KONUŞMALAR – 8
Nihan ÖZTÜRK
Murat: “Orası öyle ama gençlerin zihni yanmış. Hani eskiden validelerimiz “Yavaş oğlum, arkandan kovalayan mı var?” derdi ya. Sanki çok şey kaçıracaklarmış gibi her şeye merak salıyorlar. Merak etmek güzeldir, ayrı konu. Abur cubur misali bunlarınki.”
Orhan: “Elbette, merak etmek bilginin ve tecrübenin yarısıdır. Neye merak duyuyorsan bir bakıma seni esir alır. Araştırırsın, denersin, incelersin, kurcalarsın. Büyük Doğu, Avrupa’yı üç sütun üzerinde resmeder ya, birisi Roma Nizâmı’dır! Yani düzeni, sistemi. Kurallarda, yapılanmada buna ait. Yani toplumun geneline hitap eden şey. Zamanın şartlarında, bugün garip karşılanacak ve eskimiş olarak görülen bir çok şeyin yanında halâ devam eden şeyler var. Zenginler villalarda, diğerleri sıra halinde inşa edilen apartmanlarda yaşıyor. Zenginlerde genelde soylular, senatörler. Üst sınıf! Mesela fast-food Roma’dan kalma. Thermopolia denilen restoranlarda düşük gelirli Romalılar anlık yemeklerini bir kavanozda satın alabiliyorlardı. Üst Sınıf tenezzül etmiyormuş mesela. Bugün bir mağazaya ürün geri iadesi bile Roma’dan kalma, hatta alışveriş merkezi denilen şeyde varmış. Sonra günü 24 saate bölmüştür! Gençler biraz dikkatlice baksa, şu an yaşadıkları düzenin Roma düzeninin tıpatıp kopyası olduğunu rahatlıkla görebilir. Hatta bazı iğrençliklerin ve sapıklıklarında aynen devam ettiği şekilde.”
Murat: “Tam araya gidecektim bir ara ama bitirmeni bekledim. Demin bahsettiğim şu abur cubur mevzusuna benziyor. Romalı asiller ziyafete ve eğlenceye devam edebilmeleri için arada kusuyorlarmış.”
Orhan: “Hazza göre yaşamın düzeni işte. Birde üst sınıfsan her şey serbest. Hele ki imparatorsan. Bugün hayat hazdan başka ne ki?”
Murat: “Haklısın dostum. Roma demişken Neron’u anmadan olmaz. Zaten genel anlamda Antik Roma’da eşcinselliğin moda olduğunu söyleyebiliriz, özellikle askerlikten dönen gençlere yönelik üst sınıfın bir eğilimi varmış. Neron, hamile kraliçesini kendi elleriyle öldürdükten sonra karısına çok benzediği için genç bir çocuğa aşık oluyor ve evlenmek istiyor. Lakin evlenebilmesi için bir kadın gerekmekte. Bu yüzden hadım ettirip, her şeyine kadar bir kadına döndürmesi bilinir. Belki iğrenç ama çağımızda tavan yaptırılan ve meşru kılınması için üst sınıfın dayatmasıyla politikalar üretilen bir konu.”
Orhan: “Roma’dan devralınmak istenen bir diğer aleni kültür! Hazdan başka hiç bir psikolojisi, filozofisi, kısacası insana dair hiç bir katkısı olmayan aşağılık bir mevzu işte! Örnek kötü değil. Bu düzenin gerçeği bu! Her gün daha net görüyoruz.”
Murat: “Roma eğitim sistemini de antik Yunan’dan devşiriyor değil mi?”
Orhan: “Evet. Kuruluşundan 2-3 yüzyıl sonra ve bu tüm Avrupa’ya ilham kaynağı oluyor. Yunan aklının yayılması meselesi.”
Murat: “Roma’nın ideolojik olarak ayakta kalabilmesi için oluşturduğu Papalık adı altında devamının neticesi olan üçüncü ayağı Hırıstiyan Ahlâkı.”
Orhan: “Şekil olarak böyle! Üst sınıfın keyfine göre diyelim. Çünkü gördüğümüz kadarıyla her an her şey değişebilir. Ayrıca çağımız “elit”leri daha bir farklı dünya kurmanın hevesindeler. Yine Roma, her daim Roma’ya bağlı kalarak, düzenleri altında yaşayan normal insanlara sunmak istedikleri arzusuz, isteksiz bir hayat. Mankurtlaşan insan toplulukları. Sen düşünme biz hallederiz, sen sahip olma biz sana veririz. Davos’un daimlerinden olan Alman iktisatçı ve Dünya Ekonomi Forumu Başkanı Klaus Schwab 2030 yılı hedeflerindeki “The Great Reset” (Büyük Sıfırlama) için “Hiçbir şeye sahip olmayacaksın ve mutlu olacaksın” gibi bir cümle kurmuştu. Yeni bir Dünya Düzeni hayalleri devam ediyor.”
Murat: “Evet, yepyeni bir dijital dünya. Herkesin içinde mutlu olduğu ama hiç bir şeye muhtaç olmadıkları, hiçbir şey için mücadele etmeye gerek kalmayacakları bir dünya.”
Orhan: “Öyle de böyle de insanlığı çoktan kıskaca aldılar. Seni de, beni de… Kıskaca alınmak her şeyin bittiği anlamına gelmez. Gelmez ama icadlarına duyduğumuz ihtiyâç ortada. Kullanmasan zaten olmaz. Ki mesele bu da değil. İnsanların geneline rahatlıkla kabul ettirecekleri bir düzeni hayata geçirmek için kolları sıvadılar diyelim. Kimine şaka gibi gelebilir, hayâl ürünü, komplo teorisi deniliyor. Ama açık açık konuşuluyor işte.”
Murat: “Bile bile lades. İnsanların gözünün içine baka baka ve ayan beyan bir şeyler değiştirmek istiyorlar. İsteklerimizi, özgürlüğümüzü, ruhumuzu, aklımızı çalacaklar. Ne verirlerse o kadar, gerisine ihtiyacınız bile yok diyecekler.”
Orhan: “Düzen bu! İstedikleri en uçuk ve teknolojik Roma Nizâmı! Üst Sınıf ve alttakiler. Üst sınıf her şeyin sahibi, yöneticisi ve belirleyicisi, diğerleri ise kurulan düzenin avatarları, dijital köleleri.”
Murat: “Karşı çıkanlar da korsan insan. Direnenler terörist, sistem düşmanı, parazit, barbar.”
Orhan: “Aynen bu! Sistemin içinde yaşarsan böyle. Yoksa git ormanda yaşa, avlan ye. Çünkü maalesef sistem dışısın.”
Murat: “Bazı şeyler galiba biraz daha belirginleşiyor gibi. Sistem içinde kalacaklar her haliyle sisteme birebir bağlı yaşayacakları için tam bir kontrol altında kalacaklar. Üstelik dijital bir ortamda birer insan değil, birer “wallet” (cüzdan) olarak görülecekler. Alman iktisatçının “mutlu olacaksın” demesi hiçbir emek sarfetmeden her ay belirli bir miktarın sistem tarafından hesaplara gönderilme plânı. Harcanabilecek miktarda bunlar tarafından belirlenecek.”
Orhan: “Bunlar işin çerezi. Meselâ Çin devlet bazında bu işin öncülerinden. Yaptığın her hareket, ödenek ve yaya olarak bile işlediğin herhangi bir trafik ihlali anında tespit edilebiliyor. Neticede siciline işlenip cezası kesiliyor.”
Murat: “Sanki her devletin, istemli veya istemsiz ve kendilerine göre bir çeşit kobaylık hizmeti mevcut şekillendirilmek istenilen yeni düzene nisbeten. Avrupa’ya gelmeden şu 5G’nin bir kaç sene Güney Kore’de tecrübe edilmesi gibi.”
Orhan: “Var böyle bir kaç örnek daha. Hatırlıyor musun bir fotoğraf yayılmıştı piyasaya. Hani şu Suud Kralı, Trump ve Sisi dünya küresine ellerini koymuşlardı. Ardından “Şeffaf Şehir” diye pazarladıkları ve 170 kilometre uzunluğundaki “The Line” adlı projeyi duymaya başladık. Şehrin genişliği sadece 250 metreymiş. Bill Gates’in sanal et projesinin burada aktifleştirilmesi meselesi de var. Daha neler uygulanmak istiyor araştırmak lâzım. “Mutlu Hayat” idealinin bir parçasına benziyor! “Ya Trump mı kaldı?” diyor bazıları. Yahu Trump diğer bir kaç kodaman yamyamın işlerine çomak sokmuş olabilir ve bu yüzden alaşağı edilmiş olabilir. Kişi gider sistem kalır.”
Murat: “Batı’nın elinde kalan son kozu bu sanırım. Topyekûn idare için sistemlerine kattıklarıyla beraber bir ân önce değişime geçmek istiyorlar. Değişime giderken yığınların ağzına bal sürmekten geri kalmayacaklardır. Seçimler öncesi gibi, iktidarın bol keseden hamleler yapmasına benziyor.”
Orhan: “Onlarda panik içinde ve sabırsızca işler yaparak günü kurtarma peşinde. Halbuki aşağıladıkları, görmezden geldikleri ve neticede kolay lokma sandıkları gençlerin potansiyelinden bihaberler. Fikir olmayınca gittiği yere kadar hesabındalar. Genç heveslidir, heyecana gelir ve bir şeyi savunmaya başlamaya görsün, her ân her şey değişebilir. Mesele gencin direncini, savunma melekesini ve hamle arzusunu diri tutacak güçlü bir ideolojiye anahtarları vermektir. Yoksa bir moda esintisinden farkı yoktur gençliğin baharında duvarlara bir kaç yakışıklı slogan yazmış olmanın. Bu enerjiyi ve potansiyeli harcayanlar da elbet bunun acısını yaşayacaklar.”
Murat: “Yediğin hurmalar gün gelir tırmalar diyorsun.”
Orhan: “Ben demiyorum, atalar demiş.”
Murat: “Birde bunun dış merkezli ayağı var. Onlar bir sistemi yaymak istiyor ve bunun karşısında olacaklarında dedikleri bir şey olacak. Madem dünya çapında bir devrimden, bir direnişten ve bir değişimin hayalinden bahsediliyor.”
Orhan: “Kim bilir nasıl, nerde ve ne zaman ama böyle beynelmilel bir hareketin mutlaka inisiyatifi ele alan ve dayanışmayı sağlayan bir ayağı olur diye düşünüyorum. Hatta Avrupa’da nasıl kaynaşmış ve tek vücûd olarak direnişe geçmiş farklı farklı millet ve inanışlardan eylemcilerin sokak muharebelerinde omuz omuza çatıştığını iyi görebiliyoruz.”
Murat: “Aklıma Braveheart filmindeki sahneyi getirdin. İlk büyük meydan muharebesinde İngilizler hükmettikleri bir boyu ön saldırıyı gerçekleştirmek için hücûma kaldırıyorlar fakat bunlar İskoçlarla kucaklaşıp karşı tarafa geçiyorlar. Bu bir Film. Gerçeği Alparslan’ın Malazgirt muharebesinde yaşanıyor.”
Devam edecek…
10 Ocak 2023