MUHASEBE

Ayhan SÖNMEZ

*

“Ömür ki, bir kurak çöl,

Onu tek bir güne böl;

Şebnem gibi doğ ve öl,

Yıldızlı bir gecede!..” (NFK)

*

İdeolocya birlik bilimidir, fanatik dünya için insanın akıl duygusunu ziyadeleştirir ve eksik olduğu yerde ona, tamamlayıcı sebepler verir. Zamanımızda dikkat çekici olan şey, her şeyin bir nedeninin bulunabilmesidir; bu, bilimin hayranlık uyandıran sahte gücüdür. En basit hareketler bile analiz edilir ve mükemmelleştirilir. Teknik dünyanın artan yıkıcılığıyla birlikte, yıllarca süren topyekûn gözetim ve hükümet müdahalesinin ardından kısıtlamaların gevşetildiği yıllarda gördüğümüz gibi, ideolocyaya artık yedek bir makine parçası muamelesi yapılır. Çoğu zaman, aynı parti tarafından yasalaştırılan önceki politikaların tamamen terk edilmesi söz konusu olması gibi artık gereği kalmadığı düşünülür, ticarî veya müzelik bir meta hâline getirilmiştir.

Sosyal ve ekonomik verimlilik, teknik özerkliğe dönüş yoluyla eski politikaların yerini alıyor. Sanki insan, siyasetin vahşi dünyasına tehlikeli bir geçişi görmüş, güç sınırını aşarak acil duruma geçtiğini ve sakinleşmesi gerektiğini düşünür gibi. Bu onun egemenlik kavramıdır, yalnızca negatif olarak görünür, amacı halihazırda sistemin tehdidinden uzak bir mesafeyi mükemmelleştirmektir. Ve bir kez mükemmelleştirildiğinde konfor, yeni, tarih-sonrası insanın daha yoğun bir sûrette niceliğinin bir gücü ve bir ödülü olarak iş görmeye başlar. Rolü, görünüşler ve altta yatan ve şimdi büyüyen vahşi güce boyun eğen bir kuklalar gösterisi hâline gelir.

Hareket ve eylem yasası her şeye hükmeder, ihtilâlcinin karakterinin derinliklerinde bulunur. Güç vermesi, her şeyin özerkliğini kendiyle artırması, onun hareketinin çizgisi, figürünün geçişi, “kendinden zuhuru”dur. O, yalnızca kurallarını, metafizik gücünü incelemek veya fethetmek için bile olsa, tamamen yeni olanı arar. Herkes gibi görünmesi, dünyada farklılığın zayıflaması onun için bir gerileme işareti değildir. Böyle şeyleri göremez. Onun için her şeyi belirleyen şahsî tecrübe ve dünyayı inşa eden bir nevi aktör olarak yaşamaktır. Bazı durumlarda bu, gelişen hikâyeye mutlak bir farklılık veya aynılıkla uyduğu şeklinde yorulur. Hâlbuki o, modern insanın imajının ötesinde ve bu modern imajlar arasında fikir, çatışma ve hatta estetik bile önemli değil, onların kral yahut dilenci olması farketmez, bu tiplerin dışında var olmak idealdir.

Günümüzde mânâ ve sûret olmayan kuralların düzenlediği bütün içtimaî faaliyetler ve yeniden üretim; politik olanın ve tamamen izole edilmiş bir şahsiyetin yerini alır.

Görünüşe göre sadece bir grup (Adımlar) ideolocyaya sahip çıktı yahut en azından diğer gruplardan daha fazla sahip çıktılar. Siyasî parti faaliyetini menfaate uygun görerek ideolocyayı terk etmelerine karşın, gerçek muhafızlar onun varlığını yoğunlaştırdılar. İdeolocya kaçkınları ise, katı, yozlaşmış ve bünyeye gizlenmiş bir karşı-ideolojik tipi harekete geçirdiler. Bu, geçişleri ilmî olanın pratiğinden değil, hazcılıktan kaynaklanan bir yanılsamadır. Bu tür bir karşı-ideolojide samimiyet, canlılık aranmaz, onda ne romantizm ne de fedakârlık vardır.

Yaklaşan ölümünü köklerinin bir işareti olarak gören son insan ise dünyanın döngüsüne dair bir vizyon sahibidir. Çaresizce kafa arayan kafasız adam değil, vaktini kollayan bir gözdür. Bilir ki moralsiz adamda ruh olamaz ve bu sebeble uzun saatlere kadar bir güç duygusunu yönetmesi gerekir. Her zaman bekler ve bu nedenle zamanı en büyük plânlarla doldurur. Dünya onun için bir hiçtir ve çoktan yenilmiştir. Büyük sonsuzluk olan ölüm, daha yaşama şansı bulamadan onu ziyaret etmişti. Ve bir yarış söz konusu olduğunda, tüm dünya bunu dikkate alacaktır.

Ölen kahramanlar, derin ormanlara çekilmiş devlerin görüntüsünde tekrar tekrar tekrarlanır. Tüm kan ve vahşet, ilahî sakinleştirici düşüşte dağılır, genç büyüme, acının güzelliğiyle belirleyen uzuvlar, zamanın uzun yaraları…

Bugün başka bir sahneyi tasavvur edebiliyoruz, ne ataları ne de kendini tanımayan müstehzî genç, büyümenin kırılmasına maruzdur. İnsan genetik hâle gelir, hiçbir ahlâkî zaafı, kusuru olamaz. Burada birliğe, aynılığa irca edilmiş bir kimlik görüyoruz. Sahte mücadelelerde gerçek bir hesaplaşma yoktur, yalnızca insanın evrensel hakları vardır. Nihilist yeni ilericiler tarafından sunulan aynı imaja sahip, zayıftır. Biyolog gibi, olaylar da önemli değildir, onlar yalnızca tutarlı bir dizi sonuç elde etmek için nötralize edilmesi gereken değişkenlerdir. Burada artık tarlaların ve ormanların önemli olmadığını, sadece test alanlarının önemli olduğunu görüyoruz.

Yeni ilericilerin, diğer adıyla “Antifa”nın bir dünya görüşüne sahip olduğunu söyleyemeyiz. Bununla birlikte, bizim için radikal bir hareket imajı çiziyorlar: Zihinde ve onun metafizik üzerindeki fethinde… İdeolojik olan yalnızca bir fikirler bilimi olamaz, aynı zamanda bir fetih, metafizik dünyada canice ve insanlık dışı olan her şey normalleşmelidir. Yahut ne suç olabilir. Bu konuda uzlaşma olamaz, zihin ve bilim, İlâhî insanın veya mutlak kolektifin kaprislerine derhal boyun eğdirmelidir. Bu noktada, bunların, demokratik insan bilinç ve fikirlerini her şeyden daha güçlü bir silâh olarak kullananlar olduğu kabul edilmelidir.

İktidara boyun eğen geçmişin ideolocya mensupları suçludur. Kendi rollerini oynadılar. Ama şimdi, tam da gerektiği yer ve zamanda ortadan kayboldular, aslında globalizmanın empoze ettiği yeni dünya gerçeklerine ve normlarına teslim oldular. Hâlbuki muhafızlar, yıllardır sabırla ve metanetle bu rolü üstlendiler.

Dünya görüşünün dinden kaynaklanması ve ahlâkî bilgilendirmesi önemli husustur. Doğası gereği ahlâkî veya teknik olan siyasî kararlardan daha büyük bir hamledir. Bu, krizden sonra istikrar ve düzenin gücünü sağlayan ferdi ve toplu kararı temel alır. Muhalifler ve devrimciler için, yalnızca yıkımın veya şiddetli bir protesto türünün ötesinde daha büyük bir amaç gücü de vardır. Sözleşmeden doğan veya anayasal yükümlülüklerden kaynaklanan sahte dünya görüşlerine karşı çıkılır. Bu karşı çıkma halk arasında, ilgi grupları ve gizli topluluklar için son savunma hattında, Hakkın ve vazifenin hatırlatıcısı olarak hareket eder.

Eski mülklerin, düzenin, normun kurulmasında aktif rol oynayan en düşük seviyenin bile kendi soyluları vardı. Avamı köleden aşağı görmek, oldukça ideolojik ve haklı bir görüştür. Eski kölelerin, bugün seçkinler -elitler- dediğimiz kaba ve teknik yöneticilerin aşina olmadığı, kendilerine mahsus zenginlikleri ve erdem anlayışları vardı.

Zamansız olmasına rağmen dünya görüşünde yersiz ve yakışıksız olan şey, ferdin ve grubun sakin ve tehlikesiz kararlarla karşılık vermesine izin vermesidir. Hatta paradoks bir şekilde değişime açılmaya yol veren krizlerin sistemin bir parçası olarak meydana geldiğine ve ortaya çıktığına dair bir kabul vardır. İdeolog için fikirlerine yönelik herhangi bir saldırı bir krizdir. Bundan da öte, krizin kendisi bir krizdir. Kişinin düşüncesinde bir istisnanın olduğu yerde, yenilgi potansiyeli vardır ve daha da kötüsü bu yenilgiyi kabul etmek zorunda kalmaktır. Krizin arkasında ne olduğu, onu doğuran dünyayı reddeden bir tavra bürünüp gizli kalması gerekir ve böylece görünmeyen güç büyür, tekniği ve aksiyonu yalnızca karmaşıklık ve yıkıcılık içinde gelişir. Tıpkı kanserli bir büyüme gibi olayları ve fikirleri sararlar. İdeolocya ezelî ve ebedî olandandır.

Galaksinin merkezi bir kara delik olduğundan -öyle farzedilirse-, bu kozmolojiyi, kainatı, merkezi olmayan bir modelden ayıran çok az şey vardır. Hatta bu, bilimin ortaya çıkardığı gizemlerle hesaplaşmanın başarısızlığı olarak da görülebilir. Geriye sadece koca bir boşluk kalır. Aynı şekilde bu mantalitenin ideoloğu da ideolojisine, tarafsız, genişleyen bir hiçlik haline gelene kadar daha geniş alanlar dayatır. His iptali, isteksizliği, bu kozmolojik sınırın yaklaşımıdır. Böyle bir mesafe ve genişlikte dünyanın kendisi kaybolur ve artık bilimin görüşünün bile önemli olmadığı söylenebilir. Akılda ne umumî ne de hususî olana ait bir izin kalmadığı bir boşluk.

Bu çılgınlık gibi gelebilir. Ve tabii ki öyle. Ancak ideolojik ve post-ideolojik dünyanın başka bir anlama geldiğini kim söyleyebilir? Nihilist için dünya bile yok, ideolojileri yalnızca kendisini bir karadelik ve dünyayı yutan olarak gören bir kimliğe giriş olarak var oluyor. Bu hiçlik bugün her yerde varlar, her şeyi yok ediyorlar, hiçliği bile yok ediyorlar. Kendilerini kendi özel ilgilerine, bir dünya görüşünden daha büyük olması gereken seçimlere adıyorlar.

Seçim savaşında diğer fertleri ve toplumu mahveden bu fert ve toplulukların arkasında başka ne olabilir? Bu, doğal ve hatta pozitif hukuk karşısında kaybolmuş bir insanın mutlak kimlik ve seçim savaşıdır. Uygarlık çöker ama böyle olunca bir insan doğa durumuna geri dönemez, herkesin herkese karşı savaşı yoktur, kalanın kendisine karşı savaşı vardır. Evet, son insan, kendisinin en büyük düşmanıdır ve yoluna çıkanlar, geçmişte olanların yalnızca hatıraları, görünüşleridir. Yalnızca yok olmaları için var olanların üzerine muazzam bir yıkıcı güç dayatır. Bu, tek bir figürün vesayet gücü olan zihin olarak dünyadır. Bu adam deccalin cesedinin üzerinde duruyordur.

Gelecekte teknolojideki tehlikeyi görmüş olabilirler, ancak ona karşı taarruz yapmak yerine, tek dünya ideolocyasına ve siyasîleşmesine yol açacak kemer sıkma politikalarına bel bağlayarak, ona hayati güçler aracılığıyla yön vermeye çalıştılar. Bu, bir dünya görüşünün, özellikle de kendini değerlerle sınırlamayan estetik bir görüşün gücüdür. O zaman, müntehasında yanlışa çıkan ideolacyanın, globalizmayı güçlendirmek için yalnızca geçici, zamanla sınırlı olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu İdeoloji sadece bir eklenti veya üniformadır, kralın tacı gibi bir kenara bırakılmalıdır. Artan endüstri ve çalışma ile ideoloji bir üniforma haline gelir. Zayıflar, yine de bir kenara atılmaz. Sonra üzerine yapıştırılan bir deri veya zırh gibi kabuklanır.

Kasıtlı olsun yahut olmasın, nihilistler tüm eleştirileri terk ederler. Bir çıkar grubu veya lobicilik partisi değiller. Bu anlamda çabaları siyasileşmenin dışındadır. Teknoloji, modern dünyanın yasasıdır, ancak bir son olamaz. Ona yön, bölge ve hakimiyet imkânı verilmelidir. Teknoloji yapay zekâ içindir. Estetik bir şekilde istedikleri şey bu… İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra teknoloji, yöneticisi olmayan bir güç haline gelmeye başladı, insanın topraklarını devredebileceği otomatik bir süreç. Bu, onlarca ideolocyanın teknolojiye karşı yenilgisine işaret ediyor. Teknik düzendeki değişimin yanı sıra, şiddetli kaymaları, yeni alanların sürekli genişlemesi ve tarafsız gücü sürdürmek için gereken tekniklerle hakim olmaya başlıyor. Ama nihilistlerin gelecek için hayal ettiği teknoloji hareketi artık mümkün değil. Ancak estetik tepkileri, her gün yoğunlaşan teknik çöküş için bize hayatî bir şey öğretebilir. Teknoloji ile yeni bir ilişkinin kurulması gerektiren bir ufuk yaklaşıyor.

Burada, ideolocya ve tekniğin, özellikle liberalizme karşı duran nihai ideolocyaların, tarihte sağlamlaştığını görüyoruz. Bir saat yahut takvim kadar basit bir şey, her seviyede değiştirilse bile, bu dünyanın kaybolduğu mânâsına gelmez. Bir teknik biçimcilik noktasına geldik ve ideolocya da onu takip ediyor. Ferdin, tarihin kaybolduğu bu noktada, büyük bir felâketin meydana geldiği ve bu nedenle bir yanlışı tersine çevirmesi gerektiği anlaşılıyor. Ancak ideolacyaların çatışması psikiyatrist ve hasta ilişkisi hâlini aldı; tartışma yoktur, sadece travmaya havale edilen anılar ve akıl hastalığı teşhisi vardır. Post-ideolojik dünyanın anti-psikiyatrisinin, his engelleyiciler ve nihayet ağrı kesiciler ile hakimiyet kurmasından sonra, insanı temsil eden insan, kendisini dünyadan ve tüm dünya görüşlerinden tecrit etmeye başlar. Yeni meskunu berzahtır. Şuurunda dünyanın kendisi ortadan kaldırılmıştır, onun düşünceleri ve fikirleri tek başına dünyayı değiştirmeye veya tamamen dönmeyi bırakmaya yeterlidir. Onun için tek ideolojik hastalık eylemsizlik, acının duyulmaması ve yanlış yollara sapılmasıdır. Son insan, kendisini çöl denizinde gören deli gibi yapayalnız var olur. Geriye ne kaldıysa onun malıdır, onun eseridir, onun tecrübesidir. Üstlendiği yıkıcı karakter ne olursa olsun, onundur.

Bunların hepsi, nihilistlerden, anarşistlerden, liberallerden, faşistlerden veya komünistlerden çok uzakta hayat buluyor ve yine de zuhur edeceği yeni bir düzenden bahsediyor. Dünya görüşleri, ideolocyalar, estetik artık eskisi gibi oluşamıyor…

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: