RAMAZAN’A, KUR’ÂN’A MUHATAP OLMAK!
Yine bir Ramazan-ı Şerif ayını idrak etmenin verdiği sevinçle, bu “rahmet ve mağfiret ayı”na bizi ulaştırdığı için Rabbimize hamd ediyor; bütün müslümanların felâhına ve bu mübarek ayda daha da azgınlaşan zalimlerin def’ine vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
Bütün mukaddesler gibi Kur’ân-ı Kerîm’in kendisinde nazil olduğu “Kuran ayı” Ramazan da, muhatabının iman, ilim ve anlayışına göre ve yine muhatabında tecellî eder: Gerçek mü’min için bereket ve mağfiret olan Kur’ân ve Kur’ân ayı Ramazan hain istismarcılar ve kafirler için sapıklık, fısk ve hüsranlarını artırmaktan başka bir şey ifâde etmez.
“Fakat o sûreler, kalplerinde küfür ve nifak hastalığı bulunanların inkârlarına inkâr kattı ve onlar kâfir olarak öldüler.” (Tevbe, 9 / 124 ve 125).
“Biz Kur’ân’ı müminlere şifâ ve rahmet olarak indiririz. Ama o, zalimlerin ise sadece ziyanını artırır.”(İsra, 17 / 82).
Bütün insanlık Ramazan ve Kur’ân’a muhatap olma cihetiyle üç sınıfta toplanmıştır: İnsan, ya “hâdim-ül Kur’ân” – Kur’ân’a hizmetçi-, ya “hain-ul Kur’ân” – Kur’ân haini, istismarcısı- veya “hasım-ul Kur’ân” – Kur’ân düşmanı- olarak Kur’ân’a ve dolayısıyla Ramazan’a muhataptır.
Birinci gurup, yani “hadim-ul Kur’ân” olan muhataplar; Kur’ân’a hizmeti yaşam gayesi edinmiş, O’nun mukaddes ölçülerini hayatlarına ve toplumlarına hâkim kılmak yolunda mücadele eden gerçek müminlerdir.
İkinci gurup, yani “hain-ul Kur’ân” olan muhataplar; Kur’ân’ı yaşama ve toplumlarına hâkim kılma derdi olmayan, bilakis içinde bulundukları adaletsiz, ahlâksız, yobaz düzenden memnun ve onu yaşatan idareciler ve de Kur’ân’ı Ramazan’da Televizyonlarda pazarlayan din istismarcısı düzenin medya maymunu hocalardır. Bu zümre hakkında bir Hadis-i Şerif’te; “Nice okuyucular vardır ki, Kur’ân onlara lanet eder” buyurulmuştur.
Üçüncü gurup “hasım-ul Kur’ân”; Kur’ân ‘ın düşmanı Haçlı ve Siyonist kafirler ve bütün soylarıyla onlarla işbirliği içerisinde olan hain münafıklardır. Anlaşıldığı üzere ikinci grup ile üçüncü gurup Kur’ân ‘a düşmanlıkta ittifak hâlindedir. Bu sebepledir ki, İslâm’ın düşmanı Batıyla ve Siyonist İsrail ile irtifak hâlinde olanlar, Allah’a ve Kur’ân ‘a hainlik eden münafıklardır. Bu zümre, bizzat Kur’ân hükmüyle cehennemin en alt tabakasını teşkil etmektedirler.
Hazret-i Aişe annemize Allah Resûlü’nün -Salat ve selâm O’nun ve Âlinin üzerine olsun- verdiği cevap, bu minvalde söylenecek son sözümüz olsun. Hazret-i Aişe annemiz, kendisinden Allah Resûlü’nü soranlara;
“O’nun ahlâkı Kur’ân idi” cevabını vermiş… Allah’ın kendisini en yüce ahlâk ile ahlâklandırdığı Resûlü’nün sünneti ve anlayışı kuşanılmadan, Kur’ân’ın ve İslâm’a muhatab anlayışın tezahür etmeyeceğini işaret etmistir.
Zamanımızda Sünnet ve Cemaat Ehli sahih çizgisinde itikadın tashihi, şehitlik şuuru, acz idraki, kendinden zuhur gibi prensipler üzerine kurulan Büyük Doğu-İBDA fikir ve aksiyon hareketi “İslâm’a muhatap anlayış”ın fert ve toplum planında hayatımıza hâkimiyetinin yegane rehberi ve manivelasıdır.
Bu mübarek ay ve onda nazil olan Kur’ân-ı azîm-uşşan hürmetine Rabbimizden, bizleri “İslâm ihtilâl ve inkılabının madde ve mânâ şartlarına erdirmesini”, zulüm ve karanlıklar içindeki vatanımız, coğrafyamız ve bütün dünyayı İslâm’ın hâkimiyet nuruyla nurlandırmasını niyaz ediyorum.
Mehmet ŞAKİR – Adımlar Hollanda