CEMAAT, AKSİYON – TOPLULUK HAKİKATİ

CEMAAT, AKSİYON – TOPLULUK HAKİKATİ

İslâmcı kesim kendi aksiyonunu üretemiyor. Çünkü “kendinden zuhur diyalektiği”nin ne olduğunu -henüz- anlamıyor.

Şöyle oluyor: Ortada her şeyi bilen bir hacı dayı. Çevresinde onun ağzından çıkacakları koyun gibi dinlemekle mükellef bir sözümona cemaat. Hacı dayı ne anlatırsa anlatsın, cemaat hep aynı şeyi anlıyor: “Bu dayı mükemmel bir insan. İnsansüstü bir varlık. Kesin mehdidir bu. Demek ki bizim bir şey yapmamıza gerek yok. Ona -maddi manevi- teslim olduk mu, cennet hazır.”

Her mahallede bir mehdi ve bir “mehdi cemaati”; pasif, tüketici, kör, sağır, dilsiz, idraksız bir yığın. Taş de gitsin!

Asr-ı Saadette böyle miydi? Onların başında bir Peygamber olduğu halde, orada her fikir bir aksiyonun tohumuydu. Orada her anlatılan şey, dünya çapında bir aksiyona ve bu aksiyonun ortaya koyduğu bir medeniyete fidelik etti.

Aksiyon deyince illa dışarıdaki eli silahlı Vehhabi gençleri kasdetmiyorum. Onlar da bu asırların çürümüşlüğüne bir tepki olarak ortaya çıktılar ama bizim bünyemize uymuyor. Mesela bizim mezhep imamlarımıza bakın. Onların aksiyonu. Hem de dördü birden aksiyon sahibiydiler.

Haksızlık karşısında, “kim var diye sağına soluna bakmadan, madem ki ben varım bu dava vardır” diyerek (kendinden zuhur diyalektiği!) derhal harekete geçtiler. Siz sivil itaatsizliği Gandi mi buldu sanıyorsunuz? Bizim 4 mezhep imamımız bulmuştur. Onların Emevi ve Abbasi idarelerine başkaldırıları, sivil itaatsizliğin ilk örnekleridir. Batı’ya bu idrak ancak 1200 sene sonra ulaştı.

Öyleyse aksiyon denince bundan ilk anlaşılması gereken “fertte toplu topluluk hakikati”dir. O ne demektir? “Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek” anlayışıdır.

Birey olmayı reddedip “cemaatte fert” olmak şuurudur. İbda Mimarı’nın verdiği misalle, bir sinemadaki 100 kişi, “100 tane 1″dir (birey). Bir cemaatteki 100 kişi ise “100 tane 100″dür. Cemaat budur. Cemaat koyun sürüsü değildir. Cemaat onu meydana getiren her fertte yeniden cemaattir. “Benim olmadığım yerde kimse yoktur” diyenlerin cemaatidir.

Demek ki, gerçek İslâm ahlakı, pasifizmin reddidir. “Her mahalleye bir mehdi” köhne geleneğinin reddidir. Gerçek İslâm ahlakı, aksiyonun ta kendisidir.

Bu olmadığı zaman, gençliği başkasına kaptırırsın.

Heyecanı, aşkı, dinamizmi, estetiği başkasına kaptırırsın. Sınıfın en sünepe tiplerini başına toplar, onların mehdisi olursun. Sen anlatırsın, onlar dinler, sonra hep beraber yok olursun. Aksiyon yoksa hiçbir şey yoktur. İnanç bile çoğu zaman palavradır. İbda Mimarı der ki:

“İmân olsa tezahürleri olur!” Öyle ya, sen Budacılar gibi orman izbelerinde erme egzersizleri yapılacak bir dine mensup değilsin ki! Senin imanın aksiyonun kadardır. Aksiyonun yoksa imanın da şüphelidir. Kendine dünyalık edinme vasıtansa, düpedüz yoktur.

“İslâm aksiyondur!”

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: