İNKILÂPÇI

Selim Gürselgil

İnkılâpçıların işi tabiî ki hiç kolay değildir. Onlar yerleşik düzene ve kabûl edilmiş doğrulara karşı mücadele ederler. Bunu yaparken alışılmamış, yeni fikirlerle gelmek zorundadırlar. Ne var ki halk yenilikten hoşlanmaz. Onu “yabancı” olarak görür. Her yabancı tedirginlik vericidir. Yabancıların çoğu, güçlü milletlerin saldığı ajanlardır. Bundan bıkmamışlar, usanmamışlardır. Hep kötülüğe uğraşırlar. Bu yüzden halk, “her türlü kötülüğün kaynağı yeniliklerdir” diye inanır. Bu inancı değiştirmek, her yeniliğin kötülük olmayabileceğine inandırmak, işlerin en zorudur. Hatta o kadar zordur ki, insanlık tarihi bir nevi Peygamberlere inanmamanın tarihidir.

İnkılâpçılar daima halkın sevdiği, değer verdiği, saygı duyduğu kişileri eleştirirler. Bu demektir ki, her oyuna 1-0 yenik başlarlar. Eleştirilerinin şekline göre, kalelerinde 2., 3. sayıyı görmeleri de zor olmaz. O yüzden usluplarını çok iyi ayarlamak zorundadırlar. Bazı sözlerini yutmayı, bazılarını değiştirmeyi öğrenmelidirler. İnkılâpçı, hedefine doğru yılan gibi akmak sanatına muhtaçtır.

Ortada bir yığın vaizler ve şairler vardır. Halk onların sözleriyle avunur. Vaiz, “kötülük bu düzenden kaynaklanmıyor, kötülüğün kökü dışarıda” der. Madem düşman o kadar uzakta ve erişilmezdir, halkın yerine oturup ona diş bilemekten başka yapacağı yoktur. Ama çok fazla diş bilemesi de uygun değildir. Vaiz bu yüzden “bunlar hep Allahtandır, yapacak bir şey yoktur, biz kendi maneviyatımızı düzeltelim” bile der.

Şairin görevi de budur zaten. Halk nasıl komikten hep komiklikler beklerse, şairden de hep şairlikler bekler. Şair öyle bir lâf etmelidir ki, halkın aklı başından gitmeli, gençler ekranlara yapışmalıdır. Komiğin her zaman aynı kalitede komiklik yapamaması gibi, şair de her zaman aynı parlaklıkta sözler bulamaz. Bazen bir zırdeli gibi konuşur. “Küresel ısınma diye bir şey çıkardılar” der. Halk bu saçmasapanlıkta da şairlik bulmaya hazırdır. Kimse sormaz: Sen nereden anladın bunun yalan olduğunu? Eriyen buzulları mı inceledin? İklim değişikliği analizi mi yaptın? Herkes ona bu tip sorular sorulamayacağını bilir. “Vay anasını onu da mı yaptılar” der. “Bunlardan her şey beklenir.”

İnkılâpçı, vaizle şaire karşı ne yapabilir?

Onlar bütün kötülüğün kaynağını uzaktaki ve erişilmez güçlere bağlarken, “hayır, bütün kötülük bizim içimizdedir. Eğer içimiz kötü olmasaydı, dıştan bize bir kötülük gelemezdi” diyebilir mi? İyi ama bu huzur kaçırıcı bir şeydir. Halkı göreve davet eden bir şeydir. Durduk yerde kim görev ister? Bu görevin sonunda cennet bile olsa, halk bugünün malûm cehennemini yarının meçhûl cennetine yeğleme temayülündedir. Ta ki cehennemin ateşi iyice yükselinceye, inkılâpçının haklılığı kaskatı bir vakıa olarak belirinceye kadar.

16 AĞUSTOS 2022

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: