TÜRKİYE’YE AMERİKAN KUŞATMASI –TARİHİ VE BUGÜNÜ–

Alâaddin Baki AYTEMİZ

Türkiye’ye yönelik Amerikan kuşatması, Irak’ın parçalanıp Çekiç Güç marifetiyle Barzanistan kurulması ile başlatılmıştı. Amerika BOP’a yönelik olarak gerçekleştirdiği bu kuşatmayı gerçekleştirebilmek adına öncelikle Irak bütünlüğü ve birliğinin teminatı olan Saddam’ı ortadan kaldırmak üzere harekete geçmişken, bu saldırısında kendisine bölgede yardım eden esaslı işbirlikçileri de vardı. Bunlar, Irak’ın içinden devşirilmiş işbirlikçi Kürtçü ve Şiî unsurların yanında ülke bazında da Suud ve Türkiye’yi sayabiliriz.

Özal haini, Amerika’nın Irak’a demokrasi getireceğiz diye başlattığı saldırıda, Amerika’dan daha Amerikancı olarak başı çekiyor ve saldırıya katılmak için herkesten daha hevesli gözüküyordu.

Nihayetinde İBDA, yani Kumandan Mirzabeyoğlu’nun müdahalesiyle Özal ne kadar istese de Türkiye bu saldırıda Amerika’ya ortak olamadı. (Türkiye’nin bu saldırıya iştirak edememesinde belirleyici olan 25 Ocak 1991’de Bayezid Meydanı’ndaki gösteri, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun emir ve direktifleriyle Adımlar liderliğinde gerçekleştirilmişti.)

Amerika’nın Irak’a saldırısına doğrudan iştirak edemeyen Özal haini, bunun acısını Kumandan Mirzabeyoğlu ve Adımlar liderliği başta, onlarca İbdacı’yı işkencehâneye almakla çıkartmaya çalıştı…

Amerika’nın yanında Irak’a doğrudan saldıramayan Özal, bu eksikliğini Amerika’ya verdiği hizmetlerin çapını genişleterek kapatmaya çalıştı. Merkezi İncirlik’te kurulan Çekiç Güç de bu cümleden olarak, Irak’taki Kürtçülerin, Yahudi ve emperyalizm menfaatine olarak devletleşmesinin yolunu açmak üzere faaliyete geçirildi. Emperyalist saldırı karşısında birlik oluşturabilecek Ehli Sünnet Türk ile Ehli Sünnet Arap’ın arasına sokulan kanlı hançerin Irak ayağı böylece tesis edilmiş oldu. Bugün artık Barzanistan normalleşti ve devlet kartında resmi olarak karşılık buluyor. Dikkat: Derdimiz Kürtlerle değil, Kürtçülüğü de Amerika menfaatleri adına kendine perde eden işbirlikçilerle.

BOP tezgâhı işlemeye devam ederken, iktidara gelen ve her fırsatta Özal’ın peşinden gittiklerini vurgulama ihtiyacı hisseden Erdoğan, BOP’un Eşbaşkanı olduğunu iftiharla itiraf etmeye başladı. AKP’nin BOP içinde önemli bir görevi olduğunu AKP ileri gelenleri her fırsatta dile getirerek Amerika’ya olan bağlılıklarını, millet, bölge ve tarih karşısında Amerika adına üstlendikleri rolü dile getirmekten imtina etmemekteydiler.

Şimdi sıra Kürtçülük adlı kapana kıstırılmamıza gelmişti. Hedefte Suriye vardı. Suriye’nin karıştırılmasına en büyük desteği yine Erdoğan verdi. Sonunda Suriye’nin Kuzeyi’nde de Yahudi-Amerikan işbirlikçisi Kürtçü bir yapılanmaya hayat imkânı sağlandı. Bu yapılanmanın düşmemesi adına da Aynel Arap’a Peşmergenin geçmesi için sınırlar açılırken, yiyip içmeleri için de her türlü imkân seferber edildi. Erdoğan Amerika’ya hitaben yaptığı açıklamalarda, verilen desteğin boyutlarını, Aynel Arap’taki Kürtçü yapılanmaya gönderdikleri yardım tırlarının miktarının yüzlerle ifade edildiğini övünerek anlatıyordu.

Suriye’den önce Türkiye’nin destek alabileceği Libya devre dışı bırakıldı. Mısır, Arap Baharı adlı tezgâha getirilişimizin neticesi olarak bizden uzaklaşanlar listesine dahil edildi. AKP iktidarı burada da Haçlılarla birlikte hareket etti. Çember daralmakta… Türkiye’nin etrafındaki kuşatmanın tamamlanması için sıra Kuzey ve Batı’ya gelmişti.

Artık Irak’ta Saddam tehlikesi Türkiye’deki işbirlikçilerin de verdiği destekle ortadan kalkmış ve Suriye’de Esad ortadan kaldırılamamış olsa da Türkiye rejimini elinde tutanlarla arasının açılması sağlanmıştı. Türkiye, emperyalizmin teröre karşı ortak mücadele konsepti içinde İncirlik’i yine Uluslararası Koalisyon adındaki, zamanında Irak için kurulan Çekiç Güç’ün muadilinin kullanımına yine tahsis etmiş, hâlâ da faaliyetlerine İncirlik’ten devam etmekteler.

Rusya’yı hedef alan emperyalizm, -tıpkı Suriye ve Irak’ta Kürtçü Batıcı işbirlikçiler üzerinden olduğu gibi- bunu Ukrayna ve üzerinden tezgâhlarken, diğer yandan da Yunanistan ve Bulgaristan’a yaptığı yığınakla da bir taşla iki kuş vurma hesabını ortaya koyuyordu. Görüntüde bu yığınakların hedefi Rusya olmakla birlikte, uzun vadede Türkiye olmayacağı söylenebilir mi?

Temel tavrımız, Kumandan’ın zamanında ortaya attığı şu sualde mündemiçtir:

“Amerika’nın burada ne işi var?”

Amerika buraya uzaydan ışınlanarak gelmiyor, birileri ona yardım ve yataklık ediyor, üs veriyor, imkân veriyor. Sonra Amerika bunları işi bitene kadar kullanıyor.

Şu unutulmasın, şimdi Amerika’ya yardım ve yataklık eden işbirlikçiler yarın bu millet, bu coğrafya ve tarih aleyhine işledikleri bu suçlardan elbette hesaba çekilecekler. Adımlar olarak 91’den bu yana sahada fiilî olarak varız, var olmaya da devam edeceğiz. Bu yolda 91’den bu güne bedel ödedik, gerekirse bedel ödemeye de devam ederiz ama hesap sormak da hakkımızdır. Bu yolda ödediğimiz en son ve en göze batıcı bedel, Ünsal Zor’un şehid olması ve diğer gönüldaşlarımızın ölümden dönerek bir kez daha gazi oldukları saldırıdır. Ve hepsinden daha da önemlisi, bizzat Kumandan Mirzabeyoğlu’na yıllarca Yeni Dünya Düzeni münadiliği ile yapılan Telegram işkencesi ve suikasti neticesi şehid edilmiş olmasıdır.

Bulgaristan ve Yunanistan anakarasına yaptığı yığınaklarla yetinemeyen Amerika, bu yığınağı Akdeniz ve Ege Denizi’ne de taşırmaya başladı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne silâh ambargosunu kaldıran Amerika, Ege Denizi’ndeki GAS-Gayri Askerî Statüdeki adalara da silâh yığınağı yapıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Ned Price ise bu zırhlı araçların kullanımında ABD çıkarlarının esas alındığını söyledi. Price, ülkesi tarafından tedarik edilen silâhların “terörle mücadele” başta olmak üzere “ortak tehditler”e karşı konuşlandırıldığını da belirtti.

Price, ABD silâhlarının kullanımında çifte standart uygulandığına dair sorulan soruya ise, bir ilke ve standartlarının olmadığını, “Uyguladığımız standart Amerikan ulusal menfaatlerine uygun olan neyse odur.” diyerek itiraf etti.

Türkiye dört bir tarafından, karada ve denizde kuşatılırken ne yapmalıdır?

İsrail’le açılım yaşıyoruz da Suriye ile neden ilişkileri neden geliştirmiyoruz?

Suriye ile ilişki geliştirmek Suriye’den daha mı zor, neden? Kaybedecek zamanımızın olmadığı görülmüyor mu? Atılmak istenen bazı adımlar var ama bunlar yeterli değil ve zaman hızla akıyor. İsrail’le açılım yaşanırken Suriye ile ayak sürüyerek bu işlerin yapılıyor olması kabul edilemez. Diğer yandan Amerika kendi menfaatini her türlü ilkenin üzerinde tuttuğunu ilân ederken, Türkiye’nin sözde terörle mücadele adı altında Uluslararası Koalisyon içinde yer alarak ABD’nin gayelerine hizmet ettiği açık değil mi?

Hulusi Akar, Mersin’deki saldırının Suriye’de plânlandığını söylüyor mesela. Mehmet Ali Güller de haklı olarak itiraz etmiş ve, saldırının plânlandığı yer için Suriye demekle gerçek hedef ve gerçek düşmanın perdelendiğini, buna Amerikan koridoru demek gerektiğini vurgulamış haklı olarak.

Türkiye’yi yönetenler üzerimize oynanan oyunları bozmak, Amerikan kuşatmasını yarmak istiyorlarsa, bunun ana ekseni güneye yönelmekle olacaktır. Kuzey ve Batı’daki saldırı tehdidine karşı güneyimiz coğrafî derinliğimizdir ve tarihte de bu böyledir. Bir Maraşlı olarak şunu ifade edeyim ki, Maraş’ın işgâline karşı verilen kurtuluş mücadelemizde, lojistik hattımız Halep ve ilerisine kadar uzanmaktaydı. Bu tarihî perspektifi gözardı edemeyiz ve Güney’e açılabilmenin yolu da asliyle bir Yahudi Hançeri olan Terör Koridoru’na son vermekten geçmekte ki bunun için de bir ân önce Suriye ile normalleşmemiz gerekiyor.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: