İBDA NİSBETİ – Salih MİRZABEYOĞLU
İBDA NİSBETİ
— I —
Kâfir, münafık ve ahmak soyunu, ikinciyi birinciden beter ve üçüncüyü diğer ikisini besleyen mânâ kıyıcısı diye bilerek, tek tip mahkûm kıyafeti içinde görebiliriz. Hakikatin hakikatine nisbetsizlik bahsinde, suçları, cürümlerinin ağırlığı, kasıt durumları, sebepleri ve mazeretleri başka başka da olsa, onları mahkûm hüviyeti içinde birleştirerek damgalayan hakikat, hakikati feda etmiş olmalarındandır.
— II —
Kâfir, münafık ve ahmak soyu, sadece hakikâtin hakikatine karşı durmak değil, aynı zaman-da mânâ hemcinsini ve kendi hakikatini imhaya da memur! Birincisi, “Mutlak Fikre” nisbetsiz arayış; ikincisi, duruma göre seyyar ve karma görünüşlü bukalemun; üçüncüsü ise, mânâların geçişini tren gibi seyreden öküz tabiatiyle, bu memuriyetlerini yerine getirirler.
— III —
Bu üç soyun birbirlerine karışık şekillerini ve mânâ çeşitlerini sıralamak lüzumsuz. Öyleyse, kâfirin ahmak olmayan soyunu, hakikati arayan; münâfıkı, hakikat karşısında namussuz; ahmakı ise, direne direne mahkum oluş çizgileri içinde ele alırsak, ikinci ve üçüncünün teşhisimizi dolaysız doğrulayışı açıktır. Birincisine gelince, o, bütün fikir tarihiyle bunu belgelemektedir ve onun hakkındaki hüküm, genel bilgi olmuştur. Yine de, girift hakikatleri basit misâllerle çerçeveleme usulü içinde söylemek gerekirse, atomun parçalanması hadisesini belirtebiliriz.
Müsbet ilmin, “atom, maddenin bölünebilmesi imkânı olmayan en küçük parçasıdır.” hükmü, ruh ve ruhçuluk karşısında maddenin ezeliliğini ve tabii ki ebedîliğini gösteren bir delil olarak ileri sürülüyordu. Demek oluyor ki, bugün atomun parçalanıyor olmasını bilen ve müsbet ilmi ölçü alarak inkâr kutbunda yer tutan adam, sadece imarı kutbuna karşı değil, aynı zamanda dünkü inkâr kutbuna zıtlığını da demlendirmektedir. Bu bahis, tefekkür plânında çoktan beri ifadelendirilmiş ve genel bilgi olmuş şu hüküm çerçevesindedir:
— “Felsefe; birbirinin yanlışını çıkarma ve başıboş arayış müessesesi!”
— IV —
Çifte kanatla süzülme hikmetinden mahrum, muvazene derdinden azade, daire sırrından gafil, fikir zevkinden nasipsiz ve bütün bunların müsbetini toplayan İslâm mihrakı tarafından terk edilmiş ve hakikat yularından boşanmış bir sahipsiz… Birinin, bir kaçının veya hepsinin çizgilerini taşıyan içli ve dışlı yobazlardan bahsediyoruz. Nisbet bahsiyle alâkalı olarak temas ettiğimize göre, nisbetin ne olduğunu belirtmek, aynı zamanda hükmümüzün doğrulayıcısı olur:
— “Bütün işleri bir gayeye bağlayıp, her şeyde hâs ve hususî bir anlayış sahibi olmak…”
Hâs idrak budur ve fikir plânına bağlı olarak belirtelim ki, antitezleri çürüttükten sonra kendi nefsine dönüp, “Ben doğru olduğumu nereden bileyim?” diyecek kadar üstün bir keyfiyete ermeden bunun hakikatini anlamak mümkün değildir. Mutlak Fikrin gereklilik sartını kavramak ve tefekkürün İslâmî oluşundan bahsedebilmek, her şeyden önce bunun idrakıyla mümkündür. Nisbet şuurunun bası budur!
— V —
Aklın hakkını verip kopacak kadar gerdikten ve muhatabını derdest edip defterini dürdükten sonra nefsine dönen ve “ben haklı olduğumu nereden bileyim?” diyen şüphe haysiyetine ve üstün ne f s muhasebesine dikkat ediniz! İmanı da zayıf inkârı da zayıf köpek soyundan insanın anlamadığı bu dil, inkârında inkârına varmış ve orada yine imanı bulmuş üstün keyfiyet olmak bir yana, gerçek imanın cümle kapısıdır!
Bu noktaya dikkat ediniz: Delil ve ispatın değişmesi boyunca birbirini ve kendini tekzip eden küfür kutbuna mukabil, delil ve ispatı, iman ettiğine nisbetle değerlendiren ve böylece şuur seviyesinin her derecesinde değişen gerçeklik seviyesini kendine bağlayan bu idrak, başta Allah ve Resulü, bildirdikleri ve getirdikleri olmak üzere, bu “Mutlak Hakikat” kutbunun bütün tecelli aynalarındaki görünüşlerinin doğrulayıcısıdır, bunlara nisbet içindedir, bunların yeni zaman ve mekân şartlarına intikal ettiricisidir, uygulayıcısıdır. İslâm’a muhatap anlayış olarak bu bahsi “tasvirî -fenomenolojik” olarak ortaya koyan, böylece ruh, sistem ve anlayışın “nasıl” şartını halleden Büyük Doğu, yürüyüşünü ve kendinin “niçin” buudunu İBDA ile ifade eder ve her biri ayrı bir fetih sahası olan mevzulara, değişen şartlara, değişen taleplere ve değişen ihtiyaçlara cevap vermenin tahlil aletine ere.r.
— VI —
Bütüne nisbetle, bütün üstüne örtülü, mevzuundaki parça aksiyonla bütün aksiyona katılacak olanların, bu bütün inkılâp şuurundan pay ala-rak kendi mevzularındaki aksiyona yönelmeleri ve gerekeni yapmaları… Belli bir fikir birikimiyle Büyük Doğu’nun ruhunu kavrayarak “bilmeyi bilme” durumuna gelmek, ordan ilgi mevzuuna yö-nelmek (pratik), pratiğin verileriyle vasıtanın teorisini zenginleştirmek ve o teoriyle tekrar pratik şeklinde, dış oluş vasıtalarını iç oluş destekleriyle beraber kuşatmak. Çepeçevre İBDA şuuru!
Salih MİRZABEYOĞLU
Kaynak: İBDA DİYALEKTİĞİ –Kurtuluş Yolu-… Salih Mirzabeyoğlu… İBDA Yayınları…