YUSUF TAŞTAN: HAYATINI DAVASI İÇİN ZİNDANA ÇEVİREN ADAM

YUSUF TAŞTAN: HAYATINI DAVASI İÇİN ZİNDANA ÇEVİREN ADAM

Kimlikte “İbrahim Taştan” olarak kayıtlı, gönüldaşları arasında “Yusuf Taştan” olarak bilinen Yusuf ağabey 25 Mart 2021 Perşembe günü akşamı vefat etti…

Daha doğru bir ifâdeyle, hicrî olarak akşam ezanından sonra ve tam da Cuma gününü müjdeleyen Selâların okunduğu vakitte… Cuma gecesi… 14 Şaban’da… 15 Şaban Berat Kandili arifesinde… Ve tam da Ünsal Zor gibi bir şehidin şehâdet yıldönümünde…

Kaç türlü nasip bir arada… İnsanın ruhunu teslim ettiği zaman diliminin de akıbetini sezdirici bir tarafı var. Zamanın, Kaza ve Kaderin sahibi Allah’ın Resûlü buyuruyorlar ki;

– “Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.”

Yine buyuruyorlar:

– “Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur.”

Ve yine:

– “Cum’a gecesi veya cum’a günü vefat eden hiçbir müslüman yoktur ki, Allah onu kabir fitnesinden korumamış olsun.”

Yusuf ağabey işte bu müjdelere muhatab olma nasibine erdi…

Üstelik yıllarca ve her fırsatta ve her eylemde yanında olduğu Ünsal Zor’un şehâdet yıldönümünde!

Ve ruhların İlâhî beratla tertemiz kılındığı günün arifesinde…

Ne büyük nasip!..

*

Yusuf ağabeyi Bandırma Cezaevi’nde tanıdım… Ne denli nasipli biri olduğunu şuradan anlayın ki, O, ağabeyi Bayram Taştan ve Ali Acar Ramazan ayının 24’ünde Bandırma cezaevine gelmişler; ve 1999 şartlarının ZİRVE günlerinde kopan fırtınaya yetişmiş ve 30 kişilik Akıncı kadrosunu 33’e tamamlayarak kavgada en ön safta yer almışlardı…

Hattâ işin pek bilinmeyen tarafını da söyleyecek olursak;

Yusuf Taştan, 5 Ocak’ta başlayan kavganın 3. gününde düşmanla göğüs göğüse koridorda girilen çarpışmada yer alan az sayıda Akıncıdan biri;

Hasan Meriç koridorun kapı tarafında şehid düşerken, tam da aynı anlarda koridorun diğer ucuna tek başına yönelerek Hasan’ın intikâmını alıp düşmanı yere seren kişiydi!

Öyle ki İslâm düşmanlarının Ramazan ayında yağdırdıkları mermilerden boşalan koridorda bir yanda Hasan Meriç yerde yatıyor, diğer tarafta Yusuf Taştan ve yere serdiği leş!

Hepimiz o koridordan aşağıya, koğuşun bahçesine inmiş ve koğuş kapısında siper almış ve bir süre sonra tekrar bahçede mücadeleye devam ederken, aradan geçen dakikalar sonrasında koridorun penceresinden Yusuf Taştan zar-zor doğrularak haykırıyordu:

– “Soktum! Soktum!”

Ve kasık ve bacaklarından yediği mermiler dolayısıyla doğrulamayan vücudunu bahçeye bıraktı.

Onun o davranışı öylesine kin toplamıştı ki, o duvar dibindeyken üst kattan ona benzin döküp ateşe vermeye çalışmışlar ve gönüldaşlar zar-zor onu koğuşa, üst katta yaralılar için hazırlanan yere taşımışlardı…

Bir çoğumuz o gün Bandırma’da bulunmakla gazilik nasibine ermiş olsak da, Yusuf Taştan tam mânâsıyla hak ederek gazilik nişânesini göğsüne takmıştır.

Ağır yaralı gönüldaşların bir çoğundan birkaç gün sonra haber alabilmemize rağmen, Yusuf Taştan’ın akıbetini ancak, hastane hastane gezerek Bursa’da, Uludağ Üniversite Hastahanesi’nde onu bulabilen yengesi Hatice Taştan’tan öğrenebilmiştik.

Takip eden yıllarda onu tanıyanlar, yediği kurşunlar sonrasına sakatlanan bacağına destek olarak bazen bir ve durumu kötüleştikçe de her ki koltuk altında destek aldığı bastonlarla görmüşlerdir…

1999’daki 4 yıllık tutukluğunun ardından birkaç yıl sonra tekrar ve aynı davadan 3 yıl cezaevinde kalmıştı…

Söz konusu tutukluğunun ikincisinde Bolu F Tipi Cezaevi’nde Kumandan’a komşu olmuştu… Bu dönemde Bandırma’daki ağır yaraları sebebiyle yürümekte zorlanan Yusuf Taştan’ın işlevini yitiren ana damarlar dolayısıyla “bacağının kesilmesi” tehlikesi söz konusu olmuş ve riskli olan bu ameliyata girmemişti… Kumandan’ın “Ameliyat ol! İnşallah şifâ bulursun!” sözünü emir kabul ederek Sincan F Tipi Cezaevi’ne geçici sevk olarak ameliyat olmuş ve şifâ bulmuştu… Yusuf ağabey bu şifâ buluşunu daima Allah’ın iznine ve Kumandan’ın o sözüne – kerametine bağlardı.

Yusuf Taştan hakkında cezaevi sürecinde söylenebilecek şeyler bunlarla sınırlı değil elbet…

Fakat onun bence en önemli özelliği zindanlardaki mücadele hararetini ve çalışkanlığını çıktığında aynıyla ve daima önde durarak gösterebilmesidir.

Ünsal Zor… Tufan Ersöz… Ve eşlik eden Taştan!.. Kumandan’ın esaretten kurtarılması sürecinde Adımlar markası altında öncülük etmiş isimlerden biri…

Hiçbir eylemi ve hiçbir faaliyeti kaçırmayan bir saimiyet!

Öyle ki 2011’de Malatya Kürecik’te kurulmak istenen NATO-Hollanda Patriot üssüne karşı BAGİ’nin (Büyük Anadolu Gençliği İnisiyatifi) Taksim’de yaptığı basın açıklamasıyla duyurduğu eylem için –“yapacağız” dediğimiz hiçbir şeyi iptal etmemiş olmanın haysiyeti ve söz yerde kalmasın diye!- külüstür bir minibüs ayarlamış… Yanına kattığı iki gönüldaş ile Yozgat-Sorgun üzerinden Malatya’ya gidip protesto eylemini gerçekleştirmişti…

Neler var neler…

Onu öne çıkaran en güzel eylemlerden biri de, hiç şüphesiz başka bir emsali bulunmayan, 8 ay aralıksız süren; AKP İstanbul İl Başkanlığı önündeki Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük haftalık basın açıklaması eylemlerindeki sürekliliği ve Tufan gönüldaşımızın yanındaki yardımcı rolüydü…

*

Yusuf Taştan ailesiyle de sorunlar yaşamış ve onları ihmâl etmiş bir gönüldaşımızdı…

Çağımızda hastalık hâlinde yaşanan ihmal veya inkâr edişlerde görünen “şehvet”, “maddi beklenti” veya “sorumluluktan kaçış” gibi adi gerekçelerle değil elbet…

Davası ve şehitlik arzusu için.

Bu sebeble daima maddi sıkıntılar içerisinde ve gurbette –meselâ 2 yıl Maraş Adımlar bürosunda- faaliyet gösterdi…

Eline imkân geçtikçe de bu yolda harcadı…

Kumandan’ın Bakırköy ve ardından Metris’te bulunduğu günlerde geçirdiği kalp krizi sonrası anjiyo olup sonraki gün nöbetine devam etti…

Onun fedakarlıklarını bilen Kumandan, kazağını hediye olarak gönderdi…

Nihâyet son yıllarda, ihmâl ettiği evlatları ve çok sevdiği torunları için yaşadı… Taksicilik yapıp, elde ettiği bütün kazancını onlara dağıtıp torunları ile vakit geçirmeye çalıştı…

Fakat en büyük korkusu olan vefasızlıkla imtihan edildi ve yüreğine inen ağırlığına dayanamayarak geçirdiği kalp krizi sonrasında ruhunu sahibine teslim etti.

Ve gönüldaşlarından, ağabeyi başta kaçırılırcasına defnedilmek istendi.

Hamdolsun Ethem ağabeyin verdiği bilgi sayesinde ucu ucuna namazına yetiştim ve onun da beklediğine inandığım şekilde kabre inip, salavatlar eşliğinde bütün gönüldaşlarına vekaleten ebedî istirahathânesine teslim etmiş oldum…

İşin bu yönünü anlatmam boşuna değil: Onu üzerek yüreğine ölüm sancısı koyanlar olduğu bilinsin diye…

Her samimi sohbet içerisinde mutlaka “biz, şehîd olacağız inşallah!” sözünü eksik etmeyen Yusuf Taştan öyle garip geldi, böyle garip gitti…

Allah rahmetiyle muamele etsin inşallah!

Kumandanımız ve Ünsal Zor ve diğer şehidlerimize komşu eylesin.

AYDIN ALKAN

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: