KONUŞMALAR – 10
Nihan ÖZTÜRK
Murat: “Türkçüler, hakikati mitolojide arıyor. Yani her harekette olduğu gibi bütün hepsi demiyelim de, çıkış noktası diyelim.”
Orhan: “Aynen. Neticede solculuğu falan bazı solcu geçinenlerden öğrenmediğimiz gibi, Türklüğü de Türkçüler’den öğrenmedik. Bizde, solun çıkış noktalarındandır Türkçülük. Hatta Türkistan bölgesine yönelik Millî Komünist fikrini üreten Sultan Galiyev ile birlikte Turancılık.”
Murat: “İlginç bir adam. Bu çalışmaları yüzünden ve “İslâmî Propaganda” suçlamasıyla galiba Stalin kurşuna dizdiriyor değil mi?”
Orhan: “Ben de öyle okumuştum. Bugün Türkçülerin neyi tam olarak savunduklarını çözemiyoruz. Bu iş öyle kısa donlu kahramanların kılıç maceraları ile çözülmesi zor görünüyor. Yalnız, Mitolocya’yı hepten önemsiz görerek bir yere varamayız. İskandinav halklarının Odin Destanı gibi. Bir Oğuz Destanı olmasa atalarımızın büsbütün ve gayet saçma idealleri olduğunu, abur cubur işlerle uğraştığını sanacağız.”
Murat: “Araplaşma mevzuusundan başka konuşacak doğru dürüst meseleleri de yok neredeyse.”
Orhan: “Peki ya o zaman Slavlaşmış olanları ne yapacağız? Lehte veya aleyhte, sadece Mustafa Kemâl etrafında takılıp kalanlar veya din olmasa konuşacak mevzusu olamayacak olan ateistler gibi, bunların da derdi İslâm ile. Böyle kötü oldu yok şöyle zorla ve kılıç zoruyla falan derken, yüzyıldır onbinlerce kilometre boyu akın ede ede ve vuruşa vuruşa gelen cengâver atalarımıza pısırık deme cüretine varan aşağılıkça argüman üretmeye yırtınan garip tipler. Hâlbuki Türkler, İslâm’ı, Araplar ile daha karşılaşmadan tanımaya başlıyorlar.”
Murat: “Bazı Türk boyları İslâm’dan uzaklaştıkça veya tamamen koptukça bulundukları bölgelerdeki milletlerin arasında kaynamış gitmişler. Müslüman kalanlar devam ettirmiş aslında Türk adını.”
Orhan: “Öyle dostum. İslâm ile hiç tanışmayanların da kaderi bu olmuş. Hatta Türk’e de bizzat düşman kesilmiş. Türk olmak, sadece Türkçe’ye benzer bir dil kullanmak değil ki! Türk olmak, neye göre Türk kalındığı ile alâkalı diye düşünüyorum. Mesela demin Odin dedik ya, bir de İskandinavlaşmış olan antik Türkler var. Hani şu daha yeni Kur’ân yakılan İsveç’in bir kaç aşırı sağcı zibidisinin yaptığı pislik. İşte bu İsveç, hatta Norveç ve Danimarka halklarının kökünün “Tyrkland”, yani Türkyurdu olduğunu, bizzat İsveçli bir tarihçi olan Sven Lagerbring, 1764 yılında İsveç ve Türk dilleri üzerine kaleme aldığı bir eserinde yazmış. Buna yeterince kanıtın olduğunu ve böyle olması yüzünden itibarlarının zedelenip zedelenmemesinin umrunda olmadığını bile dile getirmiş. Kısacası Odin ve yoldaşları Türktür demiş. Buna benzer 11. Yüzyıl’da yaşamış ve İskandinav Mitolocya’sını oluşturan Snorri Sturluson adlı tarihçi, o zamanlar Odin’in Tyrkland bölgesinde mülklerinin olduğundan bahsetmiş. Anlıyacağımız İskandinavya denilen topraklara yerleşen ilk kavimlerin Türk ve Odin diye yüceltilen kişinin ise ilk yerleşen Türk kabilesinin liderinin ismi olduğu açıkça belirtiliyor. Bir bakıma ilginç bir bilgi olsa da, bugünün şartlarında İskandinavların bir o kadar da zerre kadar Türk olmadığına şahitlik edebileceğimiz bir durum. Biraz uzattım galiba ama vaziyet bu dostum.”
Murat: “Bak bunlardan haberim yoktu. Şaman tarzı bir hayat tarzları olduklarını okumuştum ama eski Türkler olduklarına dair bir şey görmemiştim, ki olabileceklerine dair ihtimâl vermemiştim. Doğru ya, bir de şu acayip acayip halli İskandinav ülkelerinden İsveç’in şebeği yine meydanlarda boy gösteriyor. Daha geçen sene İsveç’in başkenti Stockholm’de bulunan bir camiî önünde, yine aynı aşağılık eylemde bulunmuştu. Hatırladığım kadarıyla ardından çıkan olaylarda onlarca polis yaralanmıştı. Bu sefer, İsveç Dışişleri Bakanı eylem için “ifade özgürlüğü” demiş ve sanki resmi olarak “Sınırsız ifade özgürlüğünüzü kullanın ve ülkemizi yakın, yeminle çıtımız çıkmayacak.” der gibi garip bir havaya girmiş! Kitap yakmayı demokratik bir hak görmüş zındık. Bu davete icabet edecekler elbette olabilir, beni de ilgilendirmez. Ama Avrupa’da aşırı sağın NATO’ya karşı olduğu ortadayken ve İsveç’in NATO üyeliği arefesinde böyle bir eylemin gerçekleşmesi enteresan.”
Orhan: “Yanlış hatırlamıyorsam Fransa ve Danimarka’da da benzer eylemlere girişiyor. Bu yüzden Belçika’ya girmesi yasakmış diye okudum bir haberde. Bu sefer özellikle Türk Büyükelçiliği önünde gerçekleşmesi onlara göre her ihtimalde NATO’nun, İsveç’in ve affedersin bu piçin yararına diye düşünüyor olabilirler. Eğer “hem kitabınızı yakarız hemde her şeye rağmen NATO’ya gireriz!” mesajını veriyorlarsa, buna karşı dik duracak ve sahici bir karşı hamleyi gerçekleştirecek siyasetin tam sırası. Yok eğer seçimlere yönelik siyasî bir çıkara alet edilecekse varsın o görüntülerin olduğu videodaki bacımızın yüksek sesli tepkisi yetsin yada olacak hadiselere kimse sesini çıkarmasın.”
Murat: “Demokratik Batı’nın şımarık ve sapık zihniyetine iyi bir ders vermenin tam vakti olduğuna ben de inanıyorum. Avrupa’da aşırı sağın yükselişe geçmesi bir yana, Komünistler ve Anarşistler gibi Faşistler arasında da büyük farklılıklar ve aykırılıklar var. Emperyalizm’in yeni kamuflajı “Global Dünya” hayâlinden geriye kalan sorunlar aynı zamanda bu sisteme inananların sonunu getirecek galiba.”
Orhan: “Devlet bazında globalleşmenin en ciddi ve gerçekçi pratik örneği Osmanlı. Bugünün globalizm, yani küreselleşme anlayışı, neye ve ne kadar faydalı, yine bugünün şartlarında iyice araştırılmaya ve ortaya çıkan verilerle tartışılmaya ihtiyacı var. Yoksa onlar da gelsin, bunlar da gelsin, biraz ümmet, biraz da mağduriyet süsüyle hâllolacak bir mesele değil. Bugün “küreselleşme” dedikleri, Emperyalizm’in gayrı meşru çocuğu Kapitalizm’in insanları tüketim kölesi hâline getirdiği şeyden başka ne? Güya ürünlerin, kültürlerin, fikirlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinden doğması beklenen uluslararası bir bütünleşme süreciymiş… Kiminle bu bütünleşme? Bizim, sadece ve tamamen onların ürünlerine, kültürlerine, fikirlerine ve dünya görüşlerine muhtaç bırakıldığımız böyle bir global dünyaya karşı olduğumuz ortadayken, bizi buraya sürüklemeye memur tiplerin bizleri idare etmek istemelerine de karşı olmamız çok doğal olsa gerek.”
