları oluyor. Nihayet Kırgızların bir baskınına uğruyor ve devletlerini kaybediyorlar. Ardından dost sandıkları ve kaç defa yok olmaktan kurtardıkları Çin, hürriyetlerini (ve her şeylerini) elinden alıyor. Şahin süratiyle uçan ve saldırırken, manda rehavetiyle yayılan ve semiren bu halk, böylece dağılıp gidiyor.

Bu hikâyeden “Uygurlaşmak” diye bir deyim çıkarırsak, bizimkilerin hatalı şekilde “uygarlaşmak” diye söyledikleri soysuzlaşmanın bütün resmi görünür: Batılılaşmak, Türkleri savaşçı özelliklerini (gönlündeki kahramanı) terketmeye ve dinsiz, ahlâksız, milliyetsiz, cibilliyetsiz bir sürü olmaya davet eder ve bazıları da bu davete dörtnala koşarken, Uygurlaşmak tarihte ikinci macerasını yaşıyor.

NOT: Birkaç yüzyıl sonra Müslüman olacaklar ve gerçek kimliklerini bulacaklar. Ben burada onu demiyorum. Burada Türk tarihinin, şoven yaklaşımlarla pek hissedilmeyen, eski ve yeni zaaflarını ve ıztıraplarını muhasebe etmek istiyorum.

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d