DOĞU, BATI, RUSYA

Ayhan SÖNMEZ

Bugün, paranın efendileri tarafından “cesur yeni dünya”ya yönlendirilen Batı medeniyeti derin bir kriz içinde. Bu krizde, geçmişin tüm ananevî maneviyatı gömülüdür. Aile değerlerinin yerini “gökkuşağı” sapıklarının ve onların topluluklarının diktatörlüğü aldı.

Batı medeniyetini teşkil eden unsurlardan biri olan Hıristiyan ahlâkı ilkelerinin yerini, onun dünya görüşünün dinî temelini yok eden, onu bir ritüelden başka bir şeye dönüştürmeyen ve ‘Tanrı olmadığında, o zaman her şeye izin verilir’den hareketle, liberal değerler alır.

George Orwell’in distopik romanı 1984’te resmettiği kâbus tablolarına hayat vererek, ifade özgürlüğünün yerini, muhalefet ve düşünce suçlarıyla mücadele aldı. Evet, insan hak ve özgürlükleri, imtiyazlıların hak ve özgürlüklerine dönüştürülmüştür.

Demokrasi, eski Yunan filozofu Eflatun tarafından MÖ 4. yüzyılın başlarında tam da tahmin ettiği gibi tiranlığa dönüşüyor.

İnsanların zihinlerini manipüle etmek, bedahet hissini (sağduyu) yok eder, direnme iradesini bastırır, ruhları öldürür. Dostoyevski, dünyanın temel ilkelerini ve insan bilincini yok eden sosyo-kültürel fenomenleri “cinnet hâli” diye adlandırdı.

Dayanışmacı bir hayat tarzı değerleri ve gelenekleri ile Doğu, Batı’nın varoluş paradigmasına hiçbir zaman uymamış ve her zaman onun için varlığını rahatsız eden bir düşman olmuştur.

Rusya’yı ele-alalım; veyahut şöyle: Bir Müslüman Türk olarak Rus zihnine girmeye çalışalım: Mekân olarak Doğu’da yer alan Rusya, “sûretin mânâyı cezbetmesi” gibi Doğu’nun rengine bürünme merhalesine girmiştir. Bu, saşka bir ifadeyle henüz ihtimaller âleminde kuvvetli bir beliriştir. Soğuk Savaş’taki zaferinden sonra Rusya’yı yok etmeyi başaramayan şeytanî Batı, sonunda çıldırdı ve Rusya’ya karşı bir imha savaşı başlattı. Bir vakitler Nato kapısında yalvar-yakar olan Putin’i bugün kendisine en büyük düşman etti. Rus kültürünü ortadan kaldırmaya, yanlış değerler empoze ederek Rus toplumunun esaslarından olan Ortodoks inancının temellerini yok etmeye, Rusları insanlıktan çıkarıp, dünya toplumu karşısında parya muamelesi etmeye azmetti. Batı tarihi budur aslında: Kendinin ideolojik resmine uymayan her şeyi yok etmeye ayarlıdır.

Ekonomiyi kanatmak, doğal kaynaklar üzerinde tam kontrol sahibi olmak, ne pahasına olursa olsun Rusya’da güç değişikliği elde etmek ve nihayetinde ülkeyi parçalamak ve onu geleceğinden mahrum etmek; bu, Batı’nın tereddüt etmeden ilân ettiği hedeflerin bir listesi ve bu hedefleri gerçekleştirmek için, yalanlar, şantajlar, tehditler, provokasyonlar, yaptırımlar ve diğer yöntemler kullanılmaktadır.

Donbass halkını Nazi Ukrayna rejiminden korumayı amaçlayan savaşın başlangıcı, Rusya’nın liberal-faşist Rus düşmanı Batı’dan nihaî olarak ayrılmasını işaret ediyor.

Bu savaşı, itfaiyecilerin orman yangınlarını söndürmek için kullandıkları “karşı ateş” ile mukayese etmek de mümkün. Bugün büyük bir dünya yangınını önlemekten bahsediyoruz. Beğenseniz de, beğenmeseniz de, Rusya, bir medeniyet iddiasıyla, şeytanın huzurunda hizalanmış kolektif Batı medeniyetine karşı çıktı. Bu sadece maddî ve askerî bir çatışma değil, her şeyden önce manevî bir çatışmadır.

Ukrayna’da Rusya, Ukraynalı Nazilerle değil, post-Batı ile, onun tarafından inşa edilen ve semavî dinlerin kaynağı Doğu’yu kurutmaya yönelik plânlanmış yeni bir dünya düzeniyle, tarihi silgiyle silmek isteyenlerle savaş halinde.

Artan medeniyetler savaşında, savaş alanında askerî ve teknik üstünlüğü sağlamanın tüm önemine rağmen, zafer için özellikle önemli olan manevî, ideolojik muhtevadır .

Tarihte Rusya’nın fatihlere karşı zaferi, askerî üstünlüğü nedeniyle değil, her şeye rağmen, savunucularının ruh gücü, cesareti ve inancı sayesinde kaç kez kazandığını hatırlıyoruz. Ve günümüz savaşında, Dugin’in haklı olarak söylediği gibi, Rus medeniyetinin sesi net, belirgin ve inandırıcı olmalıdır. Çığlıkları hem Ukrayna’da hem de Avrasya topraklarında ve tüm dünyada duyulmalıdır. Bu sadece arzu edilen bir şey değil, hayat-memat meselesidir; tıpkı ön saflarda cephane, füzeler, helikopterler ve vücut zırhlarına ihtiyaç duyulduğu gibi.

Rusyanın, Nazizmin dünya çapındaki kötülüğüne karşı mücadelesinde birçok insanı hayatını verdi. Ruslar, Çeçenler, Tuvanlar, Osetler, Tatarlar, Buryatlar ve Batı’nın beyhude bölmeye çalıştığı Rusya’nın diğer birçok halkının temsilcileri gibi… Şimdi de, mânâsı daha bariz olarak, Rusya halkları, ortodoksu ve müslümanıyla, değerleri ve ortak geleceği için bu savaşta iblislere kaybetme hakkı olmadığı anlayışıyla birleşiyor.

“Cesaret saati saatlerimizi vurdu, / Ve cesaret bizi terk etmeyecek” diye yazmıştı Anna Akhmatova, ülke için zor bir yıl olan 1942’de… 80 yıl sonraya da sesleniyor. Belki bu savaş, deccal düzenine karşı ortak zafere olan inancın bir miladı olacak. Belki bu savaş, silâhı, kalem ve söz de dahil olmak üzere günümüz savaşçılarının fedakâr eylemleri, şahsî cesareti, boyun eğmez dayanıklılığı, metaneti, bütünüyle, insanlıktan çıkmanın ve hayvandan daha aşağıya düşmenin cinnet hâline dur demenin bir başlangıcı… Öyleyse, haklı ve bu sebeble düşman yenilecek, zafer Doğu’nun olacak!..

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et