Murat: “Seçimler de geliyor. Bu karmakarışık ortamdan çıkacak netice ne olabilir? Her ihtimâlde, her seferinde olduğu gibi ardı daha da karmakarışıklığa gebe bir durum.”
Orhan: “Çamura batmıştan ziyâde çamura yatmış siyasetin son çırpınışları bu seçimler diye düşünüyorum. En yüksek makamlısından en düşüğüne kadar kendine lider sıfatı yakıştırmış kişilerin ağzından hiç bilgece bir laf duyabiliyor musun? İnsan ruhunu, izzetini, şerefini yükseltebilecek bir tane davaları var mı acaba? Uzman oldukları bir mesele de yok! Neredeyse her alana bir çökmüşlük hâkim. İşte, asgarî ücret, emeklilik, bir de silâh sanayi muhabbetinden başka konuşulacak bir mevzu yok. Ne yapsın insanımız, asgarî ücretle şenlensin mi, genç çağında emeklilik hayali mi gütsün yoksa cümbür cemaat silâh işlerine mi el atsın? Düşünsene, müslüman bir ülke olarak kefereye silâh satıyorsun, kefere de gidip bu silâhlarla müslüman katliamı yapıyor, mazlumları katletiyor! Nasıl, iyi mi? Bu mu ideal, bu mu yüzyıldan, yüzyıla hâkim olmaktan anladıkları?”
Murat: “Ne hazin!”
Orhan: “Yalanlarına ekledikleri yalanlarla işbirliği içerisinde oldukları Batı’yı da şaşkına çevirdikleri aşikâr. Hakikaten “Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!” meselesinin tam ortasında kalakaldık. Birileri inadından, birileri düşmanlığından bu toprakların kaderini güya ellerinde tuttuklarını sanıyor. Bir yerden kopacak artık fırtına. Hafiften bir esinti hisseder gibiyiz. Ne kadar az farkında olunursa olunsun ama onlar bazı şeylerin farkındalar aslında.”
Murat: “Ne kendi halkına, nede başka halklara teklif edecekleri bir sistem ve medeniyet şuuruna sahip görünmüyorlar.”
Orhan: “Asıl mesele bu! Güya en azından sempatik tarzda yaklaştıklarını iddia ettikleri fikre o kadar uzaklar ki, gerçekte hiç bir şeyinden haberleri yok. İlkokul talebesi kıvamında ezberledikleri bir kaç şiir veya sözden başka neyi biliyorlar? Sahteliğe bağladıkları umutlarını kendi sevenlerine öyle bir alıştırmışlar ki, sahicisine kem gözle baktıkları yetmiyormuş gibi, canına bile kastetmekten geri durmayacak bir psikolojik bunalıma hapis olmuşlar. Acınacak bir hâldeler.”
Murat: “Mâdem yaptıklarının daha iyi olduğundan eminler, her şeyden evvel bunun bir yargısı olacağına inanıyorum. Çünkü yaptıklarının güya savundukları varsayılan fikir ile, inanç ile hiç örtüşen bir tarafı yok. Bunu bile bile, bunları ısrarla savunanların çaresizliğine ne demeli?”
Orhan: “Zihniyet meselesi! Birbirleriyle örtüşen yanlarıyla birlikte Batı’ya karşı bir kaç doğru hamle gerçekleştirmiş olmak neye nihaî fayda sağlayabilir ki? Sen zaten kendi kendine dört bir yanını kuşattırmışsın. Düşmana ne hacet? Kahpe “medenî” Bizans, mide bulandıran ve ucuzluğun yanında hem ahmak, hemde etik olmayan eylemlere göz göre göre izin versin ve oyunlarına devam etsin, sen laftan başka iş gösterme.”
27 Ocak 2023
Devam edecek